Ciddi boyutlarda ve uzun süre devam eden stresin kalp sağlığı için zararlı olabildiğini belirten Kalp Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Seden Erten Çelik, stresin başta bağışıklık sistemi olmak üzere kalp ve dolaşım sistemini de etkileyerek koroner arter hastalığı, hipertansiyon gibi kalp rahatsızlıklarına neden olabildiğini ifade etti:
“Bu olumsuzluklara; hareketsizlik, kötü beslenme, sigara, alkol gibi kötü alışkanlıkların da eklenmesi kalp hastalıklarına davetiye çıkarıyor. Diğer stresli ve baskı altında çalışanlar gibi gazetecilerde de düzensiz beslenme, sigara kullanımı gibi olumsuz faktörlere, genetik yatkınlığın da eşlik etmesi kalp hastalıklarına yakalanmayı kaçınılmaz kılıyor. Çalışmalarda iş stresi yoğun olan kişilerde, adrenalin seviyeleri normalden yüksek olarak bulunmuş. Ağır stres durumunda vücutta adrenalin salgısı artışına bağlı olarak kan basıncı, kalp hızı ve kan şekerinde yükselmeler görülüyor. Bu yükselmelerin yanı sıra kanın pıhtılaşmasında da artış meydana geliyor. Bunların sonucunda da kalp krizi geçirme riski artıyor.”
Stres yaratan durumlar kontrol altına alınamıyorsa, stresle baş etme yöntemlerinin öğrenilmesi gerektiğini belirten Klinik Psikologlarından Esra Başöz de yoğun stres altında çalışanlar için şu önerilerde bulundu:
Stresle baş etmede doğru beslenmenin de önemli bir rolü bulunuyor. Uzun süre aç kalan kişilerde, aç kalmaya bağlı olarak “hipoglisemi” denilen durum oluşuyor. Genel olarak kan şekerinin aşırı düşmesi olarak tanımlanabilen hipoglisemi, kişiyi strese yatkın bir hale getiriyor. Kaygı, baş ağrısı, baş dönmesi, titreme ve kalp aktivitesinde artma şeklinde belirti veren hipoglisemi, kişinin kendisini huzursuz ve sabırsız hissetmesine neden oluyor. Bu huzursuzluk ve sabırsızlık, kişinin normalde stres yaratıcı bir durum olarak algılamayacağı şeyleri bile stres yaratıcı durumlar olarak algılamalarına neden oluyor. Bu durumu önlemek için uzun süre aç kalmamak için çantanızda atıştırmalık yiyecekler bulundurmanız da yarar var.
İş yerindeki stres, üzerinde durulması gereken, yaşam kalitesini ciddi düzeyde düşüren ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilen önemli bir sorun. Bu yüzden çalışma stilleri ya da iş ilişkileriyle ilgili bazı değişiklikler yapılarak, iş hayatındaki stres kaynakları mümkün olduğunca azaltılmaya çalışılmalı. Bunlar, işleri planlayarak yapma, zamanı iyi kullanmaya çalışma, stres yaratan kararları ve işleri mümkünse erteleme, problem çözme becerilerini arttırma, duygusal paylaşımlarda bulunma ve gerekiyorsa psikolojik destek alma şeklinde olabilir.
Stresli işlerde çalışanlar yeterli uyku uyuduklarından da emin olmalılar; çünkü uykusuzluk da kişinin yaşadığı stres düzeyini arttıran önemli bir faktör. Spor yapmak da stresle baş etmeyi kolaylaştırıyor. Yoga, meditasyon gibi gevşetici egzersizler stresle baş etmede çok etkili oldukları için tercih edilebilir. İş dışında, işi tamamen akıldan çıkarabilecek bir hobi edinmek ve yeni bir şeyler öğrenmek de stresi azaltmak için oldukça yararlı.
Strese yol açan beslenme alışkanlıklarından vazgeçilmeli. Bazı besinler vücutta yorgunluğu ve sinirsel duyarlılığı arttırıp, stres tepkisini harekete geçiriyor ve strese dayanma gücünü azaltıyor. Bu besinlerin başında kahve geliyor. Aşırı kahve tüketimi kişinin kendini kaygılı, sinirli, huzursuz hissetmesine yol açabiliyor.
Aşırı düzeyde çay, kola, çikolata ve kakao tüketen kişiler için de aynı durum söz konusu. Bu nedenle çay, kahve yerine papatya, melisa gibi rahatlatıcı etkiye sahip bitki çayları tercih edilebilir.
Kaygı, depresyon, uykusuzluk ve kalp-damar hastalıklarına yol açan B1, B5, B6 ve B2 vitaminlerinin eksikliği, aynı zamanda strese karşı toleransı ve bunlarla baş etme becerisini düşürüyor. Sürekli stres altında olan kişilerin kan tahlili yaptırarak bu vitaminlerin vücutlarında eksik olup olmadığına baktırmaları, doktorlarına danışmaları ve gerekliyse vitamin desteği alması gerekiyor.
Kaynak: Hastane.com.tr