Ağzındaki lokmayı yutmamak için direnen bir çocuğa nasıl yaklaşılmalıdır? Bu durum neden kaynaklanır?
Zaman zaman hepimiz bir yetişkin gibi düşünüp davranmakta zorlanırız. Özellikle de çocuklarla kurduğumuz ilişkide bizim de çocuk taraflarımızın çok sık açığa çıktığını o sırada fark etmesek bile sonra üzerine düşündüğümüzde görebiliriz.
Anne babaların “çocuklaştığı” zamanlara en çarpıcı örnek çocuklarıyla inatlaştıkları zamanlardır. İnatlaşmak, tutarlı, kararlı olmaktan farklı bir davranış biçimidir. Çocuğunuzla inatlaşmadan da kararlı bir tavır içinde olabilirsiniz. Herhangi bir konuda inatlaşma yaşadığınızda sonuç ne olursa olsun aslında her iki tarafında kaybetmesi söz konusudur. İnatlaşmada kazanan yoktur. Anne babaların izleyeçekleri ısrarcı tavır çocuğun ya pasifıze olarak kendisini tamamen anne babasına bırakmasına ya da ısrarlar karşısında yeni stratejiler geliştirmesine neden olur. Lokmayı yutmadan saatlerce ağızda tutmak işte çocuğun geliştirebileceği savunma mekanizmalarından sadece birine çarpıcı bir örnektir.
Çocuğun yemek yemeyi reddettiği zamanlarda eğer karşısında dolu bir kaşıkla bekleyen birisi varsa vereceği ilk mücadele ağzını açmama mücadelesi olacaktır. Eğer çocuk ilk adımda başarılı ola-mamışsa ve bir şekilde lokma onun istemi dışında ağzına girmişse, çocuğun yapabileceği bir başka şey lokmanın daha fazla içeriye girmesini engellemek olacaktır, bunu da lokmayı yutmayarak başarır.
Ağzındaki lokmayı saatlerce tutan çocuklar vardır. Bu davranış sadece çocuğun dişlerine değil ilişkiye de zarar verir. Üstelik böylesi bir davranış kalıbı çocuğun yalnız besinle olan ilişkisine değil, çocuğun arkadaşları ile olan ilişkisine kadar pek çok davranışında etkilidir. Bana ilkokul birincisi sınıf öğrencisi bir erkek çocuk, öğretmeninin ona otoritesini kabul ettirebilmek için kullandığı tüm yöntemlere karşı umursamaz tavrı nedeniyle getirilmişti. Hatta öğretmeninin onu çok sevdiği beden derslerinden bile mahrum bırakmasına rağmen, çocuk üzerinde etkili olamadığı için yönlendirilmişti. Bu çocuğun aynı zamanda erken çocukluk döneminden itibaren geliştirdiği saatlerce ağzında yutmadan lokmayı bekletme davranışı da vardı. Tabii burada çocuğun zaten inatçı bir mizaç özelliğine sahip olduğu da söylenebilir. Ancak şu gerçeği yadsımak da mümkün değildir: Zaman içinde çocuğun bu özelliği zaten vardıysa bile pekişmiş, güçlenmiştir.
Genellikle özel durumlar dışında çocuğun bir okul gününde etkili olan değişkenler okuldan çok aile içi ilişkiler ve erken çocukluk deneyimlerinden etkilenir. Bu nedenle de bu çocukla olan çalışmama aile içi ilişkileri düzenlemekle ve her ne kadar aileye ilk başta ilgili gibi görünmese de beslenme ile başlamıştım. Çocuğun beslenmesi konusunda kendi inisiyatifini alması, anne babası ile arasındaki ilişkide inatlaşmanın kırılması ile birlikte kısa sürede okulda yaşanan sorunlar da aşılmıştı. Yemesi konusunda eğer anne çocuğa ısrarcı davranıyorsa sonuçta yemesini sağlasa bile çocukla arasındaki ilişki zarar görecektir. Lokmayı yutmadan saatlerce ağzında tutan çocuğun lokmayı isterse yeme inisiyatifini almasına, sorumluluk kazanmasına ve dolayısıyla bağımsızlaşıp duygusal anlamda gelişmesine engel olur. Üstelik çocuğun yaşamının değişik yönlerini de etkiler.