Geçen hafta kıyıya vuran balıkları toplayan insanların içimi acıtan sevinci bu yazıyı hazırlamama sebep oldu. Balık yemek çok faydalı ve sağlığın önemli bir parçası ancak sağlıklı balığı yemek şartıyla. Geçen yıl sayın Uğur Dündar’ın ortaya çıkardığı otobüsle midye transferi haberinin görüntülerini de unutmak mümkün değil.
Haftada en az iki kez tüketilmesinin sağlığı koruyucu etkilerinden bahsetmek mümkün. Çünkü balıktan alınacak omega-3 yağ asidinin sağlığı koruyucu birçok etkisi var. Omega-3, vücut tarafından yapılamayan ve dışarıdan yiyeceklerle alınması gereken bir doymamış yağ asidi ve alımını sağlayabilmek için aslında birçok kaynaktan bahsedilebilir. Ama en iyi kaynağı balıktır.
Bazı araştırmalar, balık yemenin kalp hastalıklarından ölüm riskini yüzde 36 oranında azaltabildiğini ortaya koyuyor. Ancak bazı sulardaki kirlilik ve balığın avlandıktan sonra geçirdiği aşamaların sağlığı tehdit edebilecek düzeyde olduğu da unutulmamalı ve bu konuda mutlaka tedbirler alınmalı.
Balığın özellikle çocuklarda zekâyı geliştirici özelliği vurgulanmaktadır. Bu beyindeki yağın ana bileşiminin, Omega-3 yağ asitleri içeren DHA olmasındandır. Hamilelik sırasında, bebek Omega-3 yağ asitlerini anneden alır. Bu nedenle anne adayının balık tüketmesi gereklidir. Balık eti, kırmızı ete oranla daha az yağlıdır ve bazı özel yağ asitleri içerir. EPA ve DHA yağ asitleri kan pıhtı oluşumunu engelleyerek, atardamarın tıkanmasını önler, bu da kalp krizi ve felç riskini azaltır, tansiyonu düşürmeye yardımcı olur. İyi kolesterolün kötü kolesterole oranını artırarak kardiyovasküler sistem için çok faydalı olur.
Kirlilik balığı azaltıyor
Ancak son yıllarda artan kirlilik nedeniyle ne yazık ki balık azalıyor. Özellikle kirli deniz ve göllerden tutulan balıklarda civa gibi sağlığa zararlı bazı kimyasalların bulunması birçok kişiyi balık yemekten vazgeçirebiliyor. Evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan su ortamlarına boşaltılması, tarımda kullanılan verim artırıcı doğal ve yapay maddelerin sularla taşınması gibi nedenlerle gerçekleşen su kirliliği, üç yanı denizle çevrili olan ülkemiz için de önemli bir sorun.
Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı’na göre çevre kirliliğinden dolayı 1980 yılında balık üretimi 500 bin tonu geçerken, günümüzde 100 bin tona kadar düşmüştür.Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Su Ürünleri Yönetmeliği’ne göre su ürünlerinin avlanması, işlenmesi, tesislerin teknik ve sağlık açısından gerekli şartları yerine getirmesi çok detaylı isteniyor. Ancak balık hallerinde ve küçük balıkçı teknelerinde bu şartların sağlandığını söyleyebilmek bence mümkün değil. Balık halleri ve gittiğiniz balıkçıyı aşağıdaki standartlara göre incelemenizi öneririm. Bakın yönetmeliğin bazı maddeleri nasıl sıralanmış:
Taze ürün ile atık ve kirli materyalin birbirinden net olarak ayrı durması gerekir.
Suyu emmeyen, geçirmeyen, kolaylıkla yıkanabilir ve dezenfekte edilebilir bir zemin döşemesi olmalı.
Duvarlar ve tavan kolaylıkla temizlenebilir malzemeden yapılmalı.
Su ürünlerinin canlı olarak bulundurulduğu tesislerde yaşam koşullarına uygun temiz suyla beslenen havuzlar bulunmalı.
Tesiste, temiz su veya temizlenmemiş basınçlı deniz suyu sağlayan bir özel sistem bulundurulması zorunludur.
Tesiste uygun bir atık su tahliye sistemi olmalı, böcek, kemirgen, kuş ve benzeri hayvanlara karşı koruyucu düzenekler bulunmalıdır.
Taze ürün nasıl işlenmeli?
Derhal sevk edilmedikleri veya işlenmedikleri takdirde, tesise gelen soğutulmuş su ürünleri, buzaltında tesisin izotermik deposunda muhafazaya alınmalıdır.
Tuzlu veya tuzsuz olarak temiz içme suyundan veya temiz deniz suyundan imal edilecek olan buz, sağlıklı koşullar altında elde edilmeli, temiz ve bakımlı konteynerler içinde muhafaza edilmelidir.
Kesim ve temizlemenin sağlığa uygun koşullar altında yapılması gerekmektedir. Bu işlemlerden hemen sonra ürünler içme suyu veya temiz deniz suyuyla iyice yıkanmalıdır.
Dilimleme ve fileto çıkarma işlemleri, kesim ve temizleme işlerinin yapıldığı yerden farklı bir yerde uygulanmalıdır.