Yaşlılıkta Sık Görülen Beyin Hastalıkları
Peki, beynin yaşlanması, sinir sisteminin diğer kısımlarının yaşlanmasıyla beraber mi seyrediyor?
Çevre sinirlerde de yaşlanma ile ortaya çıkan bazı kayıplar söz konusu. Bundan dolayı çok temel anlamdaki algılamalarda, örneğin dokunduğunu hissedebilme ya da mekansal algılarda birtakım sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Hocam, beynin yaşlanması birçok hastalığa davetiye çıkartmak anlamına mı geliyor?
Öyle. Aslında yaşlanmayla gelen beyin hastalıklarını temel olarak iki grupta görmek gerekir: Beynin doğrudan hastalandığı durumlar ile dolaylı olarak hastalandığı durumlar. Bu iki temel grubu daha ayrıntılı bir başka bakış açısıyla beş grup olarak incelemek de mümkün.
İlk ana grubu, “nörodejeneratif hastalıklar” veya, “sinir sisteminin dejeneratif hastalıkları” ya da Türkçesiyle, “sinir sisteminin seçici hücre kaybı sonucu oluşan hastalıkları” diye isimlendirdiğimiz hastalıklar oluşturuyor. (“Seçici hücre kaybı”yla kastedilen şey, beynin tümünde değil, sadece belirli bölgelerinde hücre kaybı olması.)
Bunların çoğu beynin yaşlanması ile ilgili hastalıklardır ve dolayısıyla ileri yaşlarda çok daha sık ortaya çıkıyorlar. Bu grubun en klasik hastalıkları, Alzheimer hastalığı ve Parkinson hastalığı. Alzheimer hastalığı, ön planda beynin zihinsel işlevlerini etkilerken Parkinson hastalığı ön planda beynin diğer ana işlevini, hareketi etkiliyor. Her ikisi de beyinde seçici hücre kaybıyla ortaya çıkan, yani beyin dokusunun doğrudan etkilendiği dejeneratif hastalıklar.
İkinci grup, yani beynin dolaylı olarak hastalandığı durumlar ise, yaşlanmayla birlikte diğer organlar ve yapılarda da yıpranma söz konusu olduğu için yaşlılıkta daha sık ortaya çıkan hastalıkların beyne yansımaları. En klasik örneği, inmeler. Bunlar ya beyin damarlarının tıkanması ya da kanama sonucu ortaya çıkan durumlar. Doğrudan doğruya beynin ana dokusunun hastalığı değiller ve beyin yaşlanması ile doğrudan bir ilgileri de yok. Ancak insanlar yaşlandıkça, damarları da yaşlandığı ve damar hastalıklarının ortaya çıkma riski yükseldiği için yaş ilerledikçe beyin damar hastalıklarının ortaya çıkma riski de yükseliyor. Bu doğrudan doğruya beynin organ olarak kendisinin ya da hücrelerinin yaşlanmasından doğan bir sonuç değil.
Yaşlanma burada değişmeyen ölçüt mü?
Kısmen. Ancak birinci grup doğrudan doğruya beynin yaşlanması ile ortaya çıkan, beyin dokusunun doğrudan tutulumu veya beyin hücre kaybı ile giden hastalıklarken ikinci grup vücudun diğer sistemlerinin yaşlanması nedeniyle ortaya çıkan hastalıklar. Örneğin, yaşlanma nedeniyle tıkanmaya veya yırtılmaya daha eğilimli olması sonucu ortaya çıkan beyin damar hastalıkları.
Peki, üçüncü grup?
Bunlar, beyne genel destek sağlayan sistemlerin yaşla etkilenmesi sonucu ortaya çıkan hastalıklar. Beynin diğer organlar kadar, hatta onlardan daha fazla kan dolaşımına, oksijene ve şekere ihtiyacı var. En çok oksijen kullanan, en çok şeker kullanan, en fazla kan akımı olan organ, beyindir. Oksijeni sağlayan sistem, akciğerler; kan akımını sağlayan sistem, kalp; şekeri sağlayan sistem ise iyi beslenme ve metabolizma. Eğer beyne destek sağlayan bu sistemlerde, çok fazla şeker ya da çok az şeker, az oksijen, yetersiz kan dolaşımı ya da kötü kalitede kan gibi sorunlar olursa, o zaman beynin işlev bozukluğu ortaya çıkabiliyor. Ne gibi belirtiler görülebilir? Örneğin, hastanın ciddi kalp yetmezliği veya kalp ritim bozukluğu var, beyne yeterince kan ulaşmıyor. Hasta sersemlikten, baş dönmesinden yakınıyor. Ya da akciğerleri iyi çalışmıyor, halk arasındaki deyimi ile astım bronşiti var. Bu hastalık, beyne ulaşan oksijen miktarında azalma yapıyor. Hasta buna bağlı olarak da sersemlik, baş dönmesi hissediyor. Bu tip hastalıklar ise ileri yaşlarda daha sık görülüyor.
Dördüncü grupta duyu organlarının giderek işlev kaybına bağlı olan şikayetler söz konusu. Örneğin, “Gözlerim çok iyi görmüyor. Herhalde onun için çabuk algılayamıyorum…
Kulaklarım çok iyi duymuyor onun için duyduğumu hemen anlayamıyorum, tekrar tekrar soruyorum. Aslında duyduğum zaman anlıyorum ama vakit geçiyor” gibisinden yakınmalar. Bunun yanında kas-iskelet sisteminin yaşlanması sonucu ortaya çıkan sorunlar var, örneğin eklemlerin kireçlenmesi veya iltihabı (artrit), kemik erimesi, omurganın dejenerasyonu. Bunun sonucunda insanlar daha kolay düşerler yaşlılıkta, yürüme bozuklukları daha sıktır. Aslında doğrudan beyin yaşlanması ile ilgili olmadan yaşla gelen tüm değişikliklerin üst üste bindiği, birbirine eklendiği durum çıkar ortaya. Beşinci bir grup olarak ise yaşlılığın psikososyal boyutunu ve psikiyatrik hastalıklarını söylemek mümkün. Yaşla beraber ailenin giderek dağılması, eşin kaybı, bunun sonucunda sosyal izolasyon ve bunun da sonucunda depresyon. Emeklilik, iş ve işlev kaybı, beklentisizlik, bunun sonucunda oluşan psikolojik yıkım ve depresyon. Özellikle depresyon yaşlılıkta sık görülen, sıklıkla da fark edilmeyen ciddi bir problem. Depresyon duygulanımı etkilediği gibi zihinsel işlevleri de bozan, yavaşlatan bir hastalık. Bize, “Ben bunuyor muyum” diye gelen yaşlı insanların önemli bir kısmında depresyon saptıyoruz.
Depresyon özellikle yaşlılıkta olduğunda bunama ile çok sık karışıyor öyleyse hocam?
Kesinlikle. Hatta depresyona bağlı ciddi unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu gösteren hastalara eskiden “yalancı bunama” da denilirdi. Zira ağır depresyonlar bir bunama tablosu oluşturabiliyorlar. Bu yüzden şimdi “yalancıyı da kaldırdık ve “depresyona bağlı bunama tablosu” diyoruz. Çünkü geri dönebilen bir bunama şekli bu. Depresyonu tedavi ettiğimizde belirtiler de düzeliyor.
Birazdan beynin yaşlanmasıyla doğrudan ilgili hastalıkları konuşacağız. Ancak inmeler de çok önemli, inme nedir?
İnme beyin damarlarından birinin tıkanması veya patlayarak kanamaya yol açması sonucu ortaya çıkan, aniden gelişen, özellikle vücudun bir yarısında ortaya çıkan felç, konuşma bozukluğu, ağızda-yüzde kayma, duyu veya bilinç bozukluğu gibi belirtilerle ortaya çıkan bir tablo.
İnme ile felç aynı şey mi?
Vücudun tümünde ya da bir kısmında hareket kabiliyetinin kaybına felç deniliyor halk dilinde. Felçler değişik hastalıklardan kaynaklanabilir, örneğin çocuk felci de bir felç şekli. İnme ise doğrudan doğruya beyin damar hastalığı (tıp dilinde “serebrovasküler hastalık,” tıkanma veya kanama) sonucu oluşan felç. Yani felç genel bir deyim, beyin-damar hastalıklarında ortaya çıkan felce daha özgün bir isim verilmek istenirse “inmeye bağlı felç” denebilir. Diğer taraftan inme sonucu her zaman felç olması da şart değil, inme duyu kaybı da yaratabilir, baş dönmesi veya çift görme de yaratabilir. Hangi beyin damarının, nerede tıkandığı önemli ortaya çıkan belirti için. İnmeler sık olarak yarım felç şeklinde kendini gösterir. Çünkü sıklıkla beyin yarıkürelerinin bir tanesini besleyen bir damar tıkanır ve beyinin o yarısının sorumlu olduğu gövde bölgesinde de felç ortaya çıkar. Kural olarak tıkanan damar ne kadar büyükse ve kalpten çıktıktan sonra beyne doğru giderken ne kadar aşağıda bir bölgede tıkandıysa o kadar yaygın ve ağır belirtiler ortaya çıkar, örneğin şah damarlarından biri tıkandığı zaman bir taraf yüz dahil tamamen felç olur. Damar daha yukarılarda, ne kadar uçta tıkanırsa, seyri boyunca sağa-sola dallar verdiğinden yaptığı hasar o kadar az, ortaya çıkan belirtiler de o kadar sınırlı ve hafif olur.
En sık görülen beyin hastalığı: inme
İnmeyi toplumsal bir sorun olarak algılamak doğru olur mu?
İnme, beyin hastalıkları içerisinde görülme sıklığı açısından birinci sırada. Bu yüzden tabii ki en anlamlıların dan bir tanesi. Diğer taraftan inmenin yarattığı iş kaybı işlev kaybı ve ölüm oranını da düşündüğünüzde inmesini sisteminin en önemli hastalıklarından bir tanesi. Bir yandan da damar hastalıkları sıklaştıkça ve damar hastalıklarının ortaya çıkma yaşı düştükçe, inmelerin genç insanlarda görülme oranı da artıyor. Artık 30’lu yaşlarında inme geçiren çok sayıda genç insan görüyoruz; bu, sorunun boyutunu daha da büyütüyor.
O zaman giderek yaşlılık dönemi hastalığı olmaktan çıkıyor mu? İnme ile yaşlılık arasında direkt bir ilişki kurmak doğru mu?
Yukarıda bahsettiğim gibi damar yaşlanması yaşla arttığı için inme de yaşla daha sık ortaya çıkıyor. Yaşlandıkça, yüksek tansiyon, diyabet gibi inmeye zemin hazırlayan diğer hastalıkların görülme sıklığı da artıyor. Yaşlanan insan, giderek daha az hareket ediyor. Bütün bunlardan dolayı inme riski de yaşla beraber artıyor. Fakat buradan inmenin sadece yaşa özgü bir hastalık olduğu sonucunu çıkartmak yanlış olur, inme gençlerde de görülebiliyor. Hatta çocuklarda bile inmeye rastlıyoruz. Bazı doğumsal damar veya kan hastalıkları çocuk yaşta inmeye sebep olabiliyor.
İnmeler konusunda bilmemiz gereken en önemli şey ne olmalı?
Temel olarak vermemiz gereken mesaj inmenin bir acil durum oluşturduğu, inmenin yani beyin krizinin belirtilerini tanımanın ve hastayı hiç vakit kaybetmeden tam teşekküllü bir sağlık merkezine ulaştırmanın önemi.