* Hangi bebeklere ‘erken doğan’ denmektedir?
Tıp dünyası 24 hafta ile 37 hafta arasında erken doğan bebekleri prematüre olarak tanımlıyor. Türkiye’de her yıl 1 milyon 387 bin canlı doğum yaşanıyor ve bunların yaklaşık yüzde 10’u erken doğum ile sonuçlanıyor. Türkiye’de her yıl 130 binin üstünde erken doğum gerçekleşiyor. Prematüre bebekler ne kadar erken doğarlarsa, hastanede kalış süreleri ve sağlık riskleri o denli yükseliyor. Birçok aile, bebeklerinin yaşaması için büyük masraflar altına giriyor. Birçok aile de karşılaştıkları durum hakkında bilgi sahibi olmadıkları için ne yapacaklarını bilemiyor. Ellerine alamadıkları, uzaktan sevdikleri bebeklerinin olması, onlar için büyük bir üzüntü kaynağı oluşturuyor. Unutmayın; 37. haftadan önce doğan bebek prematüredir. 34-37 hafta arası doğan bebeğe bizler ‘sınırda prematüre’ deriz. 30-34 hafta arası doğana prematüre, 26-30 hafta arası doğana ‘ileri derecede prematüre’ denir. 24-25 haftada doğan bebek ise ‘yaşam sınırında prematüredir’. Bu haftalarda doğan bebeklerin hayata tutunma yetenekleri sınırlıdır.
TÜRLÜ TÜRLÜ TEHLİKE VAR
* Erken doğum, her zaman bebek için tehlike demek midir?
Evet. Anne karnında yeterince kalmayan bebekleri bir dizi tehlike bekler. Bebekler yaşama sınırına ne kadar yakın doğarlarsa yani ne kadar erken doğarlarsa, riskleri o kadar artar. Örneğin ilk haftalarda ağır beyin kanaması yaşamı tehdit eder. Solunum yetersizliği ve solunum makinesine bağlı kalma, sindirim sisteminin gelişmememiş olması, beslenme güçlükleri, dolaşım yetersizliği, kalp damarının kapanmamasına bağlı kalp yetersizliği, bağışıklık sisteminin yetersizliği ve enfeksiyonlar, bu minik bebeklerin karşılaştığı ciddi tıbbi sorunlardır. Taburcu olurken de başka problemler ortaya çıkar. Beyin kanaması olan bazı bebeklerin beyininde aşırı sıvı birikimi olur veya zihinsel sorunlar oluşur. Solunum yetersizliğine bağlı oksijen bağımlılığı veya nefes durakları olur. Ağızdan beslenememe nedeniyle mide tüpüyle beslenme olabilir. Retina damarlarının anormal gelişmesi nedeniyle körlüğe varan görme problemleri gelişir. Sinirsel işitme kaybı olur.
* Bebekler ilk aylarda karşılaştıkları tehlikeleri atlatınca, normale dönerler mi?
Hayır. Uzun dönemde görülen bu problemlerle karşılaşabilirler. Görme, işitme veya beyin hasarına bağlı zihinsel gelişim geriliği, hareket bozuklukları, spastisite nedeniyle oturamama, yürüyememe, dikkat dağınıklığı veya aşırı hareketlilik bu problemler arasındadır. Ayrıca okul sürecinde öğrenme güçlükleri de yaşayabilirler.
‘YERİMİZ YOK’ DİYORLAR
* Türkiye’de erken doğan bebeklerle ilgili eksikler nelerdir?
Tam donanımlı ve referans merkezi tarzındaki çocuk hastaneleri her büyük ilde olmalı. Yoğun bakım yatağı olan hastane sayısı kısıtlı veya var olan yatakların kullanımı iyi kontol edilmiyor. Acil durumda, hangi hastanede yer olduğu doktorlar ve aileler tarafından bilinmiyor. Hastaneler arası bilgi ağı yok. Erken doğan bebeklerin doğum masrafları bir lüksmüş gibi sigorta kapsamına girmiyor. Genç anne-babaların bebekleri, hastanelerde rehin kalabiliyor. Hastane masraflarını karşılama imkanı olmadığı düşünülen ve erken doğum riski olan annelere, ‘Yerimiz yok’ deniliyor. Bu anneler ve bebekleri kısıtlı sayıdaki uzman hastanelerin kapısından çevriliyor. Erken doğan bebek sahibi anne ve babalara psikolojik destek ve prematüre bakımı ile ilgili eğitim verilmiyor. Bebeğini yaşatabilme şansı bulan birçok prematüre bebek ailesi, rutin çocuk doktoru ve göz doktoru kontrollerini maddi imkansızlıklar nedeniyle gerçekleştiremiyor. Yine aynı nedenle, gerekli ameliyatları yaptıramayabiliyor. Prematürelikten kaynaklanabilecek sorunlar, hiçbir özel sigortanın kapsamına alınmıyor.
KONTROLLERİ AKSATMAYIN
* Türkiye’de erken doğum çok görülüyor mu?
Ülkemizde bebek ölümlerinin yüzde 75’inin nedeni erken doğumlardır. Çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerde yani bir kilonun altındaki her 10 bebekten altısında nörolojik bozukluklar kalıcı hasar bırakıyor. Ayrıca doğum ne kadar erken olmuşsa bebeğin sağlığı ile ilgili yaşanacak sorunlar o ölçüde artıp, ciddileşiyor. Ülkemizde tüp bebek, aşılama ve bunun gibi teknikler sayesinde dünyaya gelen ikiz ve üçüz bebek sayısı, bu teknikler uygulanmadan önceki döneme göre 10 kat arttı. Ancak ikizlerin yüzde 25’i, üçüzlerin yüzde 45’i yoğun bakım tedavisine gereksinim duyuyor. İkiz gebeliklerde erken doğum riski yüzde 75, üçüzlerde yüzde 90. Erken doğumu engellemenin en önemli yolu; hamilelikte düzenli doktor kontrollerini aksatmamak.