Travma Nedir?
İnsanlar doğal afet, kaza, ani kayıplar, savaş, cinsel taciz, politik baskı, şiddete maruz kalma, işkence, eziyet, hapis gibi zorlu yaşam olayları ile yüzleştikleri zorlanır ve stres yaşarlar. Stres beraberinde travma sonrası stres bozukluğunu getirir. Travma sonrası stres bozukluğu; insanların ileri derecede korku ve çaresizlik içinde olması, şahit olduklarını istemediği halde imgeler, düşünceler veya algılamalar şeklinde tekrar tekrar yaşaması, travma ile ilgili olan uyarılardan kaçınması, kimi zaman aynı şeyler olacak gibi veya oluyormuş gibi hissetmesi, o olaylara kısmen benzeyen durumlara veya uyarılara maruz kaldığı zaman yoğun bir psikolojik ve fizyolojik tepki göstermesi, genel bir hissizlik içinde olması gibi belirtileri göstermesi ile tanımlanan bir bozukluktur.
Travma sonrası stres tepkileri genel olarak üç grupta ele alınır:
1. Travma anı ile ilgili sahneler tekrar tekrar yaşanır. Olayın zihinde yeniden canlanmasına yol açan her ses, koku görüntü ve benzeri duyumların yol açtığı duygusal ve fiziksel tepkiler sonucu çocuk, o anı tekrar yaşıyormuş gibi davranır.
2. Travma olayını hatırlatan yerlerden, insanlardan ve diğer ipuçlarından kaçınma çabası vardır. Bu da bireyin yaşamdaki pek çok şeye karşı ilgisinin kaybolmasına yol açabilir. Hatta bazı durumlarda bu tepkiler, gençlerin kendilerini diğer insanlardan koparmalarına ve içlerine kapanmalarına yol açabilir.
3. Beden, tehlike hala devam ediyormuş gibi fiziksel tepkiler verir. Çocuk ve gençlerde görülebilecek bu tepkilerden bazıları, her an geçirdiği travma tekrarlanacakmış gibi bir uyarılma, kolaylıkla ürkme ve diken üstünde olma, gerginlik, öfke patlamaları, uykuya dalma, uyumada güçlük ve dikkati toplayamamadır.
Yaşanan olayın şiddetine, sürekliliğine ve bireysel kapasite travmanın düzeyinin belirleyicidir. Olumsuz yaşantı sonrasında bireyler yorgunluk, aşırı uyarılmışlık, bitkinlik, somatik yakınmalar, iştah ve uyku bozuklukları gibi fizyolojik; şok korku, kaygı, üzüntü, kendini suçlama, ayrışma, öfke, çaresizlik, gerginlik, çökkünlük, anlaşılamama duygusu gibi sorunlar yaşarlar. Bu sorunlar genellikle psikolojiktir ve zamansal, bedensel, görsel, işitsel çarpıtmalara dayanmaktadırlar. Davranışsal olarak da savaş veya kaç tepkisi (fight-flight) meydana gelir. Bu tepkiler yaşa ve bireysel dayanaklılığa göre farklılık göstermektedir. 3–11 yaşta altını ıslatma, ağlama, tırnak yeme gibi tepkiler verilebilirken 12–18 yaşta sosyal izolasyon, somatik yakınmalar, madde kötüye kullanımı gibi kaçışlar görülebilmektedir
Stres Tepkileri, Çocuk ve Gençlerin Yaşamlarını Nasıl Etkiler?
Tüm stres tepkileri günlük yaşantıyı aksatır. Depremle ilgili anılar, dikkati ve konsantrasyonu kesintiye uğratır, öğrenmeyi ve okul başarısını ciddi bir şekilde zedeler. Travma öncesini anımsatan etkinlik ve ilgilerden kaçınma, ergenin bugünkü etkinliklerini, ilgilerini, düşüncelerini ve gelecekle ilgili planlarını sınırlar. Bazen travmayı birlikte yaşayan aile üyeleri, travmadan sonra birbirlerine travmayı anımsatıcı uyaran etkisi yaparlar. Bu yüzden de acı çekmemek için birbirlerinden uzak durmayı tercih edebilirler.
Uyku, konsantrasyon ve dikkat problemleri, ders çalışmayı ve okul başarısını etkiler. Özellikle ergenler yaşanan yoğun duygulardan uzaklaşmak için alkol ve uyuşturucu kullanabilirler. Pervasız ve kendi kendilerine zarar verici davranışlar içine girebilirler. Bu saldırgan davranışların yanı sıra bazen de tutarsız bir biçimde içine kapanma ve yapabileceklerini de yapmaktan kaçınma davranışı gösterebilirler.
Travma Tepkilerinin Şiddetini Artıran Faktörler Nelerdir?
Travma şiddetini attıran en önemli etmen bireysel dayanıklılık ve olayı anlamlandırma biçimidir. Bunların yanında literatürde travmayı artıran faktörler olarak travma olayını hatırlatan yerler, insanlar, görüntüler, sesler, kokular, yaralı birini görme, başka bir travma olayı ile ilgili haber ve görüntüler, ambulans, vinç ve kepçe gibi araçlar, kayıpları hatırlatan özel günler, çocuğun ölen kişiyle paylaştığı olaylar, bayram doğum günü gibi kutlamalar, çocuğun evini ya da ailesinden birini kaybetmesi sonucu ortaya çıkan yaşam sorunları, ailenin gelirinde azalma, ailenin diğer üyelerindeki yas ve depresyon tepkileri, ailede temel rol ve işlevlerin değişmesi, sorumlulukların artması, bazı imkanların elden gitmesi, korunma ve güven duygusunun kaybolması yer almaktadır.
Tedavi
Önce hastanın ağır bunaltısını yatıştırmak ve uykusunu düzene sokmak gerekir. Kısa süreli olmak koşuluyla bunaltı giderici ilaçlar kullanılabilir.
KAYNAK: www.turkpsikoloji.com