İle de la Cité, İle Saint-Louis ile birlikte Seine Irmağı’nın içinde bulunan iki adacıktan biridir. Sonrasında Romalılar tarafından Lutetia adı verilen kenti, iki kıtaya tahta köprüler bağlamaktaydı. İ.S. birinci yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan şehir, dördüncü yüzyıldan itibaren ise Paris turları adını aldı.12. yüzyılda yapımına başlanan ve dünyanın en güzel kiliselerinden birisi olarak kabul edilen Notre Dame Katedrali’nin de üzerinde bulunduğu İle de la Cité, orta çağ Fransa turları’sının merkezi kabul edilmişti. Aynı dönemde şehrin çevresi surlarla çevrildi ve kuzeybatısında Marais adı verilen bir bölge oluşturuldu. O dönemlerde soyluların yaşadığı bu yerin doğusunda ise Fransız Devrimi’nden sonra yıkılan Bastille Kalesi ve hapishanesinin bulunduğu Bastille Meydanı vardı.Paris’in o dönemlerdeki bilim merkezi ise 1257’de kurulan ve Paris’in en büyük okulu olan Sorbonne Üniversitesi’ydi. Günümüzde ise Paris Üniversitesi’nin bir bölümü olarak kullanılan yerde eğitime devam ediliyor. Latin Mahallesi (Quartier Latin) olarak bilinen Sorbonne’un çevresi 19. yüzyıldan itibaren çeşitli dallardan sanatçıların da uğrak yeri haline geldi. Ünlü Fransızların gömülü olduğu Panthéon da Quertier Latin’de yer almaktadır. Victor Hugo, Voltaire, Jean Jacques Rousseau ve Emile Zola bu ünlü isimlerden bir kaçıdır.Sahip olduğu yapıtlar göz önüne alındığında dünyanın en büyük ve zengin müzelerinden birisi olarak kabul edilen Louvre Müzesi ve içinde bulunduğu Louvre Sarayı ise Sen Irmağı’nın kuzey yakasındadır. Louvre’un batısında ise Concorde Meydanı ve Tuileries Bahçeleri yer almaktadır. Ünlü Champs Elysees Bulvarı buradan başlayarak Charles de Gaulle Meydanı’na (eski adıyla Etoile Meydanı) uzanır. Bu alanın ortasında Arc de Triomphe bulunmaktadır. Bu Zafer Takı’nı Napolyon zaferleri anısına yaptırmıştır. Takın altında da I. Dünya Savaşı’na katılan Fransız askerlerinin anısına dikilmiş olan Meçhul Asker Anıtı bulunmaktadır.Baron Georges-Eugene Haussmann Paris valisi olduğu 1853-1870 yılları arasında yaptığı çalışmalarla Paris’e modern bir görünüm kazandırmıştır. Napolyon’dan aldığı destekle bazı yerleri yıkıp yerlerine geniş bulvarlar ve caddeler açtırmış, kenti neredeyse baştan yaratmıştır. Paris’in sağlık, ulaşım ve bayındırlık hizmetlerini de geliştiren Haussmann, bir yandan da Paris Operası ve 1960’ların sonuna kadar varlığını koruyan ünlü pazaryeri Les Halles gibi yapıları da hayata geçirmiştir. Bulvarların kuzeyinde ise gece klüpleriyle tanınan ve Sacré-Coeur (Kutsal yürek) Bazilikası’nın da bulunduğu Montmartre bölgesi bulunur.Paris’de resimler, eski afişler, kullanılmış kitaplar satan sokak satıcıları Seine Irmağı boyunca sıralanırlar. Sol Yaka’da üniversite’nin yanı sıra Fransız Parlamentosu’nun iki binası, devlet dairelerinin çoğu ve Lüxemburg Sarayı ve bahçeleri yer alır. Sarayın batısında ise XIV. Louis’nin savaş gazileri için yaptırdığı kısaca Invalides adıyla bilinen Hotel des Invalides bulunmaktadır. “Şen kıyısında , çok sevdiğim Fransız halkı arasına gömülmek istiyorum” diye vasiyette bulunan Napolyon’un mezarı da bu yapının içindedir. Daha batıda ise Paris’in simgesi olarak kabul edilen ve üzerindeki televizyon anteniyle birlikte yüksekliği 300 metreyi geçen Eiffel Kulesi bulunur. 1970’lerden itibaren yapılmaya başlayan modern gökdelenler şehre yeni bir görünüm kazandırmıştır