Tansiyon Nedir, Tansiyon Nasıl
Tansiyon, kan basıncı, yani damarlarda akan kanın damar duvarında yarattığı basınç demektir. Ama bunu asıl yaratan şey kalbimizdir. Kalbimiz, hepimizin bildiği gibi kanı pompalayan organımız. Hem vücudumuz için gereken temiz kanı, hem de akciğere kirli kanı pompalayan organımız. Bu kanı pompalayabilmesi için elbette bir basınca ihtiyacı var. O basıncı kendisi yaratıyor ve kanı attığı zaman bu basınç, damar duvarlarına yansıyor. Bu kasılma sırasında oluşan basınç ve bir de tabii kalbin gevşemesi sırasında oluşan basınç var ki, biz buna “kan basıncı” veya “tansiyon” diyoruz.
O zaman kanımız da bizi oksijen veya su gibi hayata bağlıyor. Damarlarımızda dolaşan kanın bir basıncı var hiç kuşkusuz. Bu basınç bize zarar verebilecek kadar güçlü mü?
Kanın pompalanması için gerekli olan bu basınç sayesinde kan, vücudumuzun en ince noktalarına, en uç noktalarına kadar ulaşabiliyor. Tabii bu kanı sadece kan olarak düşünmeyin. İçindeki bütün besin maddeleri, oksijen, dokulara, hücrelere kadar erişip onların hayatiyetini devam ettiriyor. Onun için de bu basınca, belli bir oranda ihtiyacımız var elbette.
Bu basınç tehlikeli olmaya başladığında hastalık oluşuyor sanırım…
Evet. Bütün dünyada normal kabul edilen insanların kan basınçlarının ölçümleriyle elde edilen değerlerden yola çıkılarak, normal bir sınıra ulaşılıyor. Eğer bu normal sınırın üstünde değerler elde ediliyorsa buna, “yüksek basınç” veya “hipertansiyon” diyoruz. Hipertansiyonun önemi nerede ortaya çıkıyor? Hipertansiyon günümüzde, bütün toplumları tehdit eden çok ciddi bir sağlık problemi. Kitabımızın girişinde de bahsettiğimiz gibi her üç yetişkinden birinde görülüyor. Önemli ve en tehlikeli yanı ise basıncın yüksekliği değil, yıllar içerisinde bu basınç yüksekliğinin vücutta yaptığı tahribat.
O zaman kanımız için gerekli olan o basıncın biraz yükselmesi, vücudumuzda zamanla bazı tahribat yaratabiliyor…
Evet, zamanla bazı tahribat yaratıyor. Öncelikle şunu söylemeliyim, tüm vücut damarlarımızda, o damarları döşeyen ince bir tabaka vardır. Biz buna “endotel tabakası” diyoruz. Yüksek kan basıncı, endotel tabakasında tahribat yaratarak, damar duvarındaki fonksiyonların bozulmasına neden oluyor, yani damar sisteminin hastalıkları içinde böylece bir risk faktörü oluşuyor, bu çok ciddi bir risk faktörü. Tabii bunun engellenmesi de kolay. İşte bu yüzden erkenden tanınıp kontrol altına alınması gereken bir risk faktörü olarak kabul ediyoruz.
Normal tansiyon değeri, 12’ye 8, Tansiyon İçin
Az önce, “Normal değerler var” dediniz. Bu normal tansiyon değerleri mi?
Evet, normal kan basıncı değerleri (Tansiyon Değerleri)
Bildiğimiz gibi halkımızın arasında “büyük” denilen sistolik kan basıncı, bir de “küçük” denilen, bizim tıbbi olarak diyastolik dediğimiz kan basıncı var. Sistolik dediğimiz kan basıncı; kalbimizin kasılması sırasında yaratılan basınç. Diyastolik dediğimiz kan basıncı ise kalbimizin gevşemesi sırasında damarlarda oluşan basınç. Bu büyük ve küçük kan basınçlarının dünyada kabul edilmiş, bugün Tansiyon, kan basıncı, yani damarlarda akan kanın damar duvarında yarattığı basınç demektir. Ama bunu asıl yaratan şey kalbimizdir. Kalbimiz, hepimizin bildiği gibi kanı pompalayan organımız. Hem vücudumuz için gereken temiz kanı, hem de akciğere kirli kanı pompalayan organımız. Bu kanı pompalayabilmesi için elbette bir basınca ihtiyacı var. O basıncı kendisi yaratıyor ve kanı attığı zaman bu basınç, damar duvarlarına yansıyor. Bu kasılma sırasında oluşan basınç ve bir de tabii kalbin gevşemesi sırasında oluşan basınç var ki, biz buna “kan basıncı” veya “tansiyon” diyoruz.
O zaman kanımız da bizi oksijen veya su gibi hayata bağlıyor. Damarlarımızda dolaşan kanın bir basıncı var hiç kuşkusuz. Bu basınç bize zarar verebilecek kadar güçlü mü?
Kanın pompalanması için gerekli olan bu basınç sayesinde kan, vücudumuzun en ince noktalarına, en uç noktalarına kadar ulaşabiliyor. Tabii bu kanı sadece kan olarak düşünmeyin. İçindeki bütün besin maddeleri, oksijen, dokulara, hücrelere kadar erişip onların hayatiyetini devam ettiriyor. Onun için de bu basınca, belli bir oranda ihtiyacımız var elbette.
Bu basınç tehlikeli olmaya başladığında hastalık oluşuyor sanırım…
Evet. Bütün dünyada normal kabul edilen insanların kan basınçlarının ölçümleriyle elde edilen değerlerden yola çıkılarak, normal bir sınıra ulaşılıyor. Eğer bu normal sınırın üstünde değerler elde ediliyorsa buna, “yüksek basınç” veya “hipertansiyon” diyoruz. Hipertansiyonun önemi nerede ortaya çıkıyor? Hipertansiyon günümüzde, bütün toplumları tehdit eden çok ciddi bir sağlık problemi.
Yüzde 50 Kuralı, Tansiyon Neden
Yüksek tansiyon kendini çok da belli etmeyen sinsi bir hastalık. Her üç kişiden biri tansiyon hastasıysa, bu insanların çoğu tansiyon hastası olduğunu bilmiyor büyük olasılıkla, değil mi?
Kesinlikle bilmiyorlar. Bunun dünyada bir kuralı var: “Yüzde 50 kuralı” diyoruz, “yarı yarıya kuralı” diyoruz veya genelde söylenen şudur: Var olan hipertansif (yüksek tansiyon hastası) kişilerin yarısı hasta olduğunu bilmez. Yani hipertansiyonun ne olduğunu bilmez. Bu yarının yarısı da bildiği halde tedavi görmez. Tedavi görenlerin yarısı da istenen seviyede tedavi görmez.
O zaman ortaya son derece vahim bir tablo çıkıyor, değil mi?
Elbette! İşte bu yüzden bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de hipertansiyonun tanınabilmesi, farkında olunabilmesi, tedavi edilmesi ve bu tedavinin mutlaka devamlı kontrol altında tutularak, istenen değerlere düşüp düşmediğinin takip edilmesi gerekiyor.
Başkanı olduğunuz Türk Kardiyoloji Derneği’ne gelirsek, bu dernek Türkiye’de çok önemli işler yapıyor. Sonuçta bu konuda çalışan ve çabalayan çok fazla mesleki kuruluş yok bildiğim kadarıyla…
Evet! Kardiyoloji alanında, çok özel bazı alanlarda kurulmuş daha ufak çaplı derneklerin dışında Türk Kardiyoloji Derneği, kardiyolojiyi tümüyle bünyesinde toplayan bir dernek. Sadece kardiyoloji uzmanlarını değil, kardiyolojiyle ilgili dahiliye uzmanları, pratisyenler, kalp-damar cerrahları, çocuk kardiyologları gibi bu konuyla ilgili birçok alandaki uzmanları da bünyesinde toplayan Türkiye’nin en büyük kardiyoloji derneği.
Sağlık Tansiyon
Bu alanda sizin yürüttüğünüz en son çalışma bildiğim kadarıyla 2003 yılındaydı, değil mi hocam?
Türk Kardiyoloji Derneği’nin Türk halkında hipertansiyon konusunda farkındalık yaratmak için 2003 yılında başlattığı ve Novartis firmasının katkısıyla yürüttüğü kampanya, gerek görsel gerekse yazınsal malzemelerle tüm dikkati 12-8’e çekti. Bu dikkat sonucunda, “Acaba ne elde ettik” diye kampanya sonrasında bir başka araştırma yaptık. Mesela buna göre, “İdeal kan basıncı değerlerini biliyor musunuz” diye sorulduğunda, kampanya öncesi 12-8 diyenlerin oranı yüzde 19’ken, kampanya sonrası bu oran, yüzde 34’lere çıktı. Bu çok ciddi bir artış. Buna karşılık, “Kendi kan basıncı değerlerinizi biliyor musunuz” sorusuna kampanya öncesi yüzde 45’i “Evet” derken, kampanya sonrası yüzde 52’si “Evet” demiş ki bu araştırma toplam 1.750 kişiye sorularak yapıldı. “Son 2 ayda kan basıncınızı ölçtürdünüz mü” diye sorulduğu zaman, kampanya öncesi yüzde 34 olan “Evet” oranı kampanya sonrası yüzde 40’lara çıkmış. Yani eğer ciddi bir şekilde biraz gayret gösterip bir kampanya yürütürseniz, halkı bilgilendirmek üzere birtakım gayretlerde bulunursanız, bunun sonuçlarının da olumlu olduğunu görüyorsunuz. Bu, kampanyanın birinci adımıydı. Bundan sonra kampanyanın ikinci adımı yapıldı. Bu ikinci adımda, ikinci basamakta yer alan birtakım hastaneler pilot hastane olarak seçildi ve o hastanelerin özellikle dahiliye ve kardiyoloji polikliniklerinin girişlerine, kan basıncı ölçme merkezleri konuldu. Bu merkezlerde belli bir süre ölçüm yapıldı.
Aynı yıl mı?
Hayır, bu ölçümler geçen yıl, yani 2006’da yapıldı. 23.537 kişinin kan basıncı ölçülmüş bu sırada.
Büyük bir tarama aslında, bu, değil mi?
Evet! Çok büyük bir tarama, ama sadece 5-6 hastaneyi içine alan bir tarama, pilot bölge olarak.
Sadece Ankara’da değil…
Hayır, sadece Ankara’da değil; Ankara, İstanbul, Konya gibi değişik 6-7 merkezde yapıldı ve 23.537 kişide kan basıncı ölçümü yapıldı. Bu aradajcan basıncı 140-90 ve bu değerin üzerinde olan 8.343 kişi tespit edildi. Bu tespitten sonra hastalara kan basıncı hakkında kısa bilgiler verilip doktora gitmeleri tavsiye edildi. Arkasından belli bir süre sonra bu hastalar arandı. Acaba doktora gittiler mi diye. Ve ilk arama sırasında erişilen 7.266 kişiden 3.600’ü doktora gittiğini belirtti. Aradan bir süre geçtikten sonra aynı kişiler tekrar arandı. İkinci aramada birinci aramada-kilere ilave olarak doktora gittiğini söyleyenlerin sayısı ise 1.802’ydi. Her iki arama sonucunda, kan basıncı yüksekliği tespit edilen 8.343 kişiden 5.402’si, sadece kan basınçları ölçülüp bilgilendirildiği için doktora gitmiş oluyor. Bu son derece büyük bir oran tabii.
Demek ki 8.343 kişiden 5.402’si doktora gidip kontrollerini yaptırıyor…
Hatta bu kişiler ne yapılması gerekiyorsa ona uygun davranıyor. Tabii bu çok önemli! Demek ki biraz ısrarla, biraz bilgilendirmeyle halkımızı bu konuda bilinçlendirip yönlendirebiliyoruz.