Status Astmatikus
Saatlerce veya günlerce süren tedaviye inatçı ciddi astma nöbetlerine status astmatikus adı verilmektedir. Hasta önemli bir solunum yetersizliği içindedir. Arter kanında oksijen azalır ve syanoz husule gelir. Daha sonra bir respiratuvar asidoz gelişir. Bunu perifer vasküler kollaps, taşikardi, dehidrasyon ve kor pulmonale izler. Dakikada 120 den çok taşikardi genellikle tehlikeli bir belirtidir, acele tedaviyi gerektirir.
Astma etyolojisinde bilinen tüm etkenler status astmatikusa sebep olabilir. Bu etkenlerin arttığı durumlarda status astmatikus nöbetleri de artmaktadır. Status astmatikus vakalarının bazılarında psikolojik streslerin önemli bir etkisi saptanmıştır. Status astmatikus artmasında gelişigüzel kullanılan bronkodialitör, sempatomimetik, aerosol ve diğer ilaçların önemli bir etkisi vardır.
Hastalar daha etkili olması için aerosol ilaçlarının dozunu giderek arttırırlar. Özellikle sempatomimetik ilaçları uzun süre ve fazla doz kullananlarda status astmatikus ölümleri daha yüksek bir orandadır.
Gerekli ilacın az alınması da status astmatikusa sebep olabilir. Sedatif ilaçların ve opium türevlerinin fazla miktarda verilmesi ile solunum depresyonu gelişerek status astmatikusa yol açabilir.
Kortikosteroid ilaçların birden kesilmesi veya kısa bir sürede azaltılması ile de status astmatikus olaşabilir.
Diğer taraftan aspirine, penisiline veya diğer ilaçlara allerjik bir hastaya bu ilaçların verilmesi status astmatikusa sebep olabilir.
Tedavisinde gerekli başarı sağlanamamış astma hastaları hastaneye yatırılmalıdır. Çünkü tedavide başarısız geçen saat ve günler hastayı status astmatikus’a götürür.
Klinik belirtiler Status astmatikus hastasında ileri derecede bir dispne ve çok kez syanoz vardır. Toraks belirli bir inspirasyon durumunda gergindir. Hasta tıkalı bronşlardan havayı çıkarabilmek için yardımcı solunum kaslarını da çalıştırarak büyük bir efor yapar. Status dönemine girmeden önce daha belirli duyulan hırıltı solunum status döneminde bronşlarda hava hareketinin çok azalması nedeni ile giderek azalır. Hasta öksürmeye büyük bir gerek duyduğu halde öksüremez. İleri derecede yorgundur ve dehidrate’dir. Status astmatikus tedavi edilmezse toraks sesleri giderek azalır, giderek artan ciddi bir hipoksemi ve respiratuvar asidoz oluşur. Ve solunum durması ile ölüm husule gelir.
Fizik inceleme bulguları diğer astma vakalarından önemli bir ayrılık göstermez. Ancak hastanın daha ciddi bir görünüşü vardır. Toraks hareketleri hastanın tüm çabasına rağmen azdır. Yardımcı solunum adeleleri belirli bir şekilde solunuma iştirak ederler. Hasta oturmuş ve öne eğilmiştir. Palpasyon-da toraks hareketlerinin azaldığı izlenir. Perküsyonda hipersonorite alınır.
Diyafragma hareketleri kısıtlıdır. Oskültasyonda solunum seslerinin önemle azaldığı izlenir. Tek tuk sibilan, ronflan railer duyulabilir. Status astmatikus ilerledikçe solunum sesleri, railer azalır ve kaybolabilir; bronş ve bronşiyollerin tıkanmasıyla ilgilidir.
Radyolojik bulgular Status astmatikusta astmadan ayrı önemli bir değişiklik göstermez. Ancak akciğerler daha gergin ve hava ile dolu bir görünümdedir, diyafragmalar aşağı itilmiştir. Yer yer küçük atelektazi bölgeleri görülür. Bazı vakalarda atelektazi segment hatta lober nitelikte büyük olabilir. Bu vakalarda kanserden kuşkulanılır. Ancak iyi bir anamnez ve ayrıntılı radyolojik inceleme böyle bir kuşkuyu doğrulamaz. Mukus tıkaçlar bazı vakalarda küçük veya büyük nodüler görünüme sebep olur.
Tedavi İlk yapılacak değerlendirme hastalığın ne denli ciddi olduğunun saptanmasıdır. Bu her zaman kolay değildir. Ancak aşağıda sıralanan tehlike belirtileri göz önünde bulundurulursa hastanın status astmatikus krizinde olduğu veya bu krize yöneldiği anlaşılır: (1) Mental bozukluklar, örneğin sürekli uyuma, bilinç bozukluğu veya tedirginlik. (2) Syanoz. (3) Paradoksal nabız (sistolik kan basıncının ekspirasyonda inspirasyondakinden 25 mm Hg çok olması). (4) “Sessiz toraks”, hastada bronkospasmın diğer belirtileri olduğu halde solunum sesleri ve railer çok azalmış veya kaybolmuştur. (5) Pnömo-toraks, pnömomediasten veya deri altı amfızemi (akciğer radyografısiyle tanı desteklenmelidir). (6) Dehidrasyon ve bitkinlik. (7) Hastanın öz geçmişinde ciddi status astmatikus bulunması. (8) Arter oksijen basıncının 50 mm Hg den az, C02 basıncının 50 mm Hg den çok olması.
Hasta derhal bir hastaneye, tercihan yoğun solunum bakımı bulunan bir hastaneye yatırılmalıdır. Önce 250-500 mg miktarında 10-20 mi aminofilin 5-10 dakikada intravenöz enjekte edilir ve hastaya yaklaşık %30-35 oksijen verilir. İlk ilaç olarak adrenalin de kullanılabilir. Bu ilacın 1/1.000 dilüsyo-nundan 0.5 mi deri altına enjekte edilir ve aynı miktar 20-30 dakika sonra tekrarlanır. Böyle küçük dozlarda tedaviyi sürdürmek yan etkileri önlemek bakımından yararlı olur. Yaşlı hastalarda kalp yetersizliği ve akciğer ödemi status astmatikusla karıştırılabilir. Aminofilin iki hastalıkta da etkili bir ilaç olduğundan kesin status astmatikus tanısı konmamış veya status astmatikus ve kalp yetersizliğinin birlikte bulunduğu vakalarda bu ilaç yeğ tutulmalıdır.
İlk ilaç tedavisinden sonra %5 dekstroz veya serum fizyolojik perfüzyonu yapılır ve 2 saat sonra 500 mg aminofilin perfüzyon sıvısına konur veya perfüzyon setinden 5-10 dakikada enjekte edilir. İlk saatte intravenöz verilecek sıvı miktarı 1 litredir.
Hastaların oldukça önemli bir sayısında yukarıda açıklanan tedaviye bir kaç saatta karşılık alınmaz. Böyle olunca kısa süreli kortikosteroit tedavisi uygulanır. Örneğin önce 100-200 mg hidrokortison intravenöz verilir ve günlük 100mg prednison ile tedaviye devam edilir. 7-10 gün kortikosteroit tedavisiyle hastaların çoğunda iyi bir sonuç alınır ve önemli bir yan etki olmaz. Kortikosteroit dozu hastanın özelliklerine göre ayarlanır. Ciddi vakalarda hastalığın gidişi ve tedavinin yan etkileri EKG ve arter kan gazlarıyla kontrol edilmelidir.