Fobi ve Terapi Tedavisi
Kişi kendisine iyi gelen doktoru ya da terapisti nasıl saptayabilir?
Bu önemli bir konudur. Genellikle birçok kişi, hakkında “iyi şeyler söylenen”, hatta “meşhur” olan bir doktora gider. Bir dönem bu “televizyona çıkan doktor” idi. Televizyon kanallarının çok artması ile bu alan içinden çıkılması güç bir bilgi karmaşıklığı yarattı. Bu yolu kullananlar televizyona çok çıkan her doktorun kendisi için iyi sonuç vermediğini gördü. Bunun yerini kısmen internet almaya başladı. İnternet yazılı bilgi alma olanağı getirdiği için televizyon yayınlarının kısa süreler nedeni ile yarattığı yüzeyselliği aştı, daha derinlemesine bilgi toplama olanağı getirdi. Hatta internette oluşan çeşitli portallar ve mektuplaşma grupları da tedaviler konusunda bilgi toplama kaynağı haline geldi.
Buna karşılık en doğru bilgiyi kişinin yüz yüze görüşme sonucu edinmesi olanaklıdır ve kararı bunun sonucunda kendisi vermelidir.
Kişilerin doktor ve terapist seçme hakları olmalıdır, çünkü gerçekten de arada çeşitli farklar olabilir. Gereksinime göre çeşitli fiyatlandırmalarla karşılaşabilir. Günümüzde bedava olanından oldukça yüksek bedellere kadar uzanan değişik ücretlendirmelere rastlanmaktadır.
İyi bir terapistin dinlemenin yanı sıra öneriler de getiren, kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapan ve sunan, etik kurallar konusunda dikkatli bir yapısı olmalıdır. Karar ilk görüşmede verilemeyip bir kaç görüşme sonunda verilebilir. Ortalama olarak her hangi bir psikoterapi birkaç ay içersinde terapistin yapabilecekleri konusunda bir fikir verir. Altı ay gibi bir sürede bir takım sonuçlar elde etmiş olunmalıdır. Ayrıca her bir görüşme de kendi içinde anlamlı olmalıdır. Birkaç ay ara ile terapist ile durumun ne yönde gittiği konusunda bir değerlendirme yapmak yararlı olur.
Önemli bir konu da bazı doktor ya da terapistlerin psikoterapinin sınırlarını aşan önerilerde ve tavsiyelerde bulunmalarıdır. Kişiyi tereddüde düşüren aşırı önerilerle karşılaşıldığında bunların terapistle tartışılması ve akla uygun gelmiyorsa açıkça söylenilmesi gerekir. Hiç kimse tedavi olmak adına akıl ve mantığına uymayan tavsiyelere uymak zorunda değildir. Kişinin kendisine önerilen tedaviyi kabul etmeme hakkı vardır. Tabii ki bu gibi durumlarda terapistin değiştirilmesi de gündeme gelebilir. Bu da başvuran kişinin karar vermesi gereken bir durumdur. Bazı tereddütlü durumlarda kişinin, terapistine açıkça bir başka uzmanın daha görüşünü dinlemek istediğini söyleme hakkı vardır. “İkinci görüş alma” denilen böyle bir durum kişinin farklı uzmanların görüş birliği içersinde olup olmadıklarını anlaması, bakımından uygun olabilir.
iyileşen fobiler tekrar ortaya çıkar mı? Özellikle ilaç tedavilerinde bu çok görülmektedir. Bu nedenle yıllarca ilaç kullanmak zorunda kalan kişilere rastlanmaktadır. Psikoterapi bu konuda ilaçtan üstündür. Çünkü iyi yürütülen psikoterapi sonrasında tedavi kesilse bile kişi iyileşmeye devam eder. Çünkü bir kez zihni açılmış ve düşünmeye başlamıştır. Ancak ilaç tedavilerinde olduğu kadar olmasa da psikoterapiyi sürdürmenin de değişik avantajları vardır. Yoğun olarak sürdürülmese bile aralıklı olarak terapiste bir gidip son durumu birlikte değerlendirmek ve yeni çıkan bilgileri eskilerle birleştirmek faydalı olur ve tedavinin etkisinin sürmesini destekler.
Yaşam olayları da iyileşmiş olan bazı fobik belirtilerin tekrar alevlenmesine neden olabilir. Çünkü unutmayalım ki her tür fobi bir yandan kişinin sıkıntıları için bir subap görevi yapmakta ve stres karşısında artabilmektedir. Ancak bu durum kişiyi karamsar yapmamalıdır. Herkesin yatkın olduğu bir psikiyatrik tablo vardır ve stres karşısında o tabloya girme eğilimindedir. Her zaman için iyi bir tedavi yine yapılabilir ve fobi en iyi tedavi edilebilen, kişiye bedeli en az olan psikiyatrik bozukluklardan biridir.
Sosyal Fobisi olan kişiye aile bireyleri nasıl davranmalıdır?
Her türlü psikiyatrik problem daima aileyi de ilgilendirir. Bazen aileler psikiyatrik problemlerin oluşumunda rol oynarlar ama yine de tedavide yardımlarına gereksinim vardır. Daha da önemlisi ailenin bazı tutumları problemin devam etmesine katkıda da bulunabilir ki, bunu düzeltmek önemlidir. Fobisi olan aile bireyleri birkaç değişik tutumla karşılaşabilirler. Bunlardan bir tanesi “bir şeyin yok” tutumudur, yani problemin inkar edilmesidir. Ancak bu gibi problemler inkar edilmekle kaybolmaz ve fobisi olan kişi bundan olumsuz etkilenir. Bir başka yanlış tutumun ise fobinin desteklenmesidir. Örneğin agorafobisi nedeniyle bağımlı hale gelen bir kişinin bu bağımlılığını sürdürmesine gereksiz yere yardım edilmesidir. Onun yerine tedaviye motive edilmesi daha doğrudur. Başka bir yanlış tutum ise fobisi olan kişiye öfkelenmek, onun bu yönünü bir zayıflık olarak kullanmaktır. Böyle bir yanlış tutum daha çok istismarcı aile bireylerinden gelir ve problemi kronikleştirir. Fobiler, üzerine gidilmedikçe iyileşmezler. Tedavide bu prensip önemlidir. Ancak her şeyin bir zamanı vardır. Erken bir dönemde ve birden bu yönde baskı yapmak ters sonuç verir. Adım adım ilerlemelidir. Fobiden kurtulmak bir alışma meselesidir.