Bu kişiler çevrelerindeki kişilerin kendileri hakkında gergin, güçsüz, beceriksiz, aptal, yetersiz seklinde düşünceler içine gireceklerinden endişe ederler. Çevrelerindekilerin kendi ellerinin titrediğini, yüzlerinin kızardığını, seslerinin titrediğini, bozuk bir üslup ile şaşırarak konuşup rezil olacakları ve gerilimlerinin anlaşılacağı düşünceleri ile topluluk önünde konuşamaz, başkaları yanında yemek yiyemez, orta yerde yazı yazamaz hale gelebilirler. Bu durumlardan çeşitli bahanelerle kaçınır, böyle bir durumla mecburen karsılaşırlarsa yoğun gerilim, çarpıntı, terleme, sıcak basması, fenalık hissi, mide bulantısı, ishal gibi yakınmalar gösterirler.
Eğer bu tur bir olay önceden belirlenmiş ise olayın çok öncesinden itibaren bu yakınmalar olacak seklinde bir beklenti içine girerler ve olay öncesi her günü kaygı ile geçirirler. Bunun sonucunda kişinin toplumsal işlevselliği kısıtlanır ya da bozulur. Eğer korkulan durumlar ve ortamlar çok sayıda ise yaygın sosyal fobiden bahsedilir. Bu durumda da daha çok yanlış ve kusurlu durumlar sergileyip, daha çok sosyal becerilerde kayıp gösterirler.
Bu durumdaki kişilerde başkalarınca eleştirilme, olumsuz bir bakış acısı ile değerlendirilme ya da çevrelerince reddedilmeye karsı aşırı bir hassasiyet vardır. Kendi hakların savunmada çok yetersizdirler ve bunu başkalarının kendi adlarına yapmalarını beklerler. Kendilerini hafife alır, yeterince önemsemezler, kendilik saygilari düşük olup, bu durum halk arasında ‘aşağılık duygusu’ olarak bilinmektedir. Kişilerde değerlendirmeye tabi tutulacakları için sınav korkuları da on planda gelmektedir.
Karsılarındakiler ile göz göze gelmemeye , on sırada bulunmamaya çalışırlar . öğrenciler bildikleri halde parmak kaldıramaz, sözlülerde basarisiz olur, etkinliklere katılmaktan kaçınırlar. Is sahipleri gerekli atılımları yapamaz, çalışanlar kendilerini ortaya koyamaz ve fikirler ileri süremez, ilerleyemezler.
Is kayıpları ve okul başarıları azalır ve akademik gelişmeleri kısıtlı kalır. Bazıları karsı cins ile ilişkilerinde benzer durumlar yasadıklarından kendi baslarına arkadaş sahibi olamaz , bekar kalabilirler. Bunun önüne geçmek için başkalarının önayak olmasını bekler ve görücü usulü ile evlenme yoluna gidebilirler. Bulundukları ve yetiştikleri ortamı değiştirmek istemez, yakın aile dışındaki kişiler haricindekiler ile iletişimlerini sınırlarlar.
Sosyal Fobi Beraberinde Görülen Psikiyatrik durumlar:
-panik bozukluğu -obsesif kompulsif bozukluk -somatoform bozukluklar -depresif bozukluklar -alkol-madde kullanım bozuklukları. -çekingen kişilik bozukluğu.
Sosyal fobinin çocuklardaki görünümü :
Çocuklar tanıdık olmadıkları ortamlarda aşırı ürkek, sessiz, hareketsiz, utangaç bir tavır sergileyebilirler. Bazen de böyle bir durumda ağlama, anne-babaya yapışırcasına sarılma, onlara dokunma, yanlarından ayrılamama, huysuzca davranışlar içine girebilirler. Toplulukla oynanan oyunlara katılmaz, uzaktan bakmakla yetinir hatta bir köseye sinip, kendilerini gizleyerek olanları izlerler. Oyunlara katılsalar bile diğerlerinin sözleri doğrultusunda ve önemli roller almadan hareket eder , oyun kuruculuk yapamazlar. Oynanan oyunlarda geri planda kalırlar. Okula gitmek istemeyip, turlu yakınmalarla evde kalmak isterler.
Toplumda % 2-3 oranında görülmektedir. 20 yas öncesi başlamakta olup, daha çok 11-15 yas arasında ilk belirtilerini göstermektedir. Kadınlarda daha çok görülmekte, ancak erkekler daha çok meslek sahibi olduklarından daha çok belirti göstermekte ve daha fazla tedaviye başvurmaktadır.
Çocukluk öykülerinde utangaçlıkları olan, sosyal acıdan baskılanmış yaşantıları olanlarda görüldüğü gözlenmiştir. Arkadaşları ya da büyüklerince küçük düşürülme ya da çok üzücü, gerilimli bir olayı izleyerek de gelişebildiği saptanmıştır. Kişi bu tur üzücü deneyimlerle karsılaştıkça sosyal fobiyi geliştirebilir. Bazı kişilerde de varolan bazı sosyal beceri eksiklikçikleri bu türden olumsuz eleştirilere yol açıp, ilerleyen donemde sosyal fobiye yol açabilir. Kişinin yetiştiği çevreden aldığı eğitim ve göreneklerle, hissettiği gerilimi katalize ediş sekli önemlidir. Bazı kişilerde az miktardaki gerilim kişiyi daha çok bir aktiviteye yöneltip, kamcılarken, yeterli güven ilişkisinin kurulmadığı , düşünce ve hareket serbestisinin verilmediği ailelerde bu durum geri çekilmeye ve aktivitelerde bozulmaya yol acar.
Yapılan araştırmalara göre sosyal fobim davranışların sinir sisteminin dopamin ve serotonin sistemleri ile de ilişkili olduğu görülmüştür.
Bir araştırmaya göre sosyal fobim kişiler ailelerini daha az ihtimam gösteren, daha reddedici ve anormal derecede fazla koruyucu, kollayıcı olarak algıladıklarını belirtmişlerdir.
Bu kişilerin 1. Derece yakınlarında toplum ortalamasına göre 3 kat daha çok sosyal fobiye rastlanmıştır. Ayrıca yakın akrabalarda majör depresyona da daha fazla rastlanmıştır.
Tedavi
İlaç tedavisi yanında bilimsel- davranışçı tedavi uygulanır. Psikoterapide daha aktif bahsetme mekanizmalarının kazandırılması ve kişinin kendine bakısındaki olumsuz düşünce yapılarının düzeltilmesi üzerine çalışılır.