Sosyal ilişkilere karşı ilgisizlik, soğukluk ve duygusuzluk |
Nedir?
Şizoid kişilik bozukluğu sosyal ilişkilere karşı ilgisizlik, soğukluk ve duygusuzluk olarak ifade edilebilir. Bu hastalık ergenliğin başında duygusal ve sosyal olarak kişinin başkaları ile iletişim kuramaması ile kendini göstermeye başlar. Bu kişiler günlük hayatta normal insanlar gibi yaşamlarını sürdürebilirler ama başkaları ile anlamlı ilişkiler kuramazlar. Bütün hayatları boyunca yalnız yaşarlar, sürekli hayal kurarlar ve çoğunlukla hayvanlara aşırı bağlanma gösterirler. Başka insanların tahammül edemediği ve yalnız olmalarını gerektiren işlerde çalışabilirler. Tartışmalı olmakla birlikte bazı araştırmalar Şizoid kişilik bozukluğunun şizofreni başlangıcı olabileceği öne sürülmüştür. Şizoid kişiliği Şizofreniden ayrıran en önemli etken, bu kişilerin gerçek ile bağlantılarının kopmamış olmasıdır. Bu kişiler direk olarak kışkırtıldıkları zaman bile öfkelerini yansıtmakta zorlanırlar. Çoğunlukla önemli yaşam sorunlarına yada negative olaylara tepki vermezler ve pasif bir tavır gösterirler. Şizoid kişiler bireyselliğe, yalnızlığa ve kendi başına olmaya değer veren kişilerdir. Kendi duygularını inceleme konusunda hiç bir arzuları yoktur. Başkalarından farklı olduklarını algılamalarına rağmen bu konuda her hangi bir rahatsızlık hissetmezler. Bu kişiler başkalarından nefret etmezler sadece çevrelerinde insan olmadan daha rahat olduklarına inanırlar. Araştırmalar bu kişilerin evlenebildiklerini ve değer verdikleri insanlar olmadığında kendilerini kaybolmuş hissettiklerini göstermektedir. Fakat bu kişiler çevrelerinde olduğu zaman bu sefer de kendilerini baskı altında hissederler. Dolayısıyla Şizoid kişiler fazla yakınlık aramayan ve duygusal ilişki istemeyen insanlar ile daha rahat hissederler. Diğer bir deyimle bu kişiler için evlilik ev arkadaşı edinmek gibi bir anlam taşır. Eğer özel bir ilişki geliştirmezler ise çoğunlukla kardeşleri yada başka akrabaları ile fazla yakınlık kurmadan yaşarlar. Belirtiler
Tedavi Bu hastalığa sahip kişiler çok ender olarak tedaviye gelirler. Her hangi bir insan ile iletişim kurmayı istemedikleri için terapi oldukça problemli olabilir. Bu nedenle bir psikolog yada psikiyatrist ile yapılan bireysel terapinin pek başarılı olmadığı ortaya konmuştur. Zorlayıcı olmayan bir destek grubunun yalnızlık duygularını iyileştirmede ve insanlar ile ilişkiye girme korkusunun aşılmasında daha faydalı olduğu görülmüştür. Bireysel terapinin başarılı olabilmesi için uzun zamanlı güven ilişkisinin oluşturulması gerekir ve ancak bu şekilde terapist hastanın ilişkiler konusunda ki gerçekçi olmayan inançlarını değiştirmesine yardımcı olabilir. Terapist ile iletişim geliştikçe kişi başkaları ile olan ilişkilerine yeni bir bakış getirmeye başlayabilir. İş, ev yada aile bireylerinden birinin kaybı kişinin ciddi hastalıklar geliştirmesine yol açabilir. Bu hastalarda ilaç kullanımı önerilmez, fakat kısa zamanlı tedavilerde aşırı depresyon ile alakalı semptomların giderilmesinde kullanılabilir… |