Ülkemizde son 25 yılda çocuk obezitesi 3 kat arttı ve her 6 çocuktan biri obezite sınırında. 10-12 yaş arası erkek çocuklarda obezite riski ise yüzde 35’lerde. Ama, biz aileler gürbüz çocuk sevdasından vazgeçmiyoruz.
Şişmanlık, bir enerji dengesizliği hali. Alınan enerji ile harcanan enerji arasında dengesizlik olduğunda obezite yani şişmanlık görülüyor. Obezite günümüzde sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da sık görülen bir hastalık. Fastfood alışkanlığı, kalorisi fazla içecekler, porsiyonların büyüklüğü, televizyon ve bilgisayar başında harcanan zamanın fazla, fiziksel hareketlerin yetersiz olması çocukluk çağı obezitesinin en önemli nedenleri. Obezite, sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da bireyleri olumsuz yönde etkilediği gibi; Tip 2 diyabet, kalp rahatsızlıkları, hipertansiyon, kan lipid tablosu bozuklukları, eklem-iskelet sorunları, uykuda solunum durması gibi ciddi sorunlara yol açıyor.
Araştırmalar, ergenlik çağındaki (10-18 yaş) çocukların yüzde 70’inin eğer kilo veremezlerse erişkinliklerinde de obez olacağını gösteriyor. Bu çocukların, hekim kontrolünde, diyeti ayarlanarak ve fizik aktiviteleri arttırılarak zayıflatılması ve obez olmalarının önlenmesi için yurt dışında uzun yıllardır obezite kampları düzenliyor. Bu kampların ülkemizdeki ilk örneğini ise Acıbadem Sağlık Grubu gerçekleştiriyor. Acıbadem Eğitim ve Sosyal tesislerinde okulların kapanmasıyla birlikte yaz aylarında gerçekleşecek olan “Çocuklar için obezite kampı”‘nda 10-15 yaş grubu obez çocukların sağlıklı ve düzenli beslenme alışkanlığı kazanması, fiziksel aktiviteyi yaşam tarzı haline getirmesi ve kontrollü kilo vermesi amaçlanıyor. Konunun ayrıntılarını Acıbadem Hastanesi Çocuk Endokrin ve Ergenlik Bölüm Başkanı Prof. Dr.Atilla Büyükgebiz ile konuştuk…
İnsan neden şişmanlar?
Obezitenin nedeni düşük olarak hormonal kaynaklıdır. Genellikle yemek yemek ile harcanan kalori arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. Obezler genellikle hareketleri az olan ve özellikle kilo aldırıcı karbohidrat ve yağdan zengin diyetle ve düzensiz beslenen kişilerdir.
Fakat, troid hastalıklarında, böbreküstü bezi hastalıklarında, insülinin fazla salgılanmasına bağlı olarak ya da genetik hastalık kaynaklı şişmanlık olabilir. Bunlara dikkat edilerek şişmanlığın kaynağının ne olduğunu ayırt etmek gerekir. Sonraki aşamada önemli olan ise, çocuğun kararlı olması ve ailenin de çocuğun diyetine ve hareket etmesine yardımcı olması gerekir. Yapılan çalışmalar, hayatımızın ilk 3 yılında beslenmenin, büyümeden sorumlu en önemli faktör olduğunu gösteriyor. Ondan sonra 5-6 yaşları vücuttaki yağ oranının artmaya başladığı yaşlar oluyor. Bu dönemlerde yaşıtlarından daha kilolu olan çocukların, ilerde obez olma ihtimali daha fazla.
*Annesi ve babası şişman çocukların obez olma riski daha mı yüksek?
Anne ve babası şişman olan çocukların şişman olma olasılığı normal kilolu anne ve babası olan çocuklara göre 2 kat daha fazladır. Bunda genetik yatkınlığın yanında, ailenin yemek yeme ve yaşam tarzı etkindir. Eski ve yanlış bir inanış olan, “Kilolu çocuk sağlıklı çocuktur” fikri artık kesinlikle terk edilmelidir. Genetik kaynaklı şişman çocuklar hayatın ilk yıllarından itibaren şişmandırlar ve ailede de aşırı şişmanlık vardır.
*Ailesinde kilo problemi olan çocukların şişmanlamadan alabileceği önlemler neler?
Araştırmalar anne sütü ile beslenen çocuklarda mama alanlara göre obezitenin daha düşük olduğunu göstermektedir. Benzer bir bağlantı, hamilelik döneminde annenin iyi beslenmesi ile ilgili de kuruluyor. Çocukların aşırı kilolu olmaya eğilimli oldukları dönem ,vücut yağ oranlarının artmaya başladığı 5-6 yaşlarıdır. Bu yaşlarda çocukların vücut kütle indeksi artmaya başlar ve bünyeleri daha fazla yağ dokusu depolamaya başlar. Bu dönemde düzenli beslenmenin sağlanması, cips, şekerli içecekler, mayonez, ketçap gibi kalorisi fazla yiyeceklerden uzak durulması gerekir. Ayrıca yürüyüş, ip atlama gibi düzenli fiziksel aktivitede bulunmalarına özen gösterilmelidir. Hareket, biliyorsunuz, kemik gelişimi için de çok önemlidir.
*Küçüklüğünde zayıf olan çocuklarda da ileride obezite görülebilir mi?
Obezite kişinin aldığı enerji ile yaktığı arasındaki dengesizlik olduğı için, dengesiz beslenme ve aktivite azlığı durumlarında her yaşta ve herkeste obezite görülebilir. Buna rağmen, ebeveynlerin çocukları doğru besleyerek ve onlara fiziksel faaliyet fırsatları vererek çocuklarının sağlık sorunlarının üst üste eklendiği bu tehlikeli yolculuğa hiç çıkmamalarını sağlaması çok önemli.
* Bazı insanlar neden kilo veremezler?
Genetik kaynaklı obezite çok az görülmektedir ve ailede de aşırı kilolular mevcuttur. Bunun dışında herhangi bir endokrin sorunu yoksa ve kişi hayatına diyet ve egzersizi sokmuşsa mutlaka kilo verir, ancak önce kendisinin kilo vermeye kararlı olması gerekir. Her obez önce bir endokrin muayeneden geçmeli, tiroid ve adrenal bezlerden kaynaklanan herhangi hormonal bir sorunu olup olmadığı saptanmalıdır. Eğer hormonal bir sorun varsa, bu sorun giderilmedikçe kilo vermek mümkün olmaz.
*Kilo vermeye çalışırken yapılan yanlışlar neler?
Obezite bir hastalıktır ve mutlaka doktor ve diyetisyen kotrolünde kilo verilmelidir. Gazete ve dergi diyetlerini kontrolsüz uygulamak, özellikle gelişme çağında olan çocuk ve adölesanlar için çok tehlikelidir. Diyet yaparken öğün atlanmamalı ve az ve sık (6 öğün) beslenmeye dikkat edilmelidir. Uzun süren açlıklardan sonra yemek yenmesi insülin salgısını arttıracağından çok tehlikeli olmaktadır.
*”Su içsem yarıyor” diyenlere neler söyleyeceksiniz?
Metabolizmanın yavaş olduğu bazı hastalıklar söz konusudur, en önemlisi de hipotiroididir. Eğer hipotiroidiye bağlı obezite varsa, bu hastalık tedavi edilmeden hasta ne kadar diyet yaparsa yapsın kilo veremez. Enerji alımının fazlalığına bağlı obezler ise, genellikle hareketsiz insanlar olduklarından, bu kişilerin kilo vermesi zordur. Çünkü, obezitenin tedavisinde sadece diyet yapmak yetmez, fiziksel aktivitenin de arttırılması gerekir.
*İnsülinin şişmanlıkta oynadığı rol nedir? İnsülin dengesizliği olan insanlar kilo almamak için neler yapmalı?
İnsülin kandaki glukoz seviyesini düzenleyen hormondur. Glukoz besinlerden alınarak kana karışan basit bir şekerdir. Kandan hücreler kanalıyla alınarak vücut tarafından enerji olarak kullanılır. Kandaki glukoz seviyesinin yükselmesi, pankreasdaki bazı özel hücrelerin insülin salgılamasını sağlar. İnsülin kandaki glukozu çeşitli dokulara taşıyan ve kan şekerinin düşmesine neden olan bir ulak gibi işlev görür. Hücreler insülinin mesajına duyarsız olduğundaki duruma insülin direnci diyoruz. Bu duruma obezlerde sık rastlanır ve diyabet veya metabolik sendrom gibi komplikasyonlara yol açabilir. İnsülin direnci olanlarda komplikasyonların gidişatı, beslenmeye ve fizik faaliyetlere özel dikkat göstererek yavaşlatılabilir ya da geri döndürülebilir. Beslenmeye ve fizik faaliyetlere özel dikkat gösterilerek hastalık riskleri azaltılır, vücut ağırlığının yüzde 5-10’nun kaybedilmesi bile fark yaratabilir. Bazı durumlarda hekim tarafından uygun görülürse ilaç desteği de söz konusu olabilir.
*İnatçı kilolardan kurtulmak isteyenler için önerileriniz neler?
İnatçı kilolardan şikayet edenlerde hormonal veya genetik bir sorun olup olmadığı saptanmalıdır. Eğer varsa, bu yönde tedaviye geçilir. İnatçı kilodan şikayet edenler genellikle hareket azlığı veye uygun olmayan diyetle beslenen kişilerdir. Günde en az 1 saat tempolu yürüme, hafif koşu, ip atlama, merdiven inip çıkma gibi egzersizler öneriyoruz. Ayrıca, öğün atlamamaları gerekir. Az ve sık, yani 6 öğün beslenmeliler. Midede devamlı tokluk hissi olmalı ve öğün miktarlarını azaltarak mide hacmini küçültmeliler. Evde salatalık, marul gibi yeşillikler olmalı ve acıktıkça kalori değerleri çok düşük olan bu besinler tüketilmelidir. Televizyon ve internet karşısında geçirilen zaman azaltılmalıdır. Ayrıca, porsiyon büyüklüğünün genişleyen bel ölçümüzün sorumlularından biri olduğu unutulmamalıdır. Çocukların yuva ve okul yemekleri mutlaka kontrol edilmeli ve okul kantinlerinin fast food yönünden takipleri yapılmalıdır. Okullardaki spor faaliyetleri arttırılmalıdır.
*Türkiye için şişmanlık bir tehdit oluşturuyor mu?
Evet. Eskiden zengin toplumların sorunu olan şişmanlık artık gelişmekte olan toplumların da sorunu. Ülkemizde de gerek çocukluk, gerekse erişkinlik döneminde şişmanlık artık toplum sağlığını tehdit eden ve mutlaka önlem alınması gereken bir hastalık. İlaçlar, işgücü kaybı, tedavi masraflarını da düşünürseniz, hem kişisel hem de ülke ekonomisi için büyük bir olumsuz etken.