İnsanoğlu hemen her zaman beslenme ve sindirme biçimiyle, besinlerden gördüğü yarar ve zararlarla, besinler ile dışkı arasındaki ilişkilerle ilgilenmiştir. Çok eski çağlardan bu yana «karın ağrısı», «barsak burulması» korkunun, kaygının yansıması sayılmış ve özel bir kaygı olmaksızın karın ağrısının belirmesine, ciddi olabilecek bir hastalığın habercisi gözüyle bakılmıştır. Bu kültür ve eğitim temeli (annesi tarafından çocuğa ilk öğretilen davranışlar beslenme ve dışkılama davranışlarıdır), mide – barsak biliminin (mide, barsak hastalıklarının ve daha genel olarak sindirim kanalı bütününün incelenmesi) bilimsel dayanağı olmayan eski tıp geleneğinden henüz tam olarak kurtulamamasına yolaçmıştır.
Bu yüzden «aşırı gaz», «sindirim güçlüğü», «hava yutma», «kasılma» gibi geçerli bilimsel açıklaması olmayan terimler hala kullanılmaktadır. Üstelik «ağır» ve «hafif» besinler, «sindirimi kolaylaştıran» maden suları, «perhiz yemekleri» gibi günlük kullanımda çok yaygın olan daha birçok bilim dışı terim vardır. Sindirim sistemi fizyolojisinin amacı, ince barsak mukoza hücreleri tarafından emilebilir yalın moleküllere (aminoasitler, yağ asitleri) indirgemek amacıyla, besinleri kimyasal yönden yalınlaştırmaktır. Bu fizyoloji, sindirim kanalı boyunca besin lokmasının taşınmasını, dışarı atılmasını ve tükürük, mide salgısı, pankreas salgısı, safra, önemli bir hacmi olan (ortalama 24 saatte 10 lt) bar sak salgısı gibi çeşitli salgıların salınmasını sağlayan mekanik olaylardan oluşmaktadır.
Üçüncü ve sonuncu olay, sindirimin en son amacıdır: Hemen hemen yalnızca ince barsak düzeyinde gerçekleşen, yalınlaştırılmış moleküllerin emilimi.Her ne kadar bu 3 olayın (kimyasal, mekanik ve emilim) her biri günümüzde hoşnut edici biçimde açıklanmışsa da, birbirleri arasındakibagıntının, düzenlemenin anlaşılması daha henüz ilk adımlarındadır. Sindirim (önceden de görüldügü gibi başlıca amacı yalın moleküllerin emilimidir) ile bu moleküllerden organizmanın . yaşamı için gerekli çeşitli maddelerin (büyük bölümü her kişi için farklıdır) yapımı arasındaki ilişki de, aynı biçimde pek iyi bilinmemektedir. Bu yapım özellikle karacigerde gerçekleşir. Karaciger besin getirici yollarla, sindirim kanalının tamamıyla, özellikle de yalın moleküllerin emildigi ince barsagın toplardamarlarının döküldüğü kapı toplardamarı sistemiyle beslenen merkezi bir fabrika sayılabilir. Bu arada şişmanlık, şeker hastalığı, damar sertliği gibi önemlerini belirtmeye gerek bile olmayan hastalıkların önlenmesindeki ilerlemeler, sindirimin 3 olayı arasındaki karşılıklı baglantıların ve sindirim fizyolojisi ile karaciger fizyolojisi arasındaki ilişkilerin tanınmasına bagımlıdırlar. Çocuklarda bazı gelişme bozukluklarının düzeltilmesi de, bu ilişkiler anlaşılınca gerçekleştirilebilir.
Sindirim kanalı hastalıklarının tedavisindeki ilerlemeler, bir yandan kanalın anatomik açıdan incelenmesine olanak veren tekniklerin ortaya çıkmasına, öte yandan da sindirim sistemi cerrahisindeki gelişmelere baglıdır. Aslında bunlar birbirine bağlıdır; çünkü . uygun bir cerrahi tedavi uygulanmak isteniyorsa, bozunun tipini (kanser, ülser, divertikül, iltihap, iyicil ur) kesin olarak tanımak gerekir. Uç uca konuldugu zaman 5. metreyi bulan sindirim kanalının degişik bölümlerine gizlenmiş bozunu ortaya çıkarmak kolay bir iş değildir: Gerçekten bazı bozunlar 1 mm’yi aşmaz.
İlk belirgin ilerlemeler röntgen sayesinde gerçekleşmiştir. Röntgen hekimleri sindirim kanalının .çeşitli bölümlerini saydamlaştıran bir maddenin (baryum sülfat) verilmesini düşündüler. Sonra, çeşitli açılardan çekilen filmler, bu madde x ışınlarını geçirmeyip, verildiği bölümleri görünür kıldığı için, hastalıktan sorumlu bozunun ortaya çıkarılmasını sağladı. Endoskopi denilen başka bir yöntemse, sindirim yolunun içinin gözle görülmesine dayanır. Endoskopi yapan hekimin bozunu gözle görebilmesi için, 1965 yılına kadar hastanın, ya ağız ya da makat yoluyla sokulan sert bir boruya katlanması gerekiyordu. O tarihten sonra en iyi optik niteliklerin kullanıldığı cam elyafından yapılı endoskopların (fiberoptik gastroskopların) kullanılması, bu muayeneyi daha kolay katlanılır kıldı ve muayene olanaklarını genişletti. Günümüzde, yemek borusunun (özofagoskopi), midenin (gastroskopi), göden barsağının (rektoskopi) en iyi koşullar altında görülebilmesinin yanısıra, endoskopinin olanakları dışında kalmış olan bölümlere (onikiparmak barsagı, bütün kalın barsak) de bu cam elyafından endoskoplarla ulaşılabilmektedir. Endoskopinin röntgene oranla büyük üstünlüğü, doku incelemesi yapabilmek için sindirim kanalı mukozasından parça alınabilmesini sağlamasıdır.
Çıkarılan canlı dokuların (biyopsi) mikroskopta incelenmesi, hastalıkların iyicil mi, kötücül mü oldugunu saptamak için temel koşuldur. Biyopsi, endoskopiyle gözün denetimi altında yapılabildiği gibi, bazen (özellikle ince barsaklarda) görmeden de yapılabilmektedir. Böylece emilime eşlik eden ya da emilimi bozan mikroskopik olaylar da incel enebilmektedir. Bu yöntem, günümüze kadar az tanınan (çölyak hastalığı) ya da geç teşhis edilebilen (Whipple hastalığı) hastalıkların teşhisine olanak sağlamıştır.
Yüzyılımızın başından bu yana sindirim sistemi cerrahisindeki ilerlemeler çok büyüktür ve cerrahi dallarının tümünde olduğu gibi, ameliyat sonrası dönem, yoğun bakım birimlerinde hasta bakımındaki ilerlemelerden büyük ölçüde yararlanmıştır. Günümüzde artık, sindirim kanalının bölümlerinden herhangi birinin bütünüyle ya da kısmen çıkarılmasında hiçbir güçlükle karşılaşılmamaktadır. Yemek borusu, mide, kalın barsak, hatta. pankreasın bütünüyle çıkarılması kolayca uygulanmaktadır. Yalnızca ince barsağın bütünüyle çıkarılması ölüme yolaçmaktadır; çünkü emilme organı ince barsaktır ve 6 metre uzunluğundaki bu organdan hiç olmazsa 20-30 sm bırakmak gerekir. Cerrahinin sindirim sistemi hastalıklarındaki önem ve başarıları ilaç tedavisini unutturmamalıdır. İlaç tedavisi çoğunlukla ülser ve iltihap gibi iyicil bozunları iyileştirir; diyafram fıtıkları ya da divertiküller gibi hastalıkların yolaçtığı bozuklukları ortadan kaldırabilir. Gerçekte, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi arasında işbirliği sağlanmalı ve sindirim kanalının kesin röntgen ve endoskopi muayenesine dayanılmalıdır.
Sindirim kanalı hastalıklarının anlaşılması ve iyileştirilmesinde büyük ilerlemeler beklenmektedir; çünkü, aydınlatılması gereken geniş alanlar (özellikle fizyoloji) vardır ve bu alanlardaki araştırmalar büyük ölçüde sürdürülmektedir. Burada birkaç örnek üstünde durmakla yetineceğiz. Barsaktan emilimle ilgili araştırmalar, günümüzde büyük ilerlemeler göstermektedir. Gelişmesi durmuş çocuklarda, emilim düzensizlikleriyle ilgili bilgilerde çok önemli ilerlemeler gerçekleştirilmiştir; bu çocuklarda, emilmeyen besinlerin kullanılmadığı beslenme rejimleriyle, gelişme yeniden normale dönmüştür. Emilim olaylarının tam olarak anlaşılması, bazı besinlerin, özellikle şekerin emiliminin azaltılması ya da en azından belirli saatlere dağıtılması gerçekleştirilirse, pekçok sorunun (bu arada özellikle şişmanlığın) çözülmesini sağlayacaktır.
Çok önemli bir buluş da, mide antrumu ve bazı pankreas hücreleri tarafından yapılan bir hormon olan gastrinin saptanması ve kimyasal arındırılmasının yapılması olmuştur. Bu hormon, mideyi bol miktarda salgılama yapmaya yöneltir ve kimyasal açıdan (polipeptittir) kolesistokinin gibi, onikiparmak barsağı tarafından yapılan ve safra kesesinin kasıımasını ya da pankreasın salgılama yapmasını sağlayan sekretin ve pankreozimin gibi öteki sindirim hormonlarına çok yakındır. Sözkonusu hormonlar onikiparmak barsağı mukozasının ve onikiparmak barsağının en iyi bilinen 3 hormonudur. Oysa polipeptit yapılı değişik, ama birbirine çok yakın 21 hormon ortaya çıkarılmıştır. Bu hormonların barsak hareketleri üstüne, safra salgılaması üstüne, insüzinle bağlantılı olarak şeker metabolizması üstüne (enteroglükagon) olan etkileri gibi çok çeşitli etkileri vardır. Bu olaylar bütününün anlaşılması, bu hormonların ketlenmesi, böylece de mide . salgılamasının değiştirilmesi (ülser iyileşmesi) ya da enteroglükagon-insülin çiftinin salgılamasının değiştirilmesi (şeker hastalığı tedavisi) olanağı konusunda önemli buluşlar ortaya konmasını sağlayacaktır. Sindirim hücrelerinin önemli bir hızla yenilenmelerinin (midede her 3 günde bir yeni hücreler oluşmaktadır), sindirim yolu kanserlerinin en sık raslanan kanserlerden olmasını açıkladığı düşünülmektedir. Ama böyle bir yenilenme, yararlanma başarılırsa önemli tedavi olanakları da sağlayabilir. Sindirim kanalı boşluğu (burada besinler dolaşır; özellikle kalın barsak düzeyinde birçok mikrop yaşar), aslında organizmanın parçalarından biri değildir; dış ortamın bir öğesidir. Barsaklar, hastalık yapıcı besin maddelerinin ve mikropların sık raslandığı bir yerdir. Bu etkenlere karşı koymak için, henüz pek iyi bilinmeyen, ama bedenin genel savunmasıyla sıkıca ilişkili olan bir savunma sistemi vardır. Beslenme biçiminin, zehirleyici maddelerin oranının, mikropların dengesinin, bu korunma sistemini değiştirebileceği düşünülmektedir ve bu alanda da çeşitli olayların anlaşılması, kesin ilerlemelere yolaçabilecektir.