Uz.Psk. Esra Akpınarlı
Hasta sevgiyi doğuran başlıca neden "sevgililer" den birinin ya da ikisinin birden anne ya da babasına karşı duyduklarını, korkularını, büyüdüğünde sevdiği kimseye aktarmasıdır;böylece kişiler çocukça bir bağlılıktan hiç bir zaman kurtulamamışlardır büyüdüklerinde istedikleri de hep aynı bağlılığı yeniden kurabilmektir.
Bu gibi durumlarda kişi duygusal bakımdan iki, beş ya da on iki yaşında bir çocuktur; oysa zeka durumuyla ve toplumsal bakımdan yaşının düzeyindedir. Daha aşırı durumlarda bu duygusal gerilik o kişinin toplumsal bakımdan etkili olmasını da önler; çok aşırı olmayan durumlarda ise çatışma yalnızca yakın kişisel ilişkilerin sınırı içinde kalır.
Günümüzde sık sık rastlanan bir hasta sevgi türü olan anne baba merkezli kişiliklere dönecek ve bu hasta sevgi türü için aşağıdaki örneklerde, duygusal gelişmeleri sırasında anneye çocukça bir bağlılıkta takılıp kalan erkekleri ele alacak olursak, bunlar sanki daha sütten kesilmemiş bebeklerdir.
Kendilerini çocuk gibi duyarlar; annenin koruyuculuğuna, sevgisine, sıcaklığına, bakımına ve hayranlığına gereksinmeleri vardır; onun koşula bağlı olmayan sevgisini, salt kendileri gereksindikleri için, annelerinin çocuğu oldukları için, çaresiz oldukları için gösterilen sevgiyi ararlar. Bu tür erkekler, bir kadına kendilerini sevdirmek istediklerinde çok şefkatlidirler; bu tutum kadının sevgisi kazanıldıktan sonra da sürer.
Ne var ki o kadına karşı olan bağlılıkları (aslında herkese karşı olan bağlılıkları gibi) yapmacık ve sorumsuzdur. Amaçları sevilmektir, sevmek değil. Bu çeşit erkeklerde çoğu zaman, büyük bir benlik duygusu, az çok gizlenmiş gösterişli fikirler vardır.
Eğer kadınını bulurlarsa güvenlik duyar, mutlu olur, çok büyük bir sevgi gösterebilirler; çekicidirler; bu tür erkeklerin çok aldatıcı olması bu yüzdendir. Ama bir süre sonra kadın onların inanılmaz beklentilerini karşılayamaz duruma gelince çatışmalar, pişmanlıklar başlar.
Kadın her zaman erkeği beğendiğini göstermez, kendi istediği gibi yaşamak, korunmak ve sevilmek isterse, aşırı durumlarda erkeğin öbür kadınlarla olan ilişkilerine göz yummaya yanaşmazsa (ya da bu ilişkilere karşı hayranlık dolu bir ilgi duymazsa) erkek çok derinden kırılır, umutsuzluğa düşer; çoğu zaman da bu umut kırıklığını, kendini aldatarak, o "kadının kendisini sevmediği, bencil olduğu, üstünlük tasladığı" biçiminde açıklar.
Şefkatli bir annenin sevimli bir çocuğa gösterdiği davranışlara uymayan her tutuma "sevgi eksikliğinin kanıtı" gözüyle bakar. Bu gibi erkekler sevgi gösteren davranışlarını, hoşa gitme isteklerini çoğunlukla gerçek sevgi ile karıştırırlar; bu yüzden de kendilerine haksızlık edildiği sonucuna varırlar; kendilerini gerçekten seven kişiler olarak görür, sevgililerinin bunu değerlendiremediğinden acı acı yakınırlar.
Hastalığın aşırı biçiminde anneye bağlılık daha derin, daha akıldışıdır. Bu durumda özlenen şey, simgelerle açıklarsak, annenin koruyucu kollarına ya da besleyici göğüslerine dönmek değil, insanı bütünüyle içine alan – ve bütünüyle yok eden – ana rahmine geri dönmektir. Akılcılık nasıl ana rahminden kurtulup dünyaya atılmaksa, bu aşırı akıl hastalığının özelliği de rahme doğru çekilme, emilip yeniden onun içine girme isteğidir – bu da insanın yaşamdam geri alınması demektir. Bu tür bağlılığa çocuklarını yutucu, yok edici bir biçimde bağlanan annelerde rastlanır çoğunlukla.
Bu anneler bazen sevgi, bazen görev adı altında çocuğu, yeni yetmeyi büyümüş adamı içlerinde tutmak isterler; ister yeni yetme, ister kocaman adam olsun, çocukları onlarsız nefes almamalıdır; kimseyi sevmemelidir; başkalarını ancak yüzeysel olarak, cinsel sevgi düzeyinde – öbür kadınların tümünü aşağılayarak sevmelerine izin vardır; böyle bir kimse özgür ve bağımsız olamaz; ömrünün sonuna dek sakat ve suçlu olarak kalır.
Annesi soğuk ve ilgisiz, buna karşılık babası (biraz da karısının soğukluğu yüzünden) bütün sevgi ve ilgisiyle kendisine yönelen bir oğulun durumu buna iyi bir örnektir. Böyle bir baba "iyi bir baba" dır; ama aynı zamanda hükmeden bir babadır da. Oğlunun yaptıkları hoşuna giderse onu över ve ödüllendirir, sever; hoşuna gitmezse ilgisini ondan esirger ya da onu azarlar. Tek sevgi gördüğü kaynak olduğundan çocuk babaya tutsak gibi bağlanır.
Yaşamında başlıca amacı babasının hoşuna gitmektir bunu başarırsa mutlu, güvenlik içinde ve doyumlu olur. Ama yanlış bir şey yapar, başarısızlığa uğrar ya da babasının hoşuna gitmeyi beceremezse gururu incinmiş, sevilmeyen, önemsenmeyen biri gibi duyar kendini. Yaşamının sonraki evrelerinde böyl bir kişi, aynı bağlılığı duyacağı bir baba figürü bulmaya çalışır. Böyle erkekler çoğunlukla toplumsal görevlerinde çok başarılıdırlar.
Kaynak: Hastane.com.tr