Şeker hastalığının göze etkisi
insanı böylesine körlüğe kadar götürebilecek başka hastalık var mı?
Var! Şeker Hastalığı. Şeker yüksek kaldığı sürece, damarların, özellikle ince damarların cidarlarında bozulma oluyor. Şimdi bir boru düşünelim, bu boruyla bir bahçeyi sulamamız gerekiyor; ama borunun duvarları, cidarları, kenarları zamanla aşınıyor şeker hastalığında. O zaman borunun kenarlarında şişlikler veya delikler olur, delikler olunca su gideceği tarlayı değil, yoldaki başka bir yeri, yolu ıslatır. Gözde böyle bir durum olduğu zaman kanama oluyor, çünkü damarın içinde kan var veyahut da şişlikler oluyor. Şişlikler olunca kan, gitmesi gereken tarlaya gidemiyor, yolda bir yerlerde kalmış oluyor. O zaman gözün devamlı olarak düzgün bir şekilde beslenmesi bozuluyor. Beslenme bozulunca, her şey karman çorman oluyor. Gözün içerisinde kanamalar ve beslenme bozuklukları olan bütün alanlar, bütün işlevi bozuyorlar ve göz, geri dönülmez bir şekilde görme kaybına gidebiliyor.
Bu aslında, gelişmiş ülkelerde çok sık görülmeyen bir hastalık, çünkü oralarda şeker hastalığı kontrol edilebilen bir hastalık. Bizim ülkemizde ne yazık ki hâlâ insülin kullanamayan, bulamayan veyahut da insülin kullanması gerektiğini tam olarak, eğitim olarak öğrenmemiş birçok insan’ var. Bu yüzden de göz etkilenebiliyor. Şeker hastalığında böbrek, beyin veya bacak damarları gibi pek çok organımız zarar görebiliyor, ama bu hastalık göz damarları daha ince olduğu için öncelikle körlüğe yol açabiliyor.
Türkiye’de şeker hastası sayısı çok yüksek. Dolayısıyla aslında şeker hastalığını kontrol altında tutmak, şeker hastalarının bilinçlenmesi, bilinçlendirilmesi bir bakıma gözlerini ve diğer organlarını da emniyete alıyor…
Tabii, kesinlikle!
“Nasıl olsa yaşlandım. Nasıl olsa hayatımın son döne-mindeyim” tarzında düşüncelere sahip olmak iyi değil. Bu tarz düşünenlere sık rastlıyorum ben…
Öyle gibi, ama bir yandan da öyle değil, çünkü yaşlanınca tek eğlence televizyon izlemek, gazete ve kitap okumak oluyor. Yani yaş ilerledikçe hareket azalıyor ve dolayısıyla görme daha önemli olmaya başlıyor. Ama zamanında başlamak lazım, yani bunları aslında sağlımıza yatırım diye düşünmemiz gerekiyor. İyi gören 80 yaşında bir kişi olmak için 40 yaşından itibaren göze önem vermek lazım.
Gözyaşı eksikliğine gözyaşı damlası
Suni gözyaşı damlaları konusu çok gündemde. Gözyaşı eksikliği de herhalde yine yaşlılığa bağlı bir problem…
Gözyaşı azlığı yaşa bağlı göz problemlerinin başında gelen sorunlardan biri. Yaş ilerleyince cildin kuruması gibi gözyaşı da azalıyor, ancak gençlerde de görülebiliyor. Eğer kişinin romatizmal bir hastalığı varsa; örneğin bir bağ dokusu hastalığı, ağır bir romatizma hastalığı varsa, o vakit gözyaşı azlığı da olabiliyor. Bu biraz daha ağır seyrediyor, yani bu durumda dikkatli olmamız gerekiyor. İkinci grup ise, herhangi bir problemi olmayan, yaşı da genç olan kişiler. Bu kişiler modern çağın bir özelliği olarak, daha çok klimalı ve kapalı havalandırmalı ortamlarda çalışıyorlar. Bu konuyu ayrıntılı olarak Birinci Bölüm’de de konuşmuştuk. Sadece hastaların sık sorduğu, “Çok ağladım, onun için mi gözyaşım azaldı” sorusundan söz edeyim. Hayır, ağlama gözyaşını azaltmıyor. Çünkü ağlamanın, gözyaşı yaratma uyarısı farklı bir sistemle çalışıyor. Normalde gözyaşı salgılanması ise farklı bir sistemle çalışıyor. Gözyaşı azlığında normal durumdayken, doğal, temel gözyaşı salgılanmasında bir bozukluk oluyor, yoksa ağlamayla bir problem yaşanmıyor.