Sedef ‘ in oluşumu ve tedavi şekilleri tüm dünyaca hala araştırılmaktadır. Yapılan araştırmalara göre sedef ‘ e yakalanan insanlar genellikle çok hassas yapılı, her şeyi fazlasıyla ince düşünen ve kafasına takan, çok çabuk üzülebilen insanlardır. Genellikle üzüntülü, sıkıntılı bir dönemin sonunda sedef ortaya çıkmaktadır. Lezyonlar çoğunlukla diz kapakları, dirsekler gibi eklem yerlerinde görülür; ayrıca vücudun tüm bölgelerinde de görülebilir. Şaçlı deride, sırt bölgesinde, karın bölgesinde, tırnaklarda, ayak altında bile oluşabilir; nadiren yüz bölgesinde de görülmektedir. Yapılan araştırmalarda, sedefin oluşumunda genetik bir etkininde olduğu anlaşılmıştır. Sedef ‘ li bir anne veya babanın doğan çocuklarında da ileriki yaşlarında sedef olma riski vardır; ama bu kesinlikle sedefli anne veya babanın çocukları da sedef olacak demek değildir.
SEDEF ‘ E YAKALANAN BİR İNSAN NE YAPAR?
Sedef ‘ e yakalanan bir insan , öncelikle doktora başvurur.Bu rahatsızlık bazen, bazı egzama türleriyle karıştırılıyorsa da, teşhis genellikle doğrudur. Sedef teşhisi konulan hastaya doktorlar, kortizon içerikli krem ve losyonlar tavsiye etmektedirler. Bunlar hasta tarafından kullanılmaya başlandığında lezyonların hızla geçtiği görülmektedir; fakat birkaç gün sonra lezyonlar tekrar belirmektedir. Bu sedef lezyonlarının tekrar ortaya çıkması, hastayı moral yönünden de çöküntüye uğratmaktadır. Çok aşırı derecede ilerlemiş vakalarda, hastaya kortizon içerikli dahilen alınan ilaçlar da tavsiye edilmektedir. ilaçları içmeye başladıktan sonraki günlerde hastada, sedefli bölgeler hızla iyileşmeye başlamakta fakat ilaçları bıraktıktan bir süre sonra, tekrar belirmektedir. Kortizon içerikli ilaçların uzun süreli kullanımında yan etkiler ortaya çıktığından, çok fazla tavsiye edilmemektedir.
ALTERNATİF TEDAVİLER Sedef, görüntü olarak insanda psikolojik çöküntü yaratmaktadır. Etrafında yaşayan insanların meraklı bakışları, soruları, bulaşıcı bir hastalıkmış gibi davranmaları kişiyi iyice sıkıntıya sokar. Sivas’ta, balıklı göl adında bir kaplıca tesisleri vardır. Burası zaman zaman televizyonlarda, haberlere ve paralı haberlere konu olmuştur. Buradaki hiçbir özelliği olmayan balıkların, bu suya giren insanların sedefli bölgelerini adeta ilahi bir güdüyle yiyip, sözde tedavi ettiği haberlerde yansıtılmıştır. Tabi ki bu tesisler sedefli hastaların hücumuna uğramıştır. Orada zaten bir kaplıca havası vardır. Kaplıca suyu sedef yaralarını yumuşatmaktadır. Orada yaşayan ve sadece karnını doyurmak isteyen balıklar da bu sedef pullarını yemektedirler. Birkaç gün sonra yaralar kaybolmaya başladıkça sedef sanki geçiyormuş gibi görünmektedir. Bize başvuran birçok hasta bu kaplıcalara uğramış, bir sonuç alamamıştır; ayrıca oradaki havuzlara birçok insanla beraber girilmektedir. Balıklar çeşitli insanların yaralarını kanatmaktadırlar. Orada hepatit ve mantar gibi hastalıkları kapanların sayıları da küçümsenemeyecek kadar çoktur; yani kısacası insanlar orada tedavi olduklarını sanıyor, evlerine döndükten birkaç gün sonra tekrar bu sedefle yaşamaya devam ediyorlar. Sedef hastalığına güneş ve deniz suyu da çok iyi gelmektedir. Doğal tuzlu su birçok deri hastalığına iyi geldiği gibi, güneşle birlikte sedefe de faydalı olmaktadır.On günlük bir deniz tatilinden sonra sedefinden büyük ölçüde kurtulmuş insanlarla karşılaştığımızı söyleyebilirim. Bazı poliklinik ve hastanelerde doktor kontrolünde sedef hastalarına puva(ışık) tedavisi uygulamaktadırlar. Bunun yaptığı etki de güneş ışınlarının yaptığından fazla değildir.
KREMLER, LOSYONLAR, POMADLAR, IŞIK TEDAVİLERİ, BALIKLIGÖL, DENİZ SUYU VE GÜNEŞ IŞIĞI.
Bunların hiçbirisi sedef için tam bir çözüm olamamaktadır. Hepsi yüzeysel uygulamalardır. Haricen yapılan uygulamalar bu rahatsızlığa çare olamazlar. Sedef bir sinir sistemi hastalığıdır. Hastalığın köküne inmek gerekir.