insan vücudunun normal çalışabilmesi, sağlıklı ve düzenli bir yaşam için gerekli olan enerjiyi besinlerden sağlar; ancak, her insanın da aynı miktar enerjiye ihtiyacı yoktur. Demek oluyor ki, her kişinin kendisine göre günlük enerji ihtiyacı vardır. Birisi için normal ve yeterli olan enerji, diğer bir kişi için çok veya az olabilir. Şu halde, kişinin günlük enerji ihtiyacı, o kişinin boyuna, kilosuna, günlük yaşamına, iş ve çalışma hayatına göre hesaplanır.
Enerji açısından yetersiz bir beslenme, insanı yalnız zayıflamaya değil, aynı
zamanda birçok komplikasyonlara ve hastalıklara götürür. Beslenme yetersizliği ani ve birden başlarsa, örneğin bir açlık grevine başlandığında, kısa zamanda ağır bir tablonun ortaya çıkmasına sebep olur. Diğer taraftan, beslenme yetersizliği ne kadar zararlı ise, aşırı beslenme ve enerji fazlalığı da o kadar zararlıdır. Çünkü, aşırı beslenme kişiyi şişmanlığa götürür. Ne var ki, aşırı beslenme, bilerek veya bilmeyerek, iki şekilde yer alabilir.
Birincisi, vakitli vakitsiz her şeyden fazla miktarda yemekle meydana gelebilir, ikincisi ise, bazı yemekleri diğerlerinden ‘fazla yemekle kendini gösterir, örneğin, fazla yağlı veya fazla şekerli maddeler yenerek. Her iki şekilde aşırı beslenme evvela şişmanlığa ve sonra da, daha önce de belirttiğimiz gibi çeşitli zararlara ve hastalıklara neden olur.
Şu halde, dengeli beslenme deyince, konuya geniş bir açıdan bakmak gerekir. insan vücudunu bir fabrikaya veya bir otomobile benzetmiştik. Bir fabrikanın enerji dışında diğer temel maddelere veya bir otomobilin yürüyebilmesi için nasıl yalnız benzine değil aynı zamanda yağ ve suya da ihtiyaç varsa, vücudun tüm fonksiyonlarını normal olarak yapabilmesi için de yalnız enerji yeterli değildir, daha birçok kalori vermeyen ve sözünü ettiğimiz vitaminlere ve minerallere de ayrı ayrı ihtiyaç vardır. Nitekim, dengesiz ve yetersiz beslenmenin uzun sürdüğü bölgelerde, savaşlarda veya ülkelerin ekonomik sıkıntılarında, gerek çocuklarda ve gerekse yetişkinlerde çeşitli hastalıkların meydana geldiği görülmüştür.
Daha önce de belirttiğimiz gibi enerjiyi, değişik oranlarda olmak, üzere, üç ana besin grubu (proteinler, karbonhidratlar ve yağlar) sağlar. Bu görüşe göre, bir insanın devamlı olarak günlük enerji ihtiyacını bunların birinden veya ikisinden karşılamak ve diğer grup veya gruplardan almamak teorik (nazarî) olarak mümkün görülürse de, yapılan çalışmalar ve araştırmalar bunun çok yanlış ve hatta zararlı bir uygulama olduğunu kanıtlamıştır. Örneğin, gerektiğinden fazla karbonhidrat ve özellikle şeker alınması şişmanlığa ve şeker hastalığına neden olurken, yağların fazla alınması da yine şişmanlığa, safrakesesi hastalığına ve damar sertliğine sebep olmaktadır. Şu halde, günlük gerekli kalori ihtiyacı orantılı olarak her üç ana gruptan sağlanmalıdır.
Bugün modern beslenme tekniğine göre, normal ve dengeli bir beslenme için enerji ihtiyacı, azar da olsa üç ana gruptan karşılanmalıdır. Bilginlere göre, sindirimin normal olabilmesi, organ ve sistemlerin fonksiyonlarını tam yapabilmeleri için, değişik oranlarda da olsa, her üç ana gruptan yiyecekler, beslenmede yer almalıdır. Yine bu bilginlere göre, normal bir kişinin günlük kalori ihtiyacının % 15′ini proteinlerden, % 60′mı karbonhidratlardan ve %% 25′ini de yağlardan sağlanmalıdır.
Bununla beraber, zayıflama rejimlerinde —kuşkusuz şişmanlık derecesine göre — veya şeker, kalp, damar, karaciğer veya böbrek hastalıkları gibi özel rejimler, gerektiren hallerde bu oranlarda değişikliklerin yer almaları normal ve zorunlu kabul edilmektedir.
Yağlar ile ilgili bir noktayı açıklığa kavuşturmak gerek. Bazı insanlar sabah kahvaltılarında veya öğlen veya akşam yemeklerine başlarken (ki bu gelenek daha ziyade lüks lokantalarda yer almaktadır) tereyağı yemezler ve kendilerinin yağ yemediklerini sanırlar ve savunurlar. Oysa, bu kişiler, yağ almaktadırlar. Şöyle ki, gözle görünmeyen yağlar etlerin ve balıkların lifleri arasında mevcuttur, kuşkusuz değişik oranlarda. Ayrıca, tencerede pişirilen pilav ve çeşitli sebze ve yemekler, tavada kızartılan etler, balıklar ve patates tahminin üstünde yağ çekmişlerdir hazırlanırlarken.
Ayrıca, süt, peynir, fındık, fıstık ve ceviz gibi birçok yiyeceklerde ve içeceklerde değişik oranlarda yağ vardır.
Kalori veya enerji sağlayan gıdaların üç ana gruba ayrıldıklarını ve bu gruplara ayrümalarındaki esasın da, gıdalar içinde her ne kadar değişik oranlarda olmak üzere (protein, hidrokarbon ve yağ) mevcut ise de bu bileşimde en yüksek oran hangi gruptan ise, yiyecek veya içeceğin o gruba dahil edildiğini söylemiştik. Ne var ki yiyecek ve içeceklerin bu üç ana gruba ayrılması bilimsel açıdandır ve bileşimindeki orana göredir. Oysa, gerek pratik bakımdan ve gerekse halk arasında yiyecekler ve içecekler iki ana gruba ayrılmışlardır. Bunlar:
1) Hayvansal gıdalar ve
2) Bitkisel gıdalar, diye.
Bu ayırımda kriter veya ölçü ise şudur: Bir yiyecek ve içeceğin kökeni hayvansal ise, hayvansal gıdalar grubuna, bitkisel ise, bitkisel gıdalar grubuna dahil edilmişlerdir.
Diğer taraftan, bu üç ana grup yani proteinlerin, karbonhidratların ve yemeklik yağların dışında kalan, her ne kadar kalori sağlamasalar da yaşam için çok zorunlu olan diğer iki gruba gelince: Yani vitaminler ve mineraller ne olacak? Daha Önce de belirttiğimiz gibi bu çok önemli iki grupta yer alan vitamin ve mineral çeşitlerini yiyeceklerden ve içeceklerden almaktayız. Şu halde bunlar da hayvansal veya bitkisel kökenlidirler, işte bu bakımdan tüm yiyecekler ve içecekler «Hayvansal Besinler» ve «Bitkisel Besinler» diye iki gruba ayrılmaları genel olarak kabul edilmiştir. Birçok yayınlarda ve kitaplarda bu ikili sınıflama kullanılmaktadır.
Hayvansal Gıdalarla Bitkisel Gıdalar Arasında Ne Fark Vardır?
Genel olarak, hayvansal kökenli gıdaların sindirimi nispeten daha kolaydır. Bununla beraber, bitkisel yiyecekler de yaşam için zorunludur. Bitkisel yiyeceklerin arasında sindirimi kolay olmayan ve selüloz denilen lifli ve posa bırakan madde vardır. Ancak, buna da ihtiyaç vardır. Bunlar sindirim borusu ve özellikle kalın bağırsakların hareketleri için zorunludur. Bunların azlığı veya yokluğu kabızlıka neden olur. Bu itibarla, günlük yiyecekler arasında bir miktar posa bırakanların da bulunması yararlı ve çok önemlidir. Posa bırakanlar arasında bazı meyveleri, sebzeleri, marul, salatalık ve hıyar gibi yiyecekleri sayabiliriz.