Yeşim Nur Mantaş
“Hamam sizin geleneğinizde, kültürünüzde var. Neden vazgeçtiniz?” Bundan birkaç yıl önce Milano’daki ilk Türk hamamı olan Gül Hamamı’nı açan Viviana Carfi’nin bu sözleri beni uzun uzun düşündürdü. Kendisine hemen net bir yanıt vermekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Bunun nedenini ben de çok düşünmüştüm çünkü. Bugün bütün dünyada hızla yayılan “spa” konseptinin, aslında en yalın haliyle bundan yüzyıllar önce Roma’dan Bizans’a oradan da Osmanlı’ya geçmiş klasik hamam bakımlarından bir farkı yoktu ki! Üstelik bu hamamı biz Türkler öyle sahiplenmiş, öyle ünlendirmiştik ki bugün dünyada “Türk hamamı”nı duymayan bilmeyen yok. Osmanlı’nın iz bıraktığı Balkanlar ve Kuzey Afrika coğrafyasında Türk hamamının namı almış yürümüştü. Hatta bundan birkaç yıl önce tanımış olduğum Macar bir gazeteci arkadaşım, Budapeşte’de “Türk hamamı” adlı bir edebiyat dergisi çıkardıklarını söylediğinde çok gülmüştüm. Ama onun bir açıklaması vardı: “Bizim oralarda o kadar çok Türk hamamı var ki. Bizim hayatımızda çok önemli bir yeri var bu hamamların. Birer simge. Onlar olmadan Budapeşte’yi düşünmek mümkün değil. O yüzden derginin adını Türk hamamı koyduk. Hamam İstanbul için de simgesel bir şey değil mi? Hamama gitmez misin sen?” Hamama hayatım boyunca hiç gitmediğimi, nasıl bir yer olduğunu bile bilmediğimi duyunca genç adam inanmamış, bir tuhaf bakmıştı yüzüme. Sanıyorum bu konuda bilgi vermek istemediğimi filan düşünmüştü. Tuhaf şey, yıllar sonra hamam beni Milano’da yine buldu!
TÜRK HAMAMI NASIL DOĞDU?
Hamamda misafir ağırlamak adettendir… |