Türkiye nüfusunun yarısı reflüden yakınıyor. Bu hastalık küçük büyük tanımıyor! Reflüye yakalananların bir kısmı kalp krizi geçirdiğini, bir kısmı ise grip olduğunu sanarak doktora koşuyor. Hastalığın doğru teşhisi için şart olan endoskopi işlemi ise sadece 5 dakika sürüyor.ANKARA – Bayındır Hastanesi Kavaklıdere Gastreontoloji Uzmanı Doç. Dr. Burçak Kayhan reflü ile ilgili soruları yanıtladı:
Reflü midenin içindeki asit ve safra gibi maddelerin istem dışı yukarıya kaçma eylemidir. Reflü binbir suratlıdır. Hastaların çoğu ‘yanma – ekşime’ gibi şikayetlerle gelir. Reflü bu tipik yakınmalar dışında, hastaların yüzde 20’lik bir grubunda çok farklı yakınmalara de neden olur. Reflü; kalp ağrısını taklit eden göğüs ağrısı, inatçı öksürük, ses kısıklığı, ağız kokusu gibi farklı sistemleri ilgilendiren sorunların sebebi olabilir. Kalp krizini ve gribi bile taklit eder. Hastaların yüzde 20’si bize tuhaf şikayetlerle gelir. Mesela; ‘Kulakburun- boğaz doktoruna gittim. Bende reflü varmış’ diye gelirler.
Çok büyük olasılıkla evet. Reflü aslında herkeste olan fizyolojik bir olaydır. Ancak sıklığı artarsa, hastayı çok rahatsız ederse ya da yemek borusunda hasara neden olursa fizyolojik olmaktan çıkar ve hastalık haline gelir.
Gastrit patoloji doktorunun söyleyeceği bir tanı yani biyopsi tanısıdır. Mideden parça alınır, patolog onu mikroskopta inceler. Helikobacter pilori bakterisinin olduğu herkes gastrittir. Türk halkının yüzde 70’inde bu mikrop vardır. 50 milyon Türk gastritlidir. Reflü ise tamemen istemsiz olarak mide asitinin yukarı kaçmasıyla ilgili bir problemdir. Yani gastrit midenin iltihabı olayı, reflü ise yemek borusunun altındaki kapakçığın istemsiz gevşemesidir. Ülser, gastrit ve reflünün her üçünün de sebep olabileceği ortak şikayetler vardır. Sadece hikayeden, bu üç hastalık her zaman ayırt edilemez. İleri testlerle ayırt edilebilir. Bunlardan en basiti endoskopi ve biyopsidir. Bazen bu bile yetmez. Yetmediği durumlarda daha özel ve akademik teşhis metodlarına gereksinim duyarız. Yemek borusunun basınçlarının ölçülmesi ile reflüyü diğer iki hastalıktan ayırt edebiliyoruz.
Ülseri endoskopide tanımak çok kolaydır, siz de birkaç tane görseniz rahatlıkla teşhis edersiniz. Ancak asıl problem; reflülerin yarısında endoskopi normaldir. Yani hastalık gizlenir. Bu vakaların tanısı da, tedavileri de problemlidir. Endoskopi normal olduğu için hastaya, “Senin bir şeyin yok” denebilir. Halbuki kişi ‘endoskopisi normal reflü’ olabilir.
Reflünün medikal tedavisi hastaların yüzde 80’ninde basit olsa da, bazı hastalarda zorlanabiliyoruz. Endoskopisi çok tipik olan hastaların tedavisi çok daha kolaydır. Endoskopisinde hasar olan hastalara, ilaçlarını verdiğinizde düzelirler. Ama endoskopisi normal olan reflülerde tedavi bazen cevap vermez. O hastaları her zaman mutlu edemeyebiliyoruz.
Bugün reflü için ilk tercih ettiğimiz ilaç grubu maalesef hastaların tamamında etkili değil. Hastaların yüzde 20’si, mükemmel dediğimiz bu ilaçlardan yarar görmeyebiliyor. Bu tür hastalarda, hasta da doktor da çok büyük sıkıntı yaşayabiliyor.
Geç yakalanan vakalar illa ameliyat olacak ya da kansere yol açacak diye bir kaide yoktur. Ameliyat kararında teşhisin geç ya da erken olmasının bir önemi bulunmaz. Bazı reflülerde kanser öncesi işaret dediğimiz, displazi gelişirse ve bu yüksek dereceli ise artık burada ameliyatı düşünmek daha akılcıdır. Bu riskli sorunu geliştirecek hasta genelde başından beri böyledir. Ortalama bir reflüye 5 yıl sonra endoskopi yaparsanız, hasar genelde aynı düzeydedir. Ama başından beri riskli bir hasta, hep risklidir.
Yüzde 1 civarındaki bir grup reflüye; ‘Barrett’ hastalığı diyoruz. Endoskopi işte bu yüzde 1’lik riskli hastayı yakalar. O açıdan önemlidir. Genelde endoskopide gördüğümüz hasarla hasta şikayetleri her zaman paralellik göstermez. Bazen endoskopide yemek borusunda büyük hasar varken, şikayet azdır. Yaşlılarda genelde böyledir. Bazen de tam tersine, endoskopi hafiftir ama hastanın şikayeti çoktur.
Reflü hastalığı sonucu mide içeriğinin yemek borusuna çıkmasıyla hastada yemek borusu hasar görür ve hastanın en önemli yakınması olan göğüste yanma, rejürgitasyon ve göğüs ağrısı oluşur.Zaman içerisinde belli grup bir hastada özofagus harab olur ve hücrelerde genetik değişiklikler meydana gelir. Sonuçta doku yemek borusu dokusu özelliğini yitirir. Buna intastinal metaplazi veya Barrett denir.
Tek cevap var; uygun ellerde yapılan endoskopiyle. İleri düzey ve gelişmiş endoskopilerle tanı çok daha kolay ve net konulabilmektedir. Endoskopi sırasındaki patoloji veya ileri düzey endoskopi görüntüleriyle Barrett hastalığında gelişen kansere meyilli hücreler dahi tesbit edilmektedir. Dolayısıyla reflü hastalarının günümüzde ileri düzey endoskoplara sahip laboratuvarları tercihleri çok önemlidir.
Holo teknolojisiyle gerektiğinde 360 derece gerekse 90 derece ile radyofrekans ablasyon tekniğiyle, Barrett hastalığı tamamen düzelmektedir. Bu işlem gerektiğinde bir seanstan fazla yapılabilmektedir. İşlem sonrası bildirilen ciddi bir komplikasyon yoktur. İşlem süresi ortalama 24 dakikadır. 6 ay sonraki başarı yüzde 96 dır.