Panik atak bozukluğu, psikiyatride anksiyete(kaygı) bozuklukları başlığı altında yer alan rahatsızlardan birisidir. Herhangi bir neden olmadan ortaya çıkan, özellikle kalp çarpıntısı (taşikadri), nefes alamama( boğulacakmış gibi hissetme), boğazda tıkanma hissi, kontrolünü kaybetme, bayılma, delirme, çıldırma ve ölüm korkularının eşlik ettiği panik nöbetleri ile karakterizedir. Panik nöbeti sırasında kişiler, sanki kahp krizi veya beyin kanaması geçiriyorlarmış, bayılıp, kontrollerini kaybedeceklermiş, toplum içinde mahçup olup, yardım alamayacaklarmış gibi düşüncelere kapılırlar. Beklenmedik zamanlarda ortaya çıkması, kişinin uyumunu ve yaşam kalitesini bozması en önemli özelliklerinden sadece birkaçıdır. Yapılan araştırmaların sonucuna göre ABD’de her beş kişiden birinin panik atak geçirdiği belirlenmiştir. Ülkemizde de her yüz kişiden 4’ünün tedavi gerektirecek düzeyde panik atak problemiyle karşı karşıya olduğu sanılır. Panik atak, basitçe, fiziksel belirtilerle seyreden klinik bir tabloymuş gibi tarip edilebilir. Ancak hastaların da belirttiği gibi yaşananlar hiç de basit deildir. Örengin hafif bir çarpıntıya yöneltilen dikkat ve beraberinde kalp çarpıntısının artması, tansiyondaki yükselme, kafada basınç hissi ve beyin kanaması geçiriyor olduğu düşüncesi, boğulup öleceği korkusu hiç de önemsenmeyecek basit belirtiler ya da duyumlar değildir. Bu duyumları hissetmek yaşanılan kaygıyı giderek artırır, belirtiler daha da şiddetlenir ve hastalar kendilerini çaresizlik duygusu içerisinde hissederler. Panik bozukluğu hastaları, rahatsızlıklarınan psikiyatrik bir bozukluk olduğunu anlamadan önce, çok sayıda doktora giderler. Psikiyatri uzmanlarına başvuru neredeyse son sıralarda yer alır. Hasta, yoğun kaygı belirtileriyle birlikte genellikle önce acil servislere başvurur. Yapılan tüm tetkikler (EKG,akciğer grafisi, kan sayımı, kan biyokimyası, idrar tetkikleri, hatta ileri düzeyde yapılan incelemelerde beyin tomografisi ve beyin MR görüntülenmesi) normal olarak rapor edilir. Fizik muayene de saptanan en önemli bulgular kalp atım sayısının artması ve kan basıncındaki (tansiyon) yükselmedir. Hastalar terliyor, titriyor olabilirler ve vücutlarında serinlir, soğukluk duygusu hissedebilirler. Tüm bu belirtiler aslında net olarak bilinen anksiyete belirtileridir. Çoğu hasta, zeminin ayakları altında kaydığını, sünger üzerinde yürüdüğünü, bedenlerini nerdeyse hissedemediklerini, kendilerin dışardan bakıyorlarmış gibi bir duyum yaşadıklarını çok net şekilde ifade eder. Muayene sonrasında korkulacak bir durum olmadığı hastaya ifade edilse bile, çoğu hasta rahatsızlığının anlaşılamadığı endişesine kapılarak diğer doktorlara başvurur. Kardiyoloji uzmanları, göğüs hastalıkları uzmanları, beyin hastalıkları ve beyin cerrahisi hastalıkları uzmanları çare aranılan diğer branşlardır. Gidilen tüm tıp uzmanlık alanları hastada belirgin bir rahatsızlık saptamaz. Hastaların kaygılarını giderecek ilaçları, hastayı psikiyatri uzmanına yönlendirmeden başladıkları zaman, hastanın endişelerini desteklemiş olabilirler. Çoğu zaman doktorlar, hastalara rahatsızlığın psikolojik olduğunu ve psikiyatri uzmanına gitmelerinde fayda olacağını anlatır. Hastalar bu aşamadan sonra psikiyatri bölümüne başvururlar. Hanik bozukluğu, panik ataklarla karakterize olduğuna göre, panik atağın ve ardından da panik bozukluğunun tanımının yapılması en uygun yaklaşım olacaktır.