Ozon oksijenden elde edilen bünyesinde 3 oksijen atomu barındıran yüksek enerjili kimyasal bir bileşiktir. Bünyesindeki yüksek enerjiden dolayı aktif oksijen yada süper oksijen adıylada anılmaktadır.
Doğada renksiz kendine has bir kokuya sahip son derece kararsız bir gaz formunda bulunur. Ozonun tarihine şöyle bir bakıcak olduğumuzda 1500’lü yıllardan beri insanlar çokta farkına varmayarak aslında anti aging tedavide ve iyileşmeyen yaraların tedavisinde dezenfektan olarak ozonu kullanmışlar. Ama 1840 yılında ilk defa ozonun adı tanımlanıyor ve dünyaya duyuruluyor. 1902 yılında da medikal anlamda tedavide yerini alıyor. Ozon ilk kez 1840 yılında adı tanımlanmış kanıtlanarak medikal tedaviye sunulmuş 1902 yılından itibarende medikal tedavide yerini almış. 1961 yılında Almanya’dan Doktor Hans Wolf tarafından kanın ozonlanması bir tıbbi tedavi metodu olarak sunulmuş.1980’lerden itibaren omurga ve eklem içi enjeksiyonlarda ozon kullanılıyor.
Türkiye’de 1998’den beri klinik ve hastahanelerde medikal tedavide tamamlayıcı terapi olarak yerini almış. Bugün için geriye dönüp baktığımızda 125 yıllık bir tarihten sonra ozon dünyada 20’den fazla ülkede ciddi olarak medikal tedavide kullanılmaktadır. Ozon canlılığın devamı için olmazsa olmaz bir element olup yeryüzündeki canlılar için hayati önem ve tehdit teşkil eden ultra viyole ışınlarının tamama yakınını stratosfel tabakasındaki ozon tarafından emiliyor. Ve artık biliniyorki ozon tabakasında %1’lik bir azalma insanlarda özellikle cilt kanserlerinde %10’luk bir artışa neden oluyor.
Bu anlamda canlılığın devamı için olmazsa olmaz olan ozon aynı zamanda iklimleri düzenliyor, gökyüzüne mavi rengini veriyor tüm bu genel hayati özelliklerin ötesinde ozon çok ciddi bir oksidan ve mikrop kırıcı ajan. Bu dezenfektan özelliğinden dolayı yıllardır sağlık dışında özellikle içme ve havuz sularının arıtılmasında, soğuk hava depolarının dezenfeksiyonunda, koku giderilmesinde, şişe ve cam sanayinde, gıda endüstrisinde, tekstilde zaten ozon kullanılmakta.