ORTOPEDİ SÖZLÜĞÜ

Yazar:   Tarih:   Kategori: Alternatif Tıp 

A
ABDOMEN: Karın,batın.
ABORTUS: Çocuk düşürme,düşük.
ABSANS: Kısa süreli şuur kaybı.
ABSE: Çevre dokulardan kese tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum.
ADRENALİN: Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur. Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir.
AFAZİ: Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı. Disfazi, aynı durumun daha hafif bir formudur.
AFONİ: Ses kaybı. Kısmi veya tam olabilir. Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur. Histerik afoninin nedeni, şuuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konuşmamamk arzusudur.
AGLÜTİNASYON: Sıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır.
AKONDROPLAZİ: Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir. Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür.
AKROMEGALİ: Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur. Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür.
AMNEZİ: Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması.
ANALJEZİK: Ağrı kesici.
ANERJİ: Özel bir antijene cevap verilmemesi hali. Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması.
ANESTEZİ: Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler. Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir.
ANKSİETE: İç sıkıntısı, iç daralması.
ANOREKSİ: Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur. Bu durum genellikle kişinin çok şişmanladığı zannı ile mübalağalı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah bir süre sonra hakikaten yok olur ve zayıflama normal ölçüleri aşar.
ANOSMİ: Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir.
ANTİSEPTİK: Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir. Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir. Ama genel olarak “mikrop” öldürücüler .
ANTİSPAZMODİK: Spazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim.
ANTİSTATİK: Statik elektrik birikimini önleyen madde.
ANTİTOKSİK: Toksin giderici.
ANTİVİRAL: Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen.
ANÜLER: Halka şeklinde.
ANÜRİ: İdrar çıkaramama.
ANÜS: Makat, sindirim kanalının bitiş kısmı.
APEKS: Uç, tepe, zirve.
APOPLEKSİ: Felç, inme.
ASETABULUM: Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk
ASO: “Antistreptolizin O” için kullanılan kısaltma. Streptolizin, “Hemolitik Streptokok” adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır. Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir. ASO, romatizma gibi bazı Hemolitik Streptokok enfeksiyonlarında yükselir bu açıdan teşhis te ASO değerleri önem taşır.
AŞİL TENDONU: Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı (kiriş).

B
BAĞIŞIKLIK:Belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direncidir. Aktif ve pasif olmak üzere iki tip bağışıklık (immünite) vardır. Aktif immünite, hastalığın, çok hafif de olsa, bizzat geçirilmesiyle oluşur. Hastalığa neden olan organizmalar, vücutta antikor reaksiyonları uyandırırlar ve bu reaksiyonlar, bazı vakalarda, hayat boyu devam eder. Pasif immünite ise, antikor reaksiyonu uyandırıcak nitelikte, fakat kuvveti azaltılmış veya değiştirilmiş olan mikropların vücuda aşılanmasıyla oluşur.
BALLİSMUS: Kol ve bacakların, istemsiz, şiddetli, atıcı hareketleridir. Bu durum, gövdenin yarısında görüldüğü takdirde, “hemiballismus” adını alır.
BANDAJ: Yara sarmaya veya yaraları kapatan gazları ve tespit edici tahtaları yerinde tutmaya yarayan kumaş parçasıdır.
BARBİTÜRAT’LAR: Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir.
BATIN: Gövdenin, göğüs ve pelvis bölgeleri arasındaki kısmıdır. Göğüsten, bir kas bölme teşkil eden diafragma ile ayrılmış olan batının, alt kısmında pelvis boşluğu ile devamlılığı vardır.
BELL PARALİZİSİ: Yüz siniri felcidir.
BENCE-JONES PROTEİNİ: Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein.
BERİBERİ: B vitamini noksanlığında meydana gelen ağır bir polinevrit.
BİFİD: İki bölüme ayrılmış durumda olan, çatallı, yarık.
BİFURKASYON: İki dala ayrılma yeri.
BİKONKAV: Her iki yüzeyide konkav, iç bükey veya oyuk olan.
BİYOPSİ: Canlı bir dokudan muayene edilmek üzere küçük bir parça alınması.
BONE: Kemik.
BRAKİYALJİ: Kol ağrısı.

C
CALCANEUS: Topuk kemiği.
CERRAHİ: Tıbbın en eski dallarından biridir. İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır.
CLAVİCULA: Köprücük kemiği.
COXAE: Kalça kemiği.

D
DEFORMASYON: Şeklini bozma.
DEFORMİTE: Şekil bozukluğu.
DEJENERASYON: Dokuların normal yapılarının bozulup normal fonksiyonlarını yapamıyacak hale gelmeleri.
DEKOMPRESYON: Baskı yapan gücün veya baskının kaldırılması.
DEKONJESTAN: Konjesyonu (şişme) azaltan, dekonjessif.
DEKÜBİTİS: Yatalak olanlarda hareketsizlik sonucu sırtta ve kalçalarda açılan yaralar.

E
E.E.G: Elektroansefalografi kelimesi için kullanılan kısaltma.
E.K.G: Elektrokardiogram kelimesi için kullanılan kısaltma.
EKSİZYON: Bir dokunun çıkartılıp atılması.
EPİTEL: Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası.

F
FAMİLYAL: Irsi, kalıtsal, herediter.
FEMUR: Uyluk kemiği.
FERRİTİN: Demir elementinin vücutta depo edilen şekli.
FİBROM: İyi huylu bağ dokusu uru.
FİBRO-SARKOM: Bağ dokusunun kötü huylu tümörü.
FİBRÖZ: Lif dokusu
FİBULA: Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır. Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, altta ise ayak bileği eklemine iştirak eder.
FİLARİA: Omurgalı canlıların kanında ve dokularında yaşayan kıl kurdu cinsi parazit. Elefantiazis denilen rahatsızlığa neden olur.
FRENİK SİNİR: Nervus Frenicus. Göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diafragmanın sinirine verilen addır.

G
GANGREN: Dokunun ölmesidir, ancak halk arasında daha çok bir uzvun vücuda bağlıyken ölmesi anlaşılır.

H
HABİTÜEL: İtiyadi, alışkanlığa bağlı.
HALLUKS: Ayak başparmağı.
HAMARTROZ: Eklem boşluğuna kan dolması.
HEMATOM: Organ içerisinde veya aralarında kan birikmesi.
HEMATOMİYELİ: Omurilikte kanama.
HEMORAJİ: Kanama.
HERPES: Uçuk, içi sıvı dolu vezikül.

İ
İKTUS: İnme. darbe.
İMMOBİL: Hareketsiz.

K
KELOİD: Eski bir kesik veya ameliyat yerinde aşırı nedbe dokusu oluşmasıdır.
KERATİN: Tırnak ve boynuzun ana maddesi.
KERATİNİZASYON: Boynuzlaşma.
KİFOZ: Omurganın açıklığı öne bakan kanburluğuna verilen ad.
KİST: Etrafı membranla (zar) çevrili içi sıvı dolu oluşumlar. Büyüklükleri muhtelif olup vücüdun her tarafında oluşabilir.
KORPUS: Gövde.

M
MALFONKSİYON: Her hangi bir organın yetersiz veya dengesiz görev yapması.
MALFORMASYON: Kusurlu oluş, sakatlık.
MALLEOL: Ayak ekleminin her iki tarafındaki kemik çıkıntılarına verilen isim.
MANDİBULA: Alt çene kemiği.

N
NAZAL KEMİK: Burun kemiği.

O
OKSİPUT: Başın arka kısmı.
OLEKRANON: Dirsekteki çıkıntı.
OPERABL: Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan. (Zıddı; inoperabl)
OPERASYON: Cerrahi müdahale, ameliyat.
OSTEOFİT: Kemiklerde patalojik olarak oluşan çıkıntı şeklindeki oluşumlar.
OSTEOGENESİS İMPERFEKTA: Kemiklerin kolayca kırılacak şekilde gevrek oluşu ile karekterize kalıtsal nitelik gösteren hastalık.
OSTEOGENESİS: Kemik oluşumu, kemiklerin gelişimi.
OSTEOİD: Kemik gibi, kemiğimsi.
OSTEOJENİK: Kemik yapıcı.
OSTEOLİZ: Kemiğin çürümesi, nekrozu, erimesi.
OSTEOMALASİ: Kemiklerin yumuşaması ile karakterize bir hastalık.
OSTEOMİYELİT: Kemik iltihabı.
OSTEOPLASTİ: Kusurlu kemiği düzeltme veya sağlam kemikle değiştirme ameliyatı.

P
PALSY: Felç, inme.
PARALİTİK: Felç olan, felçli kişi.
PARALİZİ: Felç.
PARAPAREZİ: Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.
PARAPLEJİ: Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali.
PARAVERTEBRAL: Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.
PARİETAL KEMİK: Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim.
PARONİŞİ: Tırnak yatağı iltihabı, dolama.
PATELLA: Diz kapağı kemiği.
PELVİS: Leğen kemiği.

R
RADİUS: Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir.
RAŞİTİZM: D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktır.Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformiteler teşekkül eder.
REFRAKSİYON: Kırılma.
REHABİLİTASYON: Fiziki hareket kusurlarını düzeltme, yeniden kazandırma.
REJENERASYON: Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri.

S
SAGİTTAL: Vücudu sol, sağ şeklinde ortadan ayıran düzlem.
SAKRALİZASYON: Beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim.Yapısal bir farklılıktır.
SAKROİLİAK EKLEM: Sakrumla kalça kemiğinin, sağda ve solda yapmış olduğu eklem.
SAKRUM: Kuyruk sokumu.
SKOLYOZ (SKOLİOSİS): Omurganın sağ veya sola doğru eğrilikleri ile karakterize şekil bozukluğu.
STERNUM: İman kemiği.

T
TEMPORAL BÖLGE: Şakak bölgesi.
TENDİNİT: Tendon iltihabı.
TENDON: Kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar.

U
ULNA: Önkolun iki kemiğinden içte (serçe parmağı tarafında)bulunanıdır.
ULTRASONOGRAFİ: Ultra-ses kullanılarak elde edilen görüntüler.Bir çok hastalığın ön teşhisinde kullanılan, ancak daha çok karın organları gibi ses dalgalarının kolayca geçebileceği konumdaki organların tetkikinde etkili bir inceleme yöntemidir.Şua söz konusu değildir.

ORTOPEDİ SÖZLÜĞÜ adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.