Organik Tarım Nedir, Ekolojik Tarım Hakkında
Organik Tarım Nasıl Yapılır; tamamen doğal yöntemlerle, sanayi bölgelerinden uzak, kimyasal ilaç, suni gübre ve hormon kullanılmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı yapılan çevre dostu bir tarımdır. Bu tarım ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımının yasaklaması, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitki direncinin artırılması, doğal düşmanlardan faydalanmayı hedefleyen, bütün bu şartların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şeklidir.
Ekolojik tarımın (Organik Tarım) amaçları;
a) Çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını kimyasalların olumsuz etkilerinden korumak
b) Toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden miktar ve kalitesini muhafaza etmek
c) Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürünler elde etmek
d) Küçük çiftçilerin güvenliğini, üretim döngüsü ya da gelir düzeylerini artırmak
e) Genetik erezyonu önlemek, geç nesillerin sağlığını korumak
f) Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufu sağlamaktır.
Organik tarımda ürünün miktarı değil, kalitesi önemlidir. Bu tarım yönteminde tümüyle doğal metotlar kullanıldığı için uzun vadede toprağın verimi artmakta ve aynı zamanda ürün miktarında da artış sağlanmaktadır.
Son yıllarda gerek tarımsal ilaçların, gerekse gübrelerin bilinçsizce kullanımı bitkisel üretimde miktar artışının yanında, kalitesiz ve insan sağlığını tehdit edecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sanayileşmeden kaynaklanan çevre kirliliğinin de etkisiyle, soframıza gelen sebze ve meyvelerin doğallığı, güvenilirliği neredeyse kalmamıştır. Ülkemizdeki kanser vakalarının artışında tarım ilaçlarının aşırı ve uygunsuz kullanımının payı büyüktür.
Sanayi devrimi öncesi tarım doğal yollarla yapılırken, 1950 yılından sonra ülkemizde tarımsal üretime sağlanan katkılar ve aşırı desteklemeler sonucu entansif tarım süratle yayıldı. Daha fazla üretim için makine, kimyasal ilaç ve gübreler ile kimyasal katkı maddeleri kullanılmaya başlandı. 60’lı yılların sonunda Avrupa Topluluğu’nun kurulması ve uyguladığı tarımsal destekleme politikaları, 1970’lerde pestisitlerin ve kimyasal gübrenin yoğun bir şekilde kullanılmasına yol açtı. Bu tarz bir tarımsal üretim artışının dünyadaki açlık sorununu çözmediği, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını olumsuz etkilediği çok geçmeden anlaşıldı.
1979 yılından itibaren, bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla, DDT grubu pestisitlerin kullanımı başta A.B.D. olmak üzere tüm dünyada yasaklanmaya başlandı. 1980 sonrası tüketicilerin oluşturduğu kamuoyu baskısı sebebiyle ekolojik tarım toplum gündemine geldi ve talebin hızla artmasıyla da ticari bir boyut kazandı ve bir çok ülkede en azından 0-2 yaş grubu çocuk maması üretiminde ekolojik ürünlerin kullanılması yasalarla zorunlu hale getirildi.
Çarşı ve pazardan alınan sebze ve meyve örneklerinde, limitlerin üzerinde nitrit, nitrat, kurşun, pestisitlere rastlanmıştır. Bebekler ve çocuklar; erişkinlere göre, gıdalardaki kimyasallardan ve pestisit kalıntılarından dolayı gelişmekte olan sistem ve organlarına daha büyük yük bindiği için daha fazla risk altındadır. Alerji teşhisi konan bebeklerin beslenmelerine geriye dönüp bakıldığında, alerji sebebinin gıdanın kendisi değil, gıdalardaki pestisit, nitrit, nitrat kalıntıları olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, özellikle bebek ve çocukların organik ürünlerle beslenmesi ileriki yaşlardaki yaşam kaliteleri açısından önemidir.
Ticari ve kar amaçlı üretilen besinlerdeki pestisit ve kimyasallar, özellikle çocuklarda, hormonal bozukluklara, kavrama ve öğrenme geriliğine yol açarken kansere karşı da yatkın olmalarına neden olmaktadır. Diğer taraftan, olgunlaşmadan toplanan ticari meyve ve sebzeler besin değeri açısından düşüktür.
Ülkemizde ticari amaçlı ekolojik tarım girişimleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı verilerine göre, 1983-84 yıllarında başlamış, ürün sayısı 1999 yılında 90’ı aşmıştır.
Organik ürünler, doğal besin içeriği açısından daha zengindir. Organik tarımla üretimde, hammadde-üretim-son ürün aşamalarının tamamı kontrol altında ve sertifikalıdır. Kontrol ve sertifika işlemleri organik tarımın en önemli basamaklarından biridir. Bu tarz üretim yapıldığı bağımsız yetkili kuruluşlar tarafından denetlenir ve sertifikalandırılır. Sertifika sistemi, ürünün ekolojik standartlara göre üretildiğinin, işlendiğinin ve paketlendiğinin garantisidir. İzlenebilir olmasından dolayı, raftaki üründen, hammadde ve üreticiye kadar her aşamasının güvenliği yüksek düzeydedir.
Organik tarımla, fiyatı hızla artan kimyasal gübre, pestisit ve enerji girdilerinden tasarruf edilmektedir. Sözleşmeli tarımla üretim yapıldığından, ürün elde kalmamakta ve alınması garanti edilmektedir. İhraç fiyatı diğer ürünlerden % 10-20 oranında daha olduğundan, ülkemiz tarım ürünleri için ilave bir kapasite meydana getirilmektedir. Diğer taraftan, ekolojik tarım modeli özel bir bilgi donanımı istediğinden Ziraat mühendislerimiz için yeni bir istihdam sahasıdır.
Ekolojik tarım, bir ürünün ekim veya dikiminden sonra hiçbir uygulama yapılmadan kendi haline terk edilmesi veya eskimiş bir işletmecilik şekline dönüş olmayıp, geleceğin ihtiyaçlarına yönelik görüşlere dayanan, dikkat, bilgi ve özveri gerektiren bir tarım şeklidir. Bu sebeple, gerek çiftçilerin, gerekse çiftçi kuruluşu yöneticilerinin üzerine düşen görev, doğayla uyumlu böyle bir tarım çeşidiyle üretim yapması için zihinsel dönüşümü gerçekleştirmek ve gerekenleri yapmaktır.