Vücutta orantısız büyüme sonucu yüzde 60’ı kalp ve yüzde 25’i solunum sistemi hastalıklarına bağlı ölüme yol açabilen "Akromegali" hastalığında, büyüme hormonu ve IGF-1 düzeyinin ölçümü ve şeker yükleme testi ile erken tanı ve tedavi mümkün.
El ve ayaklarda büyüme, yumuşak doku şişliği, kas güçsüzlüğü, yağlanma, sivilcelenme, alın-burun-dudaklar-dil ve çenede orantısız büyüme gibi şikayetler halinde vakit kaybetmeden hekime başvurması, hastalığın daha fazla ilerlemeden kontrol altına alınabilmesi açısından önem taşıyor. Uzmanlar, akromegalik hastalarda tedavi ile büyüme hormonu kontrol edildiğinde, hastalıkların önlenmesi ve hastaların daha uzun bir yaşama kavuşması mümkün olabiliyor.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Sadi Gündoğdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, akromegali’nin, büyüme hormonunun aşırı salgılanması ve buna bağlı olarak IGF-1’in aşırı üretiminden meydana gelen kronik, organ ve dokuların büyümesine neden olan bir hastalık olduğunu söyledi.
Her bir milyon kişiden 40-60’nın akromegali hastası olduğu ve her yıl bir milyonda 3 kişinin akromegali tanısı aldığının öngörüldüğünü belirten Gündoğdu, akromegali hastalığının bilinirliğini arttırmak ve erken önlem alınmasını sağlamak amacıyla Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından da onaylanan Akromegali Günü’nün her yıl 15 Nisan’da gerçekleştirildiğini ifade etti.
Gündoğdu, akromegali hastalığının erkek ve kadınları eşit oranda etkilediğini, hastaların ortalama 40-50 yaşlarında tanı aldığını dile getirerek, hastaların genellikle geç dönemde tanı aldığına, semptomların başlaması ile tanı arasında geçen sürenin 8-12 yıla kadar uzayabildiğine dikkati çekti. Akromegali belirtilerinin kolayca gözden kaçırılabileceği için, gerçek hasta sayısının daha yüksek olabileceğini belirten Sadi Gündoğdu, akromegalinin yüzde 98’inde nedenin büyüme hormonu salgılanmasıyla ilgili sorunlardan kaynaklandığını söyledi.
Gündoğdu, akromegaliye neden olan hipofiz adenomlarının, yüzde 80-85’inin, bir santimetreden büyük, yüzde 15-20’sinin ise bir santimetreden küçük olduğunu anlattı. Kemik büyüme hatları kapandıktan sonra oluşan, büyüme hormonu salgılayan tümörlerin akromegaliye yol açtığını anlatan Gündoğdu, "GH salgılayan adenomlar çocuklarda ve gençlerde kemik büyüme hatları kapanmadan önce gelişirse devlik tablosu oluşur" dedi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Sadi Gündoğdu, akromegalinin hem fiziksel görünüşü hem de genel sağlığı etkileyebildiğini belirterek, fiziksel görünüşte meydana gelen değişikliklerin yıllar içinde oluşabileceğinden hemen göze çarpmayabildiğini ifade etti. Akromegalinin erken evrede ortaya çıkan bazı belirti ve bulgularının yanlışlıkla yaşlanmaya veya başka hastalıklara bağlı olduğunun düşünülebildiğini ifade eden Gündoğdu, akromegalide birçok belirti ve bulgu olabildiğini dile getirdi.
Gündoğdu’nun verdiği bilgiye göre, en sık el ve ayaklarda kademeli olarak büyüme, yumuşak doku şişliği, adet düzensizlikleri, iktidarsızlık, terleme, baş ağrısı, görme bozuklukları, karpal tünel sendromu (özellikle el bileklerinde sinir sıkışması ve sıkışma sonucu ellerde uyuşma, ağrı), kas güçsüzlüğü, yorgunluk, eklem ağrısı, sinüs ödemi, uyku apnesi (solunumun geçici olarak durması), ciltte kalınlaşma, yağlanma, sivilcelenme, kaba yüz görünümü, özellikle alın, burun, dudaklar, dil ve çenede büyüme gibi durumların dikkat çekiyor.
Bu gibi şikayetleri olan kişilerin, vakit geçirmeden hekime başvurması, hastalığın daha fazla ilerlemeden kontrol altına alınabilmesinin sağlaması açısından son derece önem taşıyor. Akromegali hastalarına tanı koyarken, büyüme hormonu ve IGF-1 düzeyi ölçülüyor. Akromegali tanısında şeker yükleme testi yapılıyor. Klinik bulgular akromegaliyi desteklediğinde ise hipofiz görüntülemesi için MR isteniyor.
Akromegalik hastaların yaklaşık yüzde 60’ı kalp ve yüzde 25’i solunum sistemi hastalıklarına bağlı yaşamını yitiriyor. Akromegalik hastalarda tedavi ile büyüme hormonu kontrol edildiğinde, hastalıkların önlenmesi ve hastaların daha uzun bir yaşama kavuşması mümkün olabiliyor. Adenomun oluşturduğu bası semptomları baş ağrısına, görmede azalmaya ve kafa sinirlerinde felçlere neden olabiliyor.
Büyük adenomların oluşturduğu lokal baskı, diğer hipofiz hormonların salgılanmasında azalmaya yol açarak hormon eksikliği oluşturuyor. El ve ayaktaki büyüme ile yumuşak doku şişliği, ayakkabı ve yüzük numarasında artışa neden oluyor. Burunda ve dilde büyüme ile birlikte çenenin öne doğru çıkması ve alın kemiklerindeki büyüme, yüzde kabalaşmaya yol açıyor. Akromegalik hastaların yüzde 60-70’inde eklem ağrıları görülüyor. Karpal tünel sendromu akromegalik hastaların yüzde 20-30’unda ortaya çıkıyor. Aşırı terleme, ciltte yağlanma, kalınlaşma akromegalinin cilt bulguları olarak dikkat çekiyor.
Akromegali ile birlikte şeker hastalığı da hastaların yaklaşık yüzde 20-40’ında görülüyor. Hastaların 60’ında hipertansiyon gelişiyor. Kalp yetmezliği ise hastalığın ileri dönemlerinde ortaya çıkıyor. Dil büyümesi, burun polipleri, bademciklerdeki büyüme solunum fonksiyonlarını etkiliyor. Akromegalik hastaların yüzde 60-70’inde uyku apnesi gelişiyor ve horlama ile birlikte seyrediyor. Bu hastalarda ayrıca, kalın bağırsak polipi görülme sıklığı artıyor ve hastaların yarısında kendini gösteriyor. Hastalarda noduler guatr görülme sıklığı ise yüzde 30-90 olarak bildiriliyor. Akromegalik hastaların yaklaşık yüzde 3-6’sında tiroid kanseri gelişiyor.
Kaynak: Hastane.com.tr