Psikolojide kişinin cinsel eğiliminin kendisine yönelik olması narsizm olarak adlandırılır.
Freud’çu görüşe göre her çocuk, yaşamının çeşitli boyutlarında tatmin oluşunun başkalarının varlığına dayandığını kavrayamadığı aşamada narsist eğilimler taşır. Bazen bu eğilimler olgunluk dönemine sarkar ve bir saplantı halini alır. Gerçek.bir narsist duygusal anlamda gelişmemiştir ve başka insanlarla sevgi, dostluk ve aşkı içeren ilişkiler kuramaz.
Narsizm sözcüğü, Grek mitologyasında öyküsü anlatılan yakışıklı Narkissos’un adından gelmektdir. Çok alımlı, çok güzel bir delikanlı olan Narkissos, kendisine gönül veren sayısız genç kızın sevgisini karşılıksız bırakır. En güzel genç kızların kendisini kazanma çabalarına ısrarla sırt çevirir. Aşk karşısında bu derece aldırışsız, bu derece soğuk kalabilen delikanlıyla ilgili olarak hayranlarından biri sonunda tanrılara şu dileğini iletir: “Başkalarını hiç sevmeyen bu genç adam inşallah bir gün kendi kendini sever. “Bu dileğe kulak veren tanrılar, acımasız Narkissos’un katı yüreğini yola getirmek için onun kaderini şöyle çizerler: Bir gün su içmek için
durgun bir suya eğilen Narkissos, suyun üzerinde kendi aksini görerek kendisine aşık olur. O zaman kendisine aşık olanların nasıl acı çektiklerini anlar, oysa suyun yüzünde gördüğü kendi
güzelliğine nasıl ulaşacağını bilemez. Kendi güzelliğinin büyüsünden hiçbir şekilde kurtulamadığı için de ancak ölümün onu yeniden özgürlüğe kavuştu-rabileceğini düşünür. Gözlerini sudaki aksinden ayırmadan suya doğru eğilir, daha çok eğilir ve sonunda suyu düşerek boğulur. Onu son bulunduğu yerde arayan hayranları, Narkissos’un cesedi yerine orada tanımadıkları, yepyeni bir çiçeğin açmış olduğunu görürler ve bu çiçeğe delikanlının adını verirler: Nergis. Bu çok eski, fakat çok anlamlı öykü, narsist eğilimlerin günümüzdeki karakterini de temel çizgileriyle ortaya koyuyor. Başkalarına sevginin yönele-memesi, kişinin aşırı derecede kendinden hoşlanması,âdeta kendi görüntüsüne tutkun olması. Burada söz konusu olan, libido’nun, yani en geniş anlamıyla cinsel enerji potansiyelinin bir başkasına yönelememesi buna karşılık kişinin kendisini aşk nesnesi olarak seçip kendine çevrilmesidir. Bu, çeşitli nedenlere dayalı olabilir. Kişiliğin oluşması sırasında karşılaşılan baskılar, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde katlanılan sevgisiz ilişkiler, yalnızlık endişeleri, ruhsal yapının gelişiminde olumsuz izler
bırakır. Elbette ki libido’nun dışarıya yönelememesi bir tepkidir. Bu tepkinin sonuçlarından biri de kişinin ruhsal ve cinsel yapısında narsist eğilimlerin yerleşmesi, yani cinsel enerji potansiyelinin nesnesini ancak kişinin kendinde bulması olacaktır. Bu durum, tam anlamda bir sapıklık sayılmasa da, ciddî sonuçları olabilen bir saplantıdır. Narsizm ile eşcinsellik ve mastürbasyon konuları arasında bir tür bağlantı olduğu gözden kaçmamaktadır. Çoğu kez narsizm tek başına değil daha çok eşcinsellik gibi, transvestizm gibi saplantıların eşliğinde görülmektedir. Çünkü bunların temelinde de dış gerçeklerle sağlıklı bir ilişkiye girememe sonucu kendi içinde bozuşma yatar. Bir saplantı haline getirildiği takdirde mastürbasyon konusunda da durum bundan farklı sayılmaz. Orada kişi dışa yönelik ilişkileri sağlıklı biçimde geliştirmediğinden kendi bedenine yönelerek doyuma ulaşmanın yollarını kendi bedeninin olanaklarında arar.Ancak, mastürbasyonun doğal ölçüler içinde kaldığı, kişinin başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurabildiği durumlarda bu söz konusu değildir