İlk evlilikte hayal kırıklığına uğrayıp, ikinci evliliklerinde mutluluğu yakalayan şanslı kadınların hikayeleri içimize su serpiyor, umut dağıtıyor. Etrafımdaki bekar ya da boşanmış bütün kadın arkadaşlarımın sohbet konusu belli: Yeni bir aşk!
Hayatımız boyunca mükemmel erkeğin peşinde koşuyor, prens kurbağaya dönüşünce de feci halde çuvallıyoruz.
Yeni bir aşk nerede bulunacak, bulunursa o kişinin “doğru kişi” hatta aradığımız “mükemmel erkek” olup olmadığı nasıl anlaşılacak? Bütün bu sorular döne dolaşa, umutlar ve umutsuzluklar içinde tekrarlanıp duruyor. Hayatımızın -ya da bizim dönemimizin diyelim- belki de en sıkı gerçeklerinden biri bu. Üzerine kitaplar yazılıyor, filmler çevriliyor, hatta kimi mutluluk hikayeleri o kadar etkileyici oluyor ki, internet üzerinde bir kadından diğerine umut dağıtmak üzere dolaşıyor.
İkinci evlilikte temkinli olunuyor
Yalnız filmlerde değil, gerçek hayatta da mükemmel erkeğine kavuşanlar hiç de azınlıkta değil. Sebep her ne olursa olsun sonlanan ilk evlilikleri bir “test sürüşü” gibi gören ve ümidini kaybetmeden hayatının erkeğini arayan kadınların sayısı hiç de az değil. Ancak kendilerine ikicni bir şans veren kadınların ortak özelliği daha temkinli olmaları. Bunda hem bir daha üzülmeme isteği, hem de çocukların varlığı rol oynuyor.
Biz kadınların en sevdiği masal, öpünce beyaz atlı prense dönüşen kurbağanınkidir. Belki de o masal yüzünden kendimize hiç uymayan erkeklerle birlikte olsak da bir öpücükle değişeceklerini hayal ederiz. Ama sonunda anlarız ki, öpücükler fayda etmez ve yanımızdaki prens değil, kurbağadır gerçekten. Stephen Mitchell’in “Yetişkinler İçin Bir Masal: Kurbağa Prens” adlı kitabında bunu şöyle anlatıyor: “İki tip kadın vardır. Prensle evlenenler, kurbağayla evlenenler. Bir kurbağa asla prens olmaz, ancak bir prensin tipik bir evliliğin olağan akışı içinde azar azar, gitgide bir kurbağaya dönüşebildiği, geniş kitlelerce kabul görmüş bir gerçektir.”
Günümüz ilişkilerine farklı bir gözden bakabilen ve çaktırmadan eleştiren kitabın Amerikalı yazarı şu yorumda da bulunmuş: “İnsanlar sadece kendi düşüncelerine inanmayı ve gerçekliklerle savaşmayı bıraktıkları zaman, her evlilik mükemmel olacaktır.” Aslına bakarsanız, bu düşüncesinin doğruluğu, “mükemmel adam”ı bulan kadınlar tarafından da kanıtlandı.
Ama kadınların aşk beklentisi en az güven ve huzur beklertisi kadar gerekli. Aşk isteniyor ve aranıyor.
Mükemmel adam arayışı içinde vurgulanan diğer önemli unsur ise yaş. Kadının kişiliğinin oturabilmesi, ne istediğini bilmesi anacak 30 yaşından sonra mümkün olabiliyor. Yani günümüzde, masallardaki mükemmel hayat 30’undan sonra başlıyor. Haberiniz ola.
Aklınızda bulunsun
– Beyaz atlı prens, mükemmel adam, ideal eş ya da ruh ikizi. Bütün kadınlar, dile getirmeseler de onların arayışı içindedir.
– İlk denemede bulunmasa bile ikinci, hatta üçüncü şans verilmelidir.
– Düşüncelerinize inanmaktan vazgeçtiğinizde ve gerçekle savaşmayı bıraktığınızda, hayat doğallaşıp kolaylaşıyor, neşeleniyor. Siz de daha tatlı bir kadın oluveriyorsunuz.
– Mükememmel adam, onu tam da bulamayacağınızı düşündüğünüz bir anda karşınıza çıkabilir, şaşırmayın.
– Mükemmel adam, genellikle genç yaşta değil, daha olgun zamanlarımızda karşımıza çıkar. Bunun sebebi, zaman içinde edindiğimiz tecrübeler ve kendimizi daha iyi tanımamızdır.
– Günümüzde genç yaşta yapılan evliliklere “deneme” ya da “ısınma evliliği” olarak bakılıp, ikinci evlilik “asıl” olarak kabul edilebiliyor.
– Kimse boşanmak için evlenmiyor, ama evlilik bittiğinde her iki taraf da büyük dersler alıyor.
– Ve sonuç olarak: Mükemmel adam vardır. İnanın, arayın, bulun!
Cosmotürk