Hastalığın nedeni yok. Ataklar halinde yaşanıyor, bazen ataklar 1, 2 yıl içinde tekrarlayabiliyor. Tam geçti dediğiniz noktada mesela bir 10 yıl sonra yeni bir atakla aslında hiç gitmediğini gösteriyor. Bu hastalık gittikçe artan MS hastalığı. Gençleri etkileyen bu hastalık, hiçbir zaman tamamen yok edilemiyor ancak etkileri azaltılabiliyor.
Merkezi sinir sistemi yapılarını etkileyen hastalığa 20 ile 40 yaş arasındaki kişilerde sık rastlanıyor. Hastalık neden ortaya çıkıyor, hastalığın belirtileri neler ve hastalıktan korunma yollarını konunun uzmanlarından Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Aksel Siva cevapladı :
– MS hastalığı nedir, hangi yaş aralığında görülür?
MS ya da Multipl Skleroz genç erişkinleri etkileyen bir hastalık. Genellikle 20 ile 40 arasında ilk belirtilerini verdiğini görüyoruz. Hastalığın nedenini bilmiyoruz. Hastalık beyin, beyincik, omur iliği ve beyin sapı dediğimiz merkezi sinir sistemi yapılarını etkiliyor. Genel olarak miyelin adı verilen sinir liflerinin etrafındaki sinir kılıfının etkilendiği hastalığın hedef yapının bu olduğu kabul ediliyordu. Ancak bugünkü görüşler bunun sadece miyelinle sınırlı kalmadığı yönünde. Hastalık bağışıklık sisteminin bir çeşit şaşkınlığı. Bağışıklık sistemi zararlı, yabancı uyarılara tepki gösteren bizi koruyan bir sistem. Şaşırıyor ve vücudun kendinden olanı yabancı gibi alıyor. MS dediğimiz hastalık da bunun miyelin veya diğer yapılar olabileceğini düşünüyor ve onlara yönelik bir tepki gösteriyor. Bu tepki bütün merkezi sinir sistemine yönelik olmuyor. Belirli odaklarda bunu görüyoruz. Sinir lifinin kalıbında, etrafında bir iltihabi durum ortaya çıkıyor. Mikrop değil bu. Kendi kendine oluşan bağışıklık sisteminin yarattığı iltihapla oluyor.
– Kadınlarda mı daha çok görülüyor?
Evet kadınlarda daha sık. MS öldürücü bulaşıcı bir hastalık değil. Bir akıl hastalığı da değil, MS’in ortaya çıkmasındaki nedenler bilinmiyor. Bunun genetik bir kökeni olduğunu kabul ediyoruz. Ailesel yatkınlık var, ama düşük oranda. Ne kadardır bu oran diye sorarsak bu toplumlara göre değişiyor. Mesela Kanada gibi MS’in çok sık görüldüğü toplumlarda ailesel riskler yüzde 5’lere kadar çıkabiliyor.
– MS atağı nedir?
MS’lerin yüzde 85’i ataklı MS’tir. Gerçekleşir, ondan sonra sessiz bir dönem olur, sonra merkezi sistemin başka bir noktasında bir etkilenme olur. O ses verir, sonra o düzelir sessiz bir dönem yaşarız, yine ortaya çıkabilir. Bu ataklardan kliniksel belirtiler, birtakım sekerler olabilir, kalabilir bazı izler ya da tamamen düzelme olabilir. Özellikle hastalığın başlangıç döneminde düzelme görebilmemiz daha büyük bir olasılıktır. Belirli ataklarla ve düzelmelerle gider bu hastalık.
İlerleyici şekil genellikle MS’lerin ancak yüzde 10/15’i başlangıçtan itibaren bir ilerleme gösterir. Ama ilerleyici dediğimizde yani illa MS deyince kişi sağa sola sorduğunda ya da internete girdiğinde, tekerlekli sandalyeye mahkum olma gibi görüyor. Böyle bir koşul yok. MS’teki bu odak etkilenmeler aynı anda birden odak olabilir yani beyinde birkaç yer birden etkilenebilir. Ama bunların hepsi de ses vermez. MR takipleri yaptığımız ve beyini görüntülediğimiz zaman aslında sessizce bu olayların gerçekleşip kaybolduğunu görüyoruz. Her etkilenme mutlaka belirti verecek diye bir koşul yok. Bağışıklık sisteminin şaşkınlığını söylerken bunu anlatmaya çalışıyoruz, ama MS’li kişiler yanlış olarak kendi bağışıklık sistemlerinin güçsüz olduğunu zannediyor. Bağışıklık sistemini güçlendirici ilaçlar almaya kalkıyorlar. Fakat bu doğru bir davranış değil. Çünkü zaten bağışıklık sistemi güçlü. Bunu daha fazla aktive etmeye gerek yok. Bunu yapmadan önce mutlaka hekimleriyle konuşmaları gerekir.
– MS nasıl belirtiler gösterir?
Klasik belirtisi, gözde görme bulanıklığı. Düzelmesi 2-3 haftalık bir olaydır. Tabii kişinin ilk gitmesi gereken kişi göz hekimidir. Göz hekimi çoğu zaman muayenede bir şey bulamaz. Göze ait birçok nedeni dışladıktan sonra “Göz sinirine ait bir tutulma olabilir mi?” diye düşünerek bize yönlendirir. Yürümesinde bir dengesizlik ortaya çıkabilir, kolunda bacağında bir güçsüzlük olabilir. Bunlar genelde geçici olaylardır. Gözdeki gibi birkaç hafta içinde toparlanır. Kendi başına toparlayabilir veya da serumla kortizon verdiğimizde kısa dönemde bazı merkezlerde 3 gün, bazı merkezlerde 7 veya 10 günde hastalar genelde normale döner.
– Hastalık ilerlediğinde ne oluyor?
MS tanısı konan bir rahatsızlık. Genellikle hafif başlıyor ve yıllar içinde yürümenin kısıtlandığı şekle dönüşüyor. Ama ilerleyici türünden MS olup da 20-25 yıl sonra dahi kendi başına hayatını sürdüren işini gören bir çok MS’li var bugün. İlerleyici MS muhakkak kötü olacak değil. Ataklı MS birçok kişi için çok sorun yaratmadan seyreden bir MS. Bazı kişilerde zaman içinde sekerler kalabilir. Bazılarında ilerleyici olabilir. Ama bugün bazı ilaçlarla MS’i büyük ölçüde, belki tamamen değil ama kontrol altına alma, atakları azaltma, ilerleyişini de bir miktar frenleme olanağımız var.
– Hastalık tamamen ortadan kayboluyor mu?
Bir atak geçiren kişide muhakkak ikinci bir MS atağı olacak diye bir koşul yok. Ama 2 ay, 3 yıl sonra ya da 20 yıl sonra yine bir atak meydana gelebilir de hiç olmayabilir de. Bunu önceden kestirmemiz mümkün değil. Ama ataklar sık oluyorsa ve MR’lar MS yükü dediğimiz hastalıkla ilgili izlerin çok olduğunu gösteriyorsa o zaman bir risk almamak için hastalara uzun dönemli koruyucu tedavilere başlıyoruz. Bu koruyucu tedavilerindeki amaç yeni bir atak olma riskini azaltmak. İlerleyecekse de bunu frenlemek.
– Tedavisinde nasıl ilaçlar kullanılıyor?
İnterferon (Vücut hücrelerinin çoğunluğunca sentezlenen ve bakterilere, parazitlere, virüslere ve urlara karşı etki gösteren bir protein) ilaçlar kullanılır. Bir de farklı gruptan her gün yapılan bir iğne var. MS’te daha etkin bir ilaç var. Fakat bu ilaçta binde bir beyinde ciddi bir iltihabi reaksiyona yol açabiliyor. O yüzden birinci aşamada kullanmayı şu an için tercih etmediğimiz bir ilaç.
MS’in ilk koruyucu hapı geçtiğimiz haftalarda Amerika’da onaylandı. Tabii bunun Türkiye’ye gelmesi muhtemelen 2-3 yıldan önce olmayacak. Bu da iğne tedavilerine göre belki biraz daha etkili.
– Vakalarda en kötüsü ne oluyor, kişi yatağa mı bağlanıyor?
MS’li kişilere ben hep onu anlatmaya çalışıyorum. İnternete girdikleri zaman ya da sağda solda birilerine sordukları zaman hep en kötüsünü arıyorlar. Halbuki bu MS’lerin o kadar azı için söz konusu ki. Ama insan o kötü senaryoyu bilince kendine onu yakıştırıyor. Moral olarak olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla da ben MS’le ilgili olumsuz konuşmayı hiç sevmiyorum. Kendi deneyimimde de onu görüyorum.
KORUNMAK İÇİN AKDENİZ DİYETİ
Aksel Siva’ya hastalıktan korunmak için ne yapılmalı diye sorduğumda yanıtı “Akdeniz diyeti yapmak” oldu. Aksel’in diğer önerileri şöyle:
Sağlıklı beslenmeliyiz. Klasik Akdeniz diyeti uygulamalıyız. Katı yağlardan, hayvani yağlardan uzak durulmalı. Kırmızı et tabii ki olacak, ama yağsız olacak. Yani hayvani yağların iyice kısıtlandığı bol taze meyve sebzenin yendiği diyetleri öneriyoruz. Sigara içmeyin diyoruz. Kaplıca hamam gibi yerlerden sıcak ortamlardan uzak durulmalı. Çok uzun süre güneşte kalmamayı öneriyoruz ki o da kişiyi genellikle rahatsız ediyor. Hastalığı daha kötü yapmıyor.
– MS hastalığı eskiden vardı da bilinmiyor muydu, arttı mı eskiye göre?
MS’in ilk resmi olarak tanımlanması 1800’lü yılların sonu. Ama muhtemelen 1800’lü yılların başında İngiliz sarayının bir ferdinin tuttuğu günlükte onun MS hastası olduğunu biliyoruz. 1800’lü yılların ortalarında yazılmış bazı tıbbi atlaslar var. Çizimlerden o beyinlerin ve omuriliğin MS’li olduğunu biliyoruz. Hatta bazı notlara baktığımız zaman 1300’lü yılların sonunda Hollandalı bir genç kadındaki hastalığın MS olduğunu tahmin edebiliyoruz.
Dolayısıyla MS yeni ortaya çıkan bir hastalık değil. Ama MS artıyor. Belki Amerika’daki değil ama Avrupa ayağında MS’le uğraşan kişiler arttığı yönünde gözlemimiz var. Bu “MR çıktı da daha çok MS çıktı, daha çabuk tanıyoruz.” değil. Hastalık gerçekten artıyor.
– Neden?
Bağışıklık sistemi hastalıkları genelde artıyor, neden artıyor bilmiyoruz. Ama bir çok ihtimalle bu modern yaşantımızın bize bir getirisi. Yani doğallıktan uzaklaştıkça yapay bir takım her şey için aşı oluyoruz. Yediğimiz birçok maddeler yapay. Bir sürü bilmediğimiz koruyucular var. Bir anlamda hayatımız uzuyor. Ama bir yandan da bu tür hastalıklar artıyor. Şu anda bunun belki ancak felsefesini biliriz. Ama bunların arttığı muhakkak ve daha genç yaşta ortaya çıkmaya başladı. Daha çok ailesel vakalar görmeye başladık en azından kendi deneyimime bakara söyleyebilirim.
Peki dünyaya baktığımızda görülme oranı nasıl?
Türkiye de muhtemelen her 2 bin kişiden birinde MS var demek çok yanlış olmaz. Ama buna karşılık mesela Kanada’da bu rakamın binde bir olduğunu söyleyebiliriz. Bazı bölgeler için yapılan çalışmalar bunu gösteriyor. MS’in ilginç bir özelliği var. Ekvator bölgesinde MS’i hemen hemen hiç görmüyoruz. Ama her iki kutuba gittikçe giderek arttığını görüyoruz. Bunu söylemek çok kolay değil. Her iki kutuba gittikçe, Avrupa’nın güneğinde düşük oranlar yani mesela Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan’a baktığımızda yüz binde 30-50 arasında değişen rakamlar bildiriliyor. İtalya’ya, İspanya’ya, Fransa’ya baktığımız zaman yüzde 50-60 gibi rakamlar bildiriliyor. Ama İngiltere’ye, İskoçya’ya gittiğimiz zaman yüz binde 100-200 arasında rakamlar, Amerika’nın da kuzey eyaletlerinde yüz binde 170-200 gibi rakamlar.
Peki niçin sorusu son birkaç yıl içinde en çok gündemde olan sorulardan bir tanesi. Sorgulanan D vitamini ve güneşe kişinin çocukluk çağlarında maruz kalıp kalmadığı. Gerçekten nedeni hala çok net değil.
D vitamini gündeme gelmeden önce yapılan çalışmalarda bu şekilde çok net bir bilgi yoktu. Ama şimdi yeniden tartışılmaya başlandı. Hani kuzeye doğru artıyor dedik ama eski Moğollara geldiğimiz zaman çok azalıyor. Çünkü eski Moğolların ırk kökeni beyaz değil. Sarı ırkla akrabadır eski moğollar, sarı ırklarda çok düşüktür. Mesela Çin’e gittiğiniz zaman yada Japonya ya gittiğiniz zaman oralarda MS çok daha düşüktür. Siyah ırkta, beyaz ırkla sarı ırk arasında bir oran olur. Beyaz ırkta fazladır. Sarışın açık tenli renkli gözlülerde daha fazla.