Misgav – Ladach Yöntemi, Gerçek Sezeryan
Sezaryen tekniği uzun yıllar boyunca genelde hep aynı kalan standart bir ameliyattı. Dünya çapında çok ufak tefek farklılıklar vardı. Sonunda 1994 yılında Dr. Michael Stark temelden farklı bir ameliyat yöntemini tanıttı. Doktor bu yöntemi Kudüs’teki Misgav-Ladach Hastanesinde geliştirmişti, dolayısıyla adı da oradan geliyor.
Bu yöntemde deri, altderi yağdokusu, bağdokusu, kas ve karın zarı gibi dış tabakalar neşterle son derece sakınarak açılıyor. Ameliyat alanının bundan sonraki genişletilmesi keserek değil, küt açmayla yapılıyor. Bunun anlamı şu: Cerrah dokuyu sadece hafifçe kertiyor ve ardından parmaklarıyla açıyor. Dolayısıyla doku tabakaları çok az hasar görüyor, çünkü asıl açma esnetilerek yapılıyor.
Anatomiyle uyumlu ameliyat
Bu yolla doku, en az direnç gösterdiği yerlerden açılır. Böylelikle doku yapısı korunmuş, büyük kan damarları pek hasar görmemiş olur. Bu yöntemin dayandığı ana felsefe şudur: Müdahale anatominin gerçekleriyle uyum içindedir, geleneksel yöntemdeki gibi ona karşı çalışmaz.
Yara alanı kapatılırken yalnızca dölyatağına ve fasyaya (güçlü bağdokusu tabakası) dikiş atılır. Karın zarı, çok az hasar gördüğünden kendi kendine kaynayabilir.
Bu ilk değişiklikler her ne kadar ameliyat süresinde önemli bir kısalma getirmişse de kozmetik sonuç pek iyi değildi. Çünkü karın kesişinde karın boşluğuna giriş edep yeri kılları sınırının bir hayli yukarısından yapılıyor, böylelikle de slip ya da bikini giyildiğinde, keşi izi açıkça görünen bir yerde kalıyordu.
Son yıllarda Misgav-Ladach kesişi yeniden değiştirildi. Derideki keşi, geleneksel ameliyattaki gibi yine edep yen kılları sınırına getirildi ve deri tek tek düğme dikişlerle değil sürekli dikişle kapatılmaya başlandı. Böylece Misgav-Ladach yöntemi dokuyu koruyan bir ameliyatın avantajlarını kozmetik bakımdan iddialı bir deri dıkışıyle birleştirmiş oldu.
Misgav-Ladach: Yumuşak sezaryen mi?
Yumuşak bir sezaryenden söz etmek hiç kuşkusuz fazla iddialı olur. Ağrının ortadan kaldırılması tıpkı geleneksel sezaryen ameliyatındaki gibi sağlanıyor, doku yapıları da aynen geleneksel kesideki gibi açılıyor.
Ancak, dünya çapında uygulanan birçok Misgav-Ladach sezaryeninin gösterdiği gibi, ameliyattan sonraki evre kadınlar için geleneksel sezaryene göre çok daha rahat geçiyor. Misgav-Ladach müdahalesinden sonra kadınlar ağrıdan epeyce kurtulmuş oluyor, dolayısıyla da daha hızlı ayaklanabiliyorlar. Böylece, geleneksel kesiye kıyasla çocuklarıyla daha çok ilgilenebiliyorlar. Bu avantajlar öncelikle, dokulara verdiği hasar pek az olduğu için küt açma yönteminden kaynaklanıyor.
İyileşme döneminin hızlanmasının bir başka nedeni de, öyle görünüyor ki, ameliyat süresinin de kısalmış olması. Çünkü böylece doğal olarak daha az narkoz ilacı gerekiyor, dolayısıyla dolaşım sistemine binen yük azalıyor ve ameliyattan sonra hastanın sağlığı daha çabuk düzeliyor. Ameliyat süresi ne kadar kısa olursa, anestezi riski de o kadar az olur.
Misgav-Ladach ameliyatının avantajları
Ameliyat süresi kısalır.
Ameliyattan sonra birkaç saat içinde ayağa kalkabilirsiniz.
Drenajlarla engellenmezsiniz. Bir şeyler yemek geleneksel yönteme göre çok daha erken mümkün olur. Bir an önce çocuğunuzla ilgilenmeye başlayabilirsiniz.
Misgav-Ladach yöntemi 1994’ten bu yana yavaş yavaş gelişip geleneksel ameliyata gerçek bir alternatif haline gel-ten sonra, bugün bu tür sezaryen ameliyatının yalnızca sağladığı görülüyor. O nedenle, daha kliniği seçerken, gerekli olursa sezaryenin hangi yöntemle yapılacağını soru Misgav-Ladach yöntemi uygulanmıyorsa mutlaka ikinci bir görüş alın.