Beyin, sürekli eşyalarla doldurduğunuz bir odaya benzer; ama bir gün gelir odada adım atılacak yer kalmaz. Tüm bu verileri sindirecek zaman bulamadığından algı bozuklukları ve unutkanlık başlar; çünkü beynin alma kapasitesi dolduğundan otomatik olarak kendini kapatır ve gerekli gereksiz her şeyi silmeye başlar. Meditasyon, beynimize ihtiyacı olan boş yeri açmamızı sağlar.
Meditasyon farkındalık bilincinin geliştirilmesinin en iyi yoludur. Geçmişin ve geleceğin kaybolduğu andır. Meditasyonda sadece ‘şimdi’ vardır. Meditasyon sayesinde yapılan işte veya yaşanan hayatta ana odaklanılır. İç uzayına dalan kişi psikolojik zamanın ötesine geçer. Konsantrasyondan farklı olarak meditasyon esnasında odaklanmak adına çaba sarf edilmez. Zihin farkındalık bilincini otomatik olarak geliştirir. Aslında farkında olarak yaptığınız her şey meditasyondur. İşte bu yüzden koşmak veya yürümek de bir tür meditasyondur. Gülün dans edin; ama farkında olun! Meditasyona başlamadan önce kendinize bütün meditasyonlarınız boyunca kullanacağınız ve hiç değiştirmeyeceğiniz bir referans noktası tanımlarsınız. Bu bir nesne, bir kelime, güneş veya ay gibi parlak bir gök cismi olabilir. Bunu yapmamızdaki amaç zihni düşünce bombardımanından kurtarmak ve gelen giden düşüncelere takılıp kalmamayı sağlamaktır. Düşüncelere daldığınızı her fark edişinizde seçtiğiniz referans noktasına geri dönmeniz gerekir. Bu yolla düşünce zincirinizde kesikler oluşturmaya ve düşünceler girdabından kendinizi kurtarmaya başlarsınız. İç sessizliğinizi keşfedersiniz ve daha ileriki aşamalarda bunu daha uzun korumayı ve muhafaza etmeyi öğrenirsiniz. Tüm bunların sonucunda zihin tarafından kontrol edilen değil kontrol eden olursunuz. Etki edene tepki veren değil; etki edeni izleyen olursunuz. Klasik bir meditasyonda kişi minimum 20 dakika gözleri kapalı şekilde oturur. Oturma pozisyonu rahat olmalıdır ve kişi dik durmalıdır. Dik oturulmasındaki amaç omuriliği dik tutmak ve bu sayede diyafram nefesini daha iyi kullanmaktır. Aynı zamanda vücuttaki enerji akışı da dengelenmiş olur. 20 dakika boyunca bu pozisyon bozulmamalıdır. Vücutta hareket yoksa zihinde de hareket yoktur. Meditasyona ilk başlandığında kaşıntıların ve sallanmaların olması gayet doğaldır. Zihin kurduğu düzenin bozulmaması adına bu tip oyunlar oynayacaktır. Aslolan bunlara takılıp kalmamak ve meditasyonunuzun 20 dakikadan önce bitmesine izin vermemektir. Meditasyon sayesinde kendi iç sessizliğimizde korkularımızla, öfkelerimizle, acılarımızla, geçmiş ve gelecek hesaplarımızla, kısacası bize ait tüm düşüncelerimizle baş başa kalırız. Sessizlikte tüm düşüncelerin başımıza üşüşmeleri oldukça normaldir. Önemli olan bu düşüncelere takılıp kalmadan onları uzaktan izlemeyi öğrenmektir. Yalnızlığımızın ve sessizliğimizin içinde oturma sabrını gösterirsek meditasyonun bize katacağı çok şey vardır. Bunlardan biri belki de en önemlisi bize normalde rahatsızlık veren çevresel etmenlere ve olaylara kapılmadan onlara uzaktan bakabilme yetisini kendimizde geliştirmektir. Meditasyon, vasıtasıyla alt bilincimize ulaşırız. Bu sayede bastırdığımız duygularımız, düşüncelerimiz ve streslerimiz birer birer yüzeye çıkarak kaybolurlar. Kendi iç yolculuğumuzda tüm hücrelerimizle ve dokularımızla iletişim kurabilir hale geliriz. Bu sayede hastalıklarımızın farkına varabilir ve içimizde varolan iyileştirme gücünü kullanabiliriz. Ayurveda’ya göre tüm hastalıklar zihinde başlar. Zihin kendini hasta edebiliyorsa, iyileştirme gücüne de sahiptir. Meditasyonun düzenli yapılması çok önemlidir; çünkü kendimizi keşfetme yolculuğu uzundur. |