Öncelikle sağlığın korunması ve kaliteli bir yaşam için önerilen spiritüel yöntemler, kanser başta olmak üzere kalp hastalıkları, diyabet ve felç gibi tedavisi uzun süren hastalıklarda özellikle tavsiye ediliyor. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erkan Topuz ve Marmara Üniversitesi Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Bölüm Başkanı Profesör Doktor Cengiz Canpolat, hastalarına özellikle önerdikleri bu yöntemlerin iyileşme sürecini çok olumlu etkilediğini belirtiyor.
PROF. DR. ERKAN TOPUZ, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ: Hastalarımıza tıbbi tedavinin yanı sıra meditasyon, yoga reiki gibi yöntemleri de öneriyoruz. Ayrıca resim yapmalarını, dans etmelerini, müzik dinlemelerini de öneriyorum. Yoga, reiki, meditasyon uygulamaları tedavi edici değildir ancak hastanın direncini artırıp, onu daha güçlü kıldığı için çok önemlidir. Dolayısıyla bu tür spiritüel uygulamalar hastalığın iyileşme sürecini olumlu etkiliyor ve hastanın hastanede kalış süresini kısaltıyor.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ ÇOCUK HEMATOLOJİ VE ONKOLOJİ BÖLÜM BAŞKANI PROFESÖR DOKTOR CENGİZ CANPOLAT: Spiritüel tedavi yöntemlerinin özellikle kanser gibi hastalıkların tedavisinde çok yararlı bir destekleyici olduğuna inanıyorum. Sadece meditasyon, reiki, yoga da değil akupunkturun da olumlu etkileri var. Literatürde bu öğretilerin özellikle kanserli hastalarda, anksiyeteyi, ağrıyı, huzursuzluğu, uykusuzluğu, kemoterapinin yan etkilerini ve fiziksel bir takım şikayetleri ciddi derecede azalttığına ve hastanın bütün bu durumlara toleransını artırdığına dair bilgiler yer alıyor. Tabi ki bunlar konvansiyonel tıbbi tedavinin yerini alabilir diye bir şey söz konusu değildir. Bunlar ancak konvansiyonel tedaviye yardımcı olabilir. Araştırmalar göstermiştir ki bu tür uygulamalar vücudun endojen mekanizmalarını hareket geçiriyor. Mutluluk veren endorfin
hormonunu artırıp, adrenal ve kortizon sentezine etki ederek stresi ve anksiyeteyi azalttığı görülmüştür. Yine hücresel immünüte üzerinde etki ettiğini gösteren, pozitif bulgular vardır.
Önceleri panik atak, stres, depresyon gibi psikolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan bu yöntemler üzerinde yapılan çeşitli araştırmalarda kalp ritminin yavaşladığı, kan akışının düzene girdiği, kan basıncının düştüğü, beyin yarım kürelerinin dengelendiği, adrenalin hormonunun ve kolesterolün azaldığı, oksijen tüketiminin düştüğü görülmüştür.
Yoga, reiki ve meditasyon gibi spiritüel yöntemler, insanın içindeki enerjiyi kullanabilmesini ve kendi zihinsel gücünün farkındalığını sağlıyor diyebilir miyiz?
TACETTİN OCAK, REİKİ EĞİTMENİ: Bir kelime veya cümlenin sürekli tekrarlanması bir meditasyondur. İnsanın tekrar ettiği kelimenin peşinden gitmesi, onun beyin dalgalarını yumuşatır ve öyle bir noktaya getirir ki artık tamamen sakin bir zihin haline gelir. Hatta onun da ötesinde insanın düşüncenin olmadığı bir alana geçmesini sağlar. Bu büyük bir fırsattır aslında, insanın huzuru ve mutluluğu için bu büyük bir imkandır. Çünkü insanın o noktada aldığı zihinsel haz, bu dünyaya ait bir haz değildir.
Spiritüel Yöntemler tedavinin başarısını artırıyor
Bu uygulamaları daha çok kanser tedavisi gören hastalara önerdiğinizi belirtiyorsunuz, bu yöntemleri uygulayan hastalarda, bu yöntemlere baş vurmayan hastalara göre ne gibi farklar gözlemliyorsunuz, bunların hasta üzerindeki etkilerinden söz eder misiniz?
PROF. DR. ERKAN TOPUZ: ilaç, ameliyat ya da radyoterapi her şey demek değildir. Bu tür uygulamalar hastanın psikolojik durumun düzeltip hayata bağlanmasında son derece etkili oluyor. Hasta kendisini daha güçlü hissediyor, ağrılara ve acılara daha kolay katlanıyor. Bütün bunlar da bizim işimizi kolaylaştırıyor, çünkü karşınızda zor bir
hastalıkla mücadele eden bir insan var ve onun psikolojik yapısı, gücü ve genel durumu sizin işinize de yansıyor. Bu yöntemler, hastada bir arınma sağlıyor. Meditasyon ve yoganın yanı sıra bu etkiyi dualar ve inanç tedavileri ile de görebiliyoruz. Dünyada bir çok yerde özellikle kanser gibi, koroner hastalıklar gibi kronik hastalıklarda hastalara
bu yöntemler önerilir. Örneğin, katoliklerin yaptığı dua çalışmaları vardır. Kalp damar hastaları üzerinde yapılan bu dua çalışmaları hastanın ruhi durumunu düzeltiyor, endorfin hormonunun açığa çıkmasına neden oluyor, hastayı hayata bağlıyor ve yapılan tedavinin daha başarılı olmasını sağlıyor. .
TACETTİN OCAK: Meditasyon yapan insan içindeki özle minik minik temaslar kurar. Bu tesamlar hemen bütün bedene ruha ve zihne yayılır ve mutluluk hormonunun salgılanması artar. Burada zihin, ruh ve fisiksel beden bir bütündür. Biz bir yandan reiki ya da meditasyon yaparken bir yandan da olumlu düşünmeye çalışırız. Bu tür uygulamalar otomatikman pozitif düşünceyi de beraberinde getiriyor.
Reiki bilen ve uygulayan biri olarak bu yöntemin size sağladığı katkılardan ve reikiyi günlük hayatta nasıl kullandığınızdan bahseder
misiniz?
PROF. DR. CENGİZ CANPOLAT: Ben kendi fiziksel ve ruhsal sağlığım için birinci ve ikinci derece reiki öğrendim ve bundan çok yarar görüyorum. Vücudumda birikmiş negatif enerjiyi uzaklaştırıyor, yorgunluğumu alıyor, zihinsel konsantrasyonumu artırıyor ve beni sakinleştiriyor. Açıkçası yararını gördüğüm için herkese tavsiye ediyorum. Bazen
ağrılarımda ilaç kullanmama gerek kalmıyor. Ağrı azaltmada bunun çok etkili olduğuna inanıyorum.
Reikiyi hastalarınız üzerinde denemeyi düşünür müsünüz?
PROF. DR. CENGİZ CANPOLAT: Henüz hastalarım üzerinde böyle bir uygulama yapmadım. Aslında kullanılabilir ancak henüz Türkiye’de ve hastane ortamında böyle bir uygulama yok. Zaten böyle bir talep de yok, çünkü bizde çok iyi bilenen şeyler değil. Örneğin yurt dışındaki hastanelerin hemen hepsinde hem dua merkezleri hem de hastalara
rahatlama sağlayacak birimler var. Psikolog ve pedagoglar hasta çocukların rahatlatılması ve tedaviye hazırlanması için çalışmalar yapıyor. Yani batıda inanç tedavileri ve relaksasyon tedavileri çok daha fazla kullanılıyor. Bence bu tür yöntemleri tamamen yadsımamak gerekir. Ben bu tür rahatlatıcı tedavileri hastalarımıza uygulamamız gerektiğine inanıyorum.
Şarlatanları ayıklamak lazım
Genellikle bu tür yöntemelere getirilen en önemli eleştiri, bunların bilimsel olmadığı ve ticari amaçla yapıldığı yönünde. Bilimsellikten uzak olduğu için bu tür uygulamaları şarlatanlık olarak nitelendirenler de var….
PROF. DR. CENGİZ CANPOLAT: Tabi bu tür uygulamaları suistimal edecek insanların çok olduğuna inanıyorum ama yapmalayanların da olduğuna inanıyorum. Her şey suistimale açıktır, bunun da suistimal edilmesi mümkündür ancak bu işi gerçekten karşısındakine fayda amaçlı yapanlar da var. Bilim, kimsenin tekelinde olan bir şey değildir. Pozitif
bilimler olduğu gibi spiritüel bilimler de var. Bugün izah edemediğimiz bir çok doğa üstü olayın gerçekleşmesini sağlayan o farkındalık, o yüksek beyinsel konsantrasyon ve beynin bizim bulamadığımız kısımlarının tarih içinde yarattığı mucizevi olayları da düşünürseniz, olayları yorumlamanız değişir. Yani bilim her şeyi açıklayamayabilir.bu tür şeyleri baştan reddetmek yerine biraz okuyup araştırmak ancak bu konuyu şarlatanlık malzemesi yapanları da
ayıklayıp atmak lazım.
“İyileşmeyi sağlayan şey, insanın özünden beslenmeyi öğrenmesidir”
Şu ana kadar tıbbi tedaviyle birlikte spiritüel yöntemleri kullanarak iyileşen bir çok öğrencisinin olduğunu söyleyen reiki eğitmeni Tacettin Ocak, daha çok onkologlar tarafından kanser tedavisi gören hastaların kendilerine yönlendirildiğini belirtiyor.
TACETTİN OCAK: Hem tıbbi tedavi alıp hem de reiki yaparak şifa bulan ve uzun süre sağlığını koruyabilen bir çok öğrencim var. Reikiyi bir yaşam biçimi haline getirmekte çok yarar görüyorum. Tamamen bireyselliğe yönelik, paylaşımdan uzak, gelecekten kaygı duyan ve reklamlar sayesinde değerimizin düşürüldüğü bir çağda yaşıyoruz. Böyle bir ortamda bocalayan insan, içinin sesini, mantık ve akla ters gelmeyen iç sesini dinleyerek bütün zorlukların üstesinden gelebilir ve kendisini iyileştirebilir. Hastaları iyileştiren şey, reiki ya da meditasyon değildir, iyileşme sağlana asıl şey insanın kendi özünden beslenmesidir.
“Pozitif düşüncenin önemine inanın”
TACETTİN OCAK: Bu tür yöntemler sadece hastalıkların tedavisinde etkili olmuyor. Bunların en önemli etkisi de pozitif düşünceyi artırması. Çoğu zaman önemsemediğimiz olumlu düşünce tarzını yaşam biçimi şekline getirdiği için vücut direncini de artırıyor. Hepimizin içinde bütün evrenin her türlü bilgisi vardır. Bizim yapacağımız şey ise, hastalanmadan bu gücü kullanmayı öğrenmek. Önemli olan sağlığın korunması olduğuna göre, insanlar hastalanmadan önce bu güçlerini kullanmayı öğrenmeliler.
Modern tıbbın kanser hastalarına uyguladığı cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerinin yan etkilerinin fazla, maliyetinin yüksek ve iyileşme oranının yüzde 65 düzeyinde olması, hastaları tamamlayıcı tedavi yöntemlerini de denemeye yönlendiriyor. Bunu dikkate alan Sağlık Bakanlığı, Ulusal Kanser Danışma Kurulu’na tamamlayıcı tıpla
tedavi yöntemleri üzerinde bir çalışma başlatması görevi verdi. Ulusal Kanser Danışma Kurulu’nun tamamlayıcı tıp yöntemleri ile ilgili çalışmaları devam ediyor.
Türkiyede ve dünyada bu tür tedavilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
PROF. DR. CENGİZ CANPOLAT: Ben bu tür tedavilerin geleceğini parlak görüyorum, çünkü zaman inişli çıkışlı bir seyir gösteriyor. Yani insanların bir noktada bu tür olaylara daha fazla önem vereceklerine inanıyorum. Çünkü hastalıklar bir noktada insanlardan bir adım önde gidiyor. Enfeksiyonlar direnç geliştiriyor. O zaman bizim de farklı
yöntemleri işin içine katmamız gereken zamanlar çok uzak değil. İnsanoğlu daha farklı bir bilinç düzeyine doğru gidiyor, belkide gelecekte bu yöntemler konvansiyonel yöntemlerin yanında eşdeğerde yer alabilecek. Bunların olmasını ben çok uzak bir gelecekte görmüyorum.
|