Manik Depresif Nedir, Manik Depresyon Hastalığı
Manik-depresif hastalık bipolar bozukluğun en ağır şeklidir. Duygudurumda, enerji düzeyinde ve uyku gereksiniminde büyük dalgalanmalar olmasıyla belirlidir.
Manik dönem genellikle hızlı gelişir, sıklıkla birkaç günde, bazı durumlarda da, birkaç saatte. Her takip eden atakta ortaya çıkış daha da hızlıdır. Atak tipik olarak 4-12 ay sürer. Manik dönemin başlangıcında, kişi kendini dünyanın tepesinde hisseder, coşkulu ve kendine çok fazla güvenlidir. Daha enerjiktir, uyku gereksinimi azalmıştır ve bir süre için oldukça üretken olabilir. Düşünceler birbiriyle yansır ve kişi bir sürü düşünce ve planla doludur. Konuşma hızlanır. Manik dönem sürdükçe, kişi giderek daha heyecanlı, sinirli ve sonunda saldırgan ve patlayıcı bir hale gelir. Düşünceler düzensizleşir. Sonunda kişide büyüklük (grandiyöz) ve şüphe (paranoid) sannları ortaya çıkabilir. Kendisinin İsa Peygamber olduğuna ya da mafyanın onun peşinde olduğuna inanabilir.
Bipolar depresif dönem sıklıkla haftalar içinde gelişir. Hastalar karakteristik olarak çok yorgun ve isteksiz hale gelirler ve çok uyuma eğilimindedirler. Sanki kolları ve bacakları kurşundan yapılmışçasına kendilerini ağır hissetmekten yakınırlar. Depresyon dönemleri genellikle manik dönemlerden daha uzun sürer.
Bipolar II bozukluğunda, kişide majör depresyon dönemleri hipomani olarak adlandırılan daha hafif manik dönemlerle biraradadır. Siklotimi olarak adlandırılan hafif bipolar bozukluğu olan bir kişide, göreceli olarak hafif ama yine de sorun yaratan duygudurum dalgalanmaları vardır. Başkaları tarafından huysuz veya zor biri olarak değerlendirilir. Distimide olduğu gibi, bipolar 11 ya da siklotimisi olan bir kişiye ruh sağlığı uzmanları tarafından sıklıkla, kişilik bozukluğu diye yanlış tanı konur.
Bipolar bozukluklar aslında unipolar bozukluklardan daha seyrek görüldüğü kabul edilir. Ancak bipolar ll’li ve bipolar l’li hastalan toplarsanız oran 2/3 unipolar, 1/3 bipolar şeklindedir. Bazı araştırmacılar bipolar hastalıkların (bipolar 1, bipolar 11, siklotimi) toplam sıklığının unipolar bozukluklarınkine eşit olduğunu söyler.
Depresyona ve diğer duygudurum bozukluklarına ne neden olur? Depresyon ortaya çıkmasında pek çok etkenin rol oynadığı karmaşık bir hastalık olmasına karşın, güncel bilimsel kanıtlar temel sorunun kalıtımsal ve biyolojik olduğunu işaret etmektedir. Problemin kesin doğası hakkında emin değiliz, ancak depresyon ve bipolar bozukluğun beyinin biyokimyasındaki bir bozukluğa bağlı olduğu açıktır ve muhtemelen hormonal ve bağışıklık sistemlerinin işleyişlerinde de böyle bir şey söz konusudur.
Bu anlamda, bunlar akıl hastalıkları (bir zihin hastalığı) değil fakat beynin bedensel hastalığıdır. Duygudurum bozukluklarındaki biyokimyasal sorunları daha iyi anladıkça akıl hastalığı terimi sonunda kullanım dışı kalacaktır.
Depresyondaki kalıtım ve biyokimya ile ilgili bilimsel kanıtlar birkaç kaynaktan gelmektedir:
Tek Yumurta İkizi Çalışmaları Bunlar, tek yumurta ikizlerinin (aynı genetik yapıya sahip) birbirinden ayrı büyütüldüklerinde, birisinde klinik bir depresyon ortaya çıktığında diğer ikizde de depresyon çıkma olasılığının tesadüfen olabilecekten daha yüksek olduğunu göstermiştir. Evlât Edinme Çalışmaları Depresyonlu anababalara ya da akrabalara sahip bireylerin depresyonu olmayan ebeveynlerce evlât edilip yetiştirildikleri durumlarda, depresyona yakalanma sıklıkları tesadüfen olabilecekten daha fazladır.
Biyokimyasal Çalışmalar Depresyonlu bireylerin beyin biyokimyalarında bazı benzer anormallikler vardır.
Beyin Görüntüleme Çalışmaları Çok sayıdaki depresyonlu kişinin beyin metabolizmalarının resimleri arasında bazı benzerlikler vardır. (Görüntüleme teknikleri muhtemelen tek bir hastaya tanı koymada yardımcı olabilmektedir.)
İlaca Yanıt Çalışmaları Depresyon belirtileri olan kişilerin büyük çoğunluğu, beyinde belli bir biyokimyasal dengesizliği düzelttiğine inanılan ilaçlara yanıt verir.
Bu, bireyin yetiştirildiği ortamın ya da daha sonraki kötü yaşam koşullarının duygudurum bozukluklarında hiçbir rolünün olmadığı anlamına gelmez. Son zamanlardaki düşünce depresyondaki genetik ve biyokimyasal işlev bozukluğunun depresyonlu kişinin yetiştiği ailedeki sorunları da kapsayan yaşam olayları tarafından tetiklendiği şeklindedir. Genetik olarak depresyona yatkınlığı olan bir kişi kendisine kötü davranan alkolik anababalar tarafından yetiştirildiyse, bu kişinin yine yatkınlığı olan ama daha düzenli bir evde yetişen bir kişiye göre depresyona yakalanma olasılığı daha fazladır.
Depresyonu olan bir kişi çektiği duygusal acı için genellikle iyi nedenler bulabilir. Duygudurumuyla ilgili sorunları açıklamak için berbat bir çocukluk döneminden ya da şu andaki sorunlarından söz edebilir. Fakat bu nedenler, tek başına, sıklıkla birinin kendini çökkün hissederken nasıl depresyona özgü pek çok belirtinin ortaya çıktığını açıklamaz. Pek çok insan çok acı veren, her türden travmayı yaşayabilirler ancak bu depresif hastalığın belirtileriyle sonuçlanmaz.
Bundan sonra hastalanacak herkes şunu aklında tutmalıdır, depresif hastalık bir kez ortaya çıktı mı onu tetikleyebilecek olaylardan bağımsız olarak kendine ait bir yaşam oluşturabilir. Depresif hastalık olumsuz olaylar sonucunda ortaya çıkmış bile olsa bunun düzeltilmesi için tıbbi tedaviye gereksinim vardır.