Kronik fotohasar (foto yaşlanma nedir)
Yaşlanmaya bağlı oldukları düşünülen kırışıklıklar ve diğer deri değişiklikleri aslında solar UV ışınlarının yaptığı kronik hasara bağlıdır. Bu değişiklikler çiftçiler, inşaatçılar veya kayıkçılar gibi açık havada işi olanlarda daha belirgindir. Güneşte kolay yanan açık tenli ve mavi gözlü kişilerde bu durum daha belirgindir. Ayrıca, paket tatil ve ucuz hava yolculuklarının ortaya çıkması, açık alanların özendirilmesi ve bronzlaşma merakı gereksiz olarak aşın güneş ışığına maruziyete neden olur. Sürekli güneşe maruz kalma epidermal ve dermal hasarlara neden olur.
Epidermal Hasarlar
Hücre ve nükleus çapı, şekli, boyanması ve konumu değişiklikleriyle giden küçük epidermal bozukluklar, displazi (veya fotodisplazi) olarak bilinir. Çok sık görülürler ve klinik olarak tespit edilemez ise prekanseröz lezyonlar olan solar keratoz ile Bowen hastalığı, invazif skuamöz veya bazal hücreli karsinom, ve hayatı tehdit eden malign melanom’a neden olabilir
Dermal Hasarlar
Güneşten zarar gören dermal bağ dokusu fibröz özelliğini kaybederek bazı bölgelerde homojen “damla-benzeri”, diğerlerinde ise “budanmış”, kısa, kalın lifler görünümündedir. Bu şekiller beraber olduklarında “spagetti ve köfte” görünümünü alır. Dejeneratif değişiklikler elastik doku gibi boyandığından, solar elastoz olarak adlandırılır. Epidermis’ten grenz zone olarak adlandırılan ince bir dermiş tabakasıyla ayrılsa bile, solar elastoz su-b-epidermal olarak başlar. Güneşe maruz kalma devam ettikçe elastotik doku dermişte gittikçe daha derinlere yayılır.
Solar elastoz etkilenen deriye soluk sarımsı bir ton verir ve hasarlı dokunun değişmiş mekanik özellikleri ile ağız ve gözler etrafında oluşan kırışıklıklardan sorumludur. Dermis’te bulunan genişlemiş büyük telanjiektatik kan damarları, klinik olarak görülen telanjiektazi’lerden sorumludur.
Topikal retinoidlerin (tretinoin, izotretinoin ve tazaroten) birkaç ay kullanımı yeni dermal bağ dokusunun sentezini uyararak fotohasarlı derinin görünümünü düzeltebilir.
Fotohasarın Önlenmesi
Güneş ışınlarından tamamen izole olmak çok zordur ve en iyisi mümkün oldukça aşağıdaki yöntemlerle UV ışınların dozunu azaltmaktır:
sabah 11.30 ve ile öğleden sonra 2.30 arasında güneşe çıkmamak gölgede kalmak
opak koruyucu elbiseler kullanmak ve geniş kenarları olan şapkalar, pantolon ve uzun kollu gömlekler kullanmak güneş koruyucuları kullanmak
Koruyucu kremler veya losyonlar zararlı UV ışınlarını filtre eder veya geri yansıtır. Eski koruyucular olan, paraaminosalisilik asit, benzoik asit esterleri, homosalisilatlar, benzofenon ve tarçın türevleri primer olarak 290 nm UVB segmentini filtre etmek için tasarlanmış olmasına rağmen, UVA’ya karşı azda olsa koruma sağlardı. Yeni koruyucu maddeler UVA’ ya karşı iyi koruma sağlayarak ve kronik fotohasar ile deri kanserini önlemede yararlı olabilir.
Koruma etkisi genellikle güneş koruyucu faktör (Sun Protecting Fac-tor – SPF) olarak ölçülür. SPF koruyucu madde ile deride kızarıklık oluşturmak için gereken minimal zamanın (dakika), koruyucu olmaksızın kızarıklık oluşturmak için gereken minimal zamana oranıdır. Örneğin; güneş koruyucusu kullanılarak kızarıklık ortaya çıkarmak için 15 dakika gerekliyse ve koruyucu olmadan bu süre 1 dakikaya iniyorsa, bu koruyucunun SPF’si 15’tir. UVB’ye karşı koruma göstergesi olarak SPF’ye güve-nilebilmesi için test çok dikkatlice standardize edilmiştir.
UVA’ya karşı korumayı ölçmek ve ifade etmek daha zordur. Pratikte koruyucuların UVA’ya karşı etkisi genellikle UVB’ye karşı korumanın UVA’ya karşı korumaya olan oranın “yıldız sistemi” ile derecelendirilmesidir; dört yıldız en iyi oranı ifade eder. Şu anda iki yöntem kullanılmaktadır. Biri “pigment kararma yöntemi” olup, deride geçici bir renk kararması elde etmek için gerekli zaman ölçülür. Diğeri ise, in vitro spektroskopik yöntemdir. Güneşe maruziyeti ilgilendiren diğer önemli noktalar şunlardır:
UV ışınlar kum, kar ve beyaz duvarlar gibi beyazımsı yüzeylerden yansır ve bu durumlarda alınan UV ışınlanma dozu yükselir. Önemli derecede UV ışınlar bulutlardan geçer ve bu yüzden bulutlu günlerde bile yanma olasılığı vardır.
Ekvatora ne kadar yakın olunursa UV ışınlar o kadar direkt gelir ve yanmak aynı derecede kolaydır. Denizden yükseklik ne kadar fazlaysa, UV ışınlara maruziyet o derecede fazladır.
Açık tenli kişiler daha çok risk taşır, örneğin kızıl veya sarı saçlılar, mavi gözlüler, pembe-beyaz tenliler “her zaman yanar, hiçbir zaman bronzlaşmazlar” (tip I kişiler, daha az tip II olanlar). Kelt soyundan gelenler koyu ten renkli olsalar bile genellikle UV ışınlara karşı çok hassastırlar.