Koku Alma Bozukluğu, Koku Alma Kaybı
Toplumun %1-2’sinde bulunan koku duyusundaki bozukluk sık sık hekime başvurma nedeni olmaktadır. Burun ve sinüslerle ilgili yakınmaları olan hastalarda koku alma işleviyle ilgili ikincil yakınmalar da olmaktadır. Özellikle yaşlılar ve demansa girmiş olanlar koku alma kaybının farkında olmamaktadır. Duman, yangın, gaz kaçağı ve bozulmuş yiyeceklerin fark edilmesi gibi güvenlikle ilgili konular nedeniyle koku alma işlevinin doğru değerlendirilmesi büyük önem taşır.
Koku duyusunun tamamen kaybolması anos-mi olarak adlandırılır. Gerçek anosminin nedenleri çok çeşitli olabilir. En sık karşılaşılan nedeni burun içi hava yolunun tıkanıklığıdır. Bunlar travma (septum deviasyonu), alerjik ödem (burun polipleriyle birlikte), enflamatu-ar ödem (viral üst solunum yolu enfeksiyonları), eksuda ve neoplazmalardır. Burundaki yabancı cisim de, çevredekileri rahatsız edecek ölçüde kötü kokuya neden olarak burun tıkanıklığı, burundan kötü kokulu akıntı ve anosmiye yol açabilir. Burun mukozası harabiyetine yol açan atrofik rinit, senil atrofi, tok-sik kimyasal maddeler (çinko sülfat, kurşun, uçucu gazlardan benzen, formaldehit, benzol, mentol), olfaktor siniri zedeleyen burun içi cerrahi girişimler de anosmi nedenleri arasındadır.
Anosmili hastada ilk önce çok ayrıntılı bir burun muayenesi yapılmalıdır. Hastanın öyküsü alınarak, koku alma bozukluğunun nedenleri araştırılır. Burun, paranazal sinüs ve beyin BT’leri yardımcı muayene yöntemleridir. Intrakranyal lezyonlar, frontal lob tabanını ve kribriform laminayı tutan tümörler, olfaktor sistemin iskemisine yol açan vasküler olaylar, kafa travması (kribriform lamina kırığı, olfaktor sinir kesişi, frontal lob-olfaktor bulbus hemorajisi) nörolojik açıdan araştırılması gereken durumlardır.
Doğumsal hastalıklardan Kallman sendromu (olfaktor yapı hipoplazisi-hipogonadotropik hipogonadizm) otozomal dominant geçiş gösterir ve anosmi, sağırlık, kriptorşidi ve renal-kranyofasyal anormallikler gibi belirtiler gösterir.
Koku ve tat testleri, koku bozukluklarının tanısında vazgeçilmez incelemelerdir. Pensil-vanya Üniversitesi Koku Tanımlama Testi (PÜKTT) en nesnel testlerden biridir. Son zamanlarda anosminin hızlı değerlendirilmesi için alkol koklama testi (AKT) geliştirilmiştir. Koku alma bozukluğunun ayırıcı tanısı 200’den fazla hastalığı kapsar. Bunama başlangıcı olan hastalarda koku alma işlevi bozulduğundan koku alma testleri Alzheimer hastalığının başlangıç dönemlerinde saptanmasına yardımcı olur. Parkinson hastalığı, Huntington hastalığı, insan bağışıklık eksikliği sendromundaki nörokognitif bozukluklar da koku alma işlevini bozabilir. Yaşlılarda koku alma azalır, koku alınamayınca besinler iştah uyandırmaz ve sağlıklı beslenme gerçekleşmez.
Parosmi (hayali kokuların algılanması) ve hiperosmi (koku uyaranlarına karşı aşırı duyarlılık) tanımlanmalıdır. Bu durumlar genellikle merkezi beyin lezyonlarını gösterir.
Histerik hastalar ya da sahtecilik tanımında Schneider’in öne sürdüğü test kullanılabilir. Koku epiteli trigeminus sinir liflerini de içerir ve bunlar uyarıldığında hastada karıncalanma, uyuşukluk gibi duyumlara yol açar. Organik anosmili hasta amonyakla (trigeminus uyaranı) yanma ya da karıncalanma duyar ancak kahve kokusunu (saf olfaktor uyaranı) algılayamaz. Sahtecilik kuşkusu olan kişi ise karmaşık yanıtlar verir.
Burun tıkanıklığına yol açan organik nedenlerden rinitler, polipler ve yabancı cisimlerin tedavisiyle koku duyusu geri dönebilir. Ancak viral üst solunum yolu enfeksiyonu olan yaşlı hastalarda anosminin bir haftadan daha uzun sürmesi durumunda hastalığın progno-zu genellikle kötüdür.
Birçok hastada denenmiş olan çinko ve korti-kosteroid tedavisinden başarılı sonuç alınamamıştır.
Anormalliğin nedeni intrakranyal bir lezyonsa yararlı bir tedavi yoktur. Lezyonun periferik olduğu durumlarda prognoz biraz daha iyidir ve kapsamlı tedaviyle sonuç alınabilir, ilk aşamada poliplerin çıkarılması ya da endoskopik sinüs cerrahisi gibi bir girişim uygulanır, bunu altta yatan alerjik rinit tedavisi izleyebilir.