Bazı canlılarda temel bir yaşam fonksiyonu olan koku almanın; insanlarda önemi minimize edilmiş olsa da bozuk yiyecekler ve doğal gazlar gibi bazı tehlikeli durumlardan haberdar olmamızı sağlayan ya da taze bir ekmeğin ve güzel bir parfümün kokusunda bizi hoşnut eden bir fonksiyonu bulunmaktadır.
Koku ve tat duyusu, birbirleriyle yakından alâkadardır. Bunların kombinasyonu, aroma duyusunu teşkil eder ve bunlardan birindeki işlev bozukluk, diğerini de etkiler. Koku ve tat bozuklukları sık olarak görülmesine rağmen, hasta tarafından gözardı edilebilir veyâ bu yöndeki testleri sıkıcı ve vakit kaybı olarak gören bir hekim tarafından atlanabilir.
Ne var ki, ciddi bir hastalığın habercisi olabilecekleri ve hastanın özel hayatındaki beslenme, tat alma, şahsi temizlik gibi sahaları etkileyebilecekleri için, bu bozuklukların isabetli bir şekilde teşhis edilmesi elzemdir. ABD’de yapılan bir çalışmada 200 binden fazla kişinin her yıl koku ve tat alma bozukluklarıyla doktora başvurduğu tahmin edilmektedir, ancak çok daha fazla vaka bildirilmeden kalmaktadır.
Koku alma, çok ilkel bir duyu olmasına rağmen hala çok az anlaşılmıştır. Sinir hücresi yenilenmesi ve bilgi iletimi ile ilgili yeni araştırmalar koku alma problemleri olan insanların tedavisine yardımcı olacaktır. Kokular, değişik bileşiklerin kompleks bir karışımıdır. Koku almak için suda ya da yağda eriyebilen bileşiklerin burun mukozası ile teması gerekmektedir. İnsan, çok sayıda değişik kokuyu birbirinden ayırabilmektedir. Burun üst kısmındaki koku mukozası ve iletimi hızla yorulan, fakat hızla yenilenen bir yapıdadır. Köpekler ve tavşanlar, insanlardan daha geniş bir mukozal alana sahiptir. İnsanlardaki koku mukozasının büyüklüğü yaklaşık 2-4 cm2’’lik bir alandır.
Koku duyusunda azalma olan hastaların tedavi edilebilmesi problemin nereden kaynaklandığının belirlenmesine bağlıdır. Koku alma bozukluklarla ilgili 200’den fazla hastalık tanımlanmıştır. Hastalara tanı koymada öykü, fizik muayene, kimyasal uyarı testleri ve görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır. Koku kaybının en yaygın sebebi burun ve paranazal sinüs hastalıklarıdır (yüzde23). Bunu yüzde 19’luk oranla üst solunum yolu enfeksiyonları ve yüzde 15’le kafa travmaları takip eder.
Tanı için en önemli basamak hastanın şikayetlerinin öyküsüdür. Problemi araştırmadan önce hastanın, kokusunu hatırladığı, bilinen beş on nesneye karşı duyu kaybı öncesinde algıladığı koku duyusunu tanımlaması yararlı olabilir. Bu, koku kayıbı öncesindeki koku fonksiyonunun düzeyini göstermede yardımcı olur. Birçok hasta problemini "tat alamama" şeklinde yansıtır. Hastaların yüzde 80’i tat duyusunu, koku duyusundan gerçek anlamda ayırdedemez.
Öykü, diğer taraftan koku kaybının ne kadar süre içinde meydana geldiğini yansıtmalıdır. (Günler, haftalar ya da aylar) Öykü alırken hastanın kafa travması geçirip geçirmediği, üst solunum yolu enfeksiyonu ya da toksinlere maruziyet durumu sorgulanmalıdır. Son olarak hastanın genel sağlık durumuna ve guatr gibi sistemik hastalıklarının olup olmadığına dikkat edilmelidir. Hastada metabolik hastalıklar ya da psikolojik problemlere bağlı da koku bozuklukları olabileceği unutulmamalıdır.
Detaylı ve endoskopik yöntemi de içeren tam KBB muayenesinin ardından eğer şüpheleniliyorsa altta yatan anatomik bozuklukların tayini ve sinüslerin durumunu ortaya koymak için bilgisayarlı tomografi yapılabilir.
Kaynak: Hastane.com.tr