Kök Nedir, Kök Çeşitleri Nelerdir
Çok az ayrıca dışında kökler bitkinin yeraltındaki kısımlarıdır. Bunlar bitkiyi toprağa bağlar, su ve mineral tuzları alır. Kökler genellikle şeker pancarı ve havuçtaki gibi önemli depo organı olarak görev yapar. Genel olarak ana kök (=primer kök), yan kök (=sekonder kök) ve ek kök (=adventif kök)’e ayrılır.
Kökün Yapısı ve Kök Hücresi
Kök çeşitlilik gösterir ve bitkinin toprağa tutunması ve su ile mineral tuzların emilmesini sağlama gibi iki önemli görevi vardır. Kökün enine kesidi incelendiğinde bir “MERKEZİ SİLİNDİR” görülür. Bu kabuk dokusu tarafından sarılır. Kokucu bölgesindeki dış kısma “RİZODERMİS”, iç kısma ise “ENDODERMİS” denir. Büyüme zonunun bulunduğu kokucu bir “KÖK YÜKSÜĞÜ” tarafından sarılır ve bu yolla da korunur. Bunun hemen akabinde kök saçağı (yan köklerinin) yer aldığı bölge gelir. Yaşlı kök kısımlarında kök saçağı bulunmaz.
Su ve mineral tuzlarının alınımı sadece kök saçağı bölgesinde gerçekleşir. Kök saçaklarının etrafında çeperler vardır ve uzunlukları ise birkaç milimetreyi bulur.
Kök saçaklarını rizodermis yapar. Bunlar toprak tanecikleri arasına girip, binleri bulan (1 cm ‘de birkaç bin adet) sayıları ile kökün yüzeyini artırır. Bir çavdarın tahminen 10 milyardan daha fazla kök saçağı vardır. Bu kök saçakları ardarda eklenirse 10 000 km’lik bir uzunluğa ulaşır. Bunlar sadece birkaç gün yaşar; ama sürekli olarak yeni kök saçakları oluşur. Bunların ölümü ile birlikte rizodermis hücreleri de parçalanır. Böylece onların altındaki kabuk tabakası yeni bir kapama dokusuna dönüşür. Kabuğun hücreleri de su geçirmez mantar maddesi depolar. Bu nedenle kökün yaşlı bölümlerine su giremez. Merkezî silindir iletim ve destek dokudan oluşur. Merkezdeki bu yerleşim düzeni, köke daha çok çekme ve eğilme yeteneği verir.
Köklerin esas görevlerinden başka işlevleri metamorfoz (=değişim)’a uğrayarak gerçekleştirir. Buna göre kök besin maddesi depolar (=depo kökü, örneğin, patates, yıldız çiçeği ve turp); bataklık bölgelerde solunum kökleri yaparlar; duvar sarmaşığı (=Hedera helix)’ndaki gibi tutunma kökü; bir süs bitkisi olan deve tapanı (=Monstera deliciosa) ve mısır (=Zea mayadaki gibi destek kök olabilir; sıcak ülkelerde sıkça rastlanan, örneğin orkidelerdeki gibi asimilasyon kökü oluşturulabilir. Ökseotu (=Viscum albüm), cinsaçı (-Cuscuta sp.) ve canavarotu (=Drobanche sp.) gibi parazit bitkilerin, konak bitkiden yararlanmak için yaptıkları sömürücü kökler ya da emme kökler; Çiğdem (—Crocus sp.) ve Türkalacası {-Lilium martagon) gibi bitkiler, toprakaltı gövdelerinin daha derine gitmesini sağlamak için çekme kökleri yaparlar ve nihayet hurma ve palmiyelerdeki gibi diken şeklinde olan kökler koruyucu görev yapar.
Kökün Suyu Alması
Kökler, toprağın su rezervi ile ilişkidedir. Toprak tanecikleri arasındaki boşluk-lu bölgelerde kapiler su toplandığı halde, hidrat suyu toprak taneciklerinin üstünde bağlı olarak bulunur. Bitki, suyun bu her iki şeklini de kullanır.
Su köke, saçak bölgesindeki mantarlaşmamış hücre çeperinden kolayca girer. Buradan iki farklı yolla merkezi silindire geçer. Birinci yolda kapiler boşluklarla hücre çeperindeki mantar benzeri birikim ile bu yoldan suyun ilerlemesi engellenir. “CASPARY” adı verilen bu hatlar suyu geçirmez. Su ancak endodermis hücrelerinin protoplastlan üzerinden ilerler. Su diğer yolla da kök kabuk hücrelerinin protoplastlan ile endodermis hücrelerinin plazmasına iletilir. Buradan da merkezi silindirin su iletim borularına geçer.
Suyun kabuk doku tarafından yer değiştirmesinden kök hücrelerinin dıştan içe doğru artan ozmotik emme gücü sorumludur. Bununla beraber emme gücü endodermisde oldukça azalır. Bu duruma “ENDODERMİS PATLAMASI” denir.
Endodermisden merkezi silindire giden başka bir yol için ozmotik kuvvet söz konusu değildir. Ama merkezi silindirin kanallarında suyu muhtemelen endodermis hücrelerinden çeken düşük bir basınç vardır. Bu düşük basınç, yapraktaki buharlaşma faaliyeti sonucu oluşur. Bitki endodermis hücreleri sayesinde içinde birçok iyon ve molekül bulunan su alma işini düzenler.
Kökün İyonları Alması, Bitkilerde Kök
Kural olarak topraktaki iyonlar, kök saçağında bulunan hücrelere göre daha az yoğundur. Kök saçakları topraktan su ile birlikte onda çözünen mineral tuzlan da alır. Toprak bu maddeler için önemli bir depodur. Bununla birlikte mineral tuzlarının % 98’i zor çözünür ve ancak çok yavaş serbest hale geçer. Yaklaşık % 0,2’si kapilar toprak suyunda çözünmüş olup hemen kullanıma hazırdır. Geriye kalan kısım toprak taneciklerinin üst yüzeyince emilir. Örneğin kil mineralleri gibi negatif yüklü parçacıklar, katyonlara bağlanır. Bitki bu iyonları, iyon değiştirme işlemi ile kazanır. Bunun için bitki katyonları alır ve protonları dışarıya verir. Anyonlar hidrokarbon (=HCC>3) iyonlarına karşı değiştirilir.
Ölçümler kök hücresindeki anorganik iyon yoğunluğunun onu saran topraktakine göre daha yüksek olduğunu gösterir. İyonlar, yoğunluk düşüşü ile alınır ve zenginleşir. Bu ise sadece ATP kullanımı ile olur; ama seçici olarak alınma gibi bir avantaja sahiptir. Bundan belli bazı iyonların, toprağın mineral tuz rezervinden seçilip alınabilme imkanı doğar. Bitki bu şekilde, K- ve P- iyonları ile takviye edilir. İyonlar kabuk hücrelerinin protoplastlan sayesinde endodermise kadar taşınır. Endodermis hücreleri onları aktif olarak su iletim borularına verir.
Kökler solunum için havaya gereksinim duyar. Onlar toprağın boşluklu bölgelerindeki toprak havasını kullanır. Toprak çok ıslanırsa hava su tarafından dışarıya çıkmaya zorlanır. Bunun sonucunda kökler çürür ve ölür. Bunu da bitkinin ölümü izler.
Kök Basıncı ve Kök Bilgisi
Eğer nem yüksekse, buharlaşma çok zor olur. Kadın mantosu ve diğer birçok ot türü gibi bazı bitkiler, su atarak mineral tuz naklini zorlayabilirler. Onlar aktif olarak, yani enerji kullanıp, suyu özel su yarıklarından (=hidatod) veya yaprak ucu ve kenarındaki su bezlerinden sıkıştırır. Çiği andıran yapıları, sabahın erken saatlerinde izlemek mümkündür. Suyun bu şekilde aktif olarak salgılanmasına “GUTASYON” denir. Buna benzer bir durum da bitkinin belli bölgelerinde olan kanamadır. Eğer bitkinin dalı kesilirse, gövdeden sürekli olarak akıcı bir madde çıkar. Bu olay daha çok huşda (=Betula sp.) görülebilir; öyleki ilkbaharda kesilen noktadan litrelerce şekerli su akar.
Depolanan besin maddesi, buharlaşma ile iletimin daha düşük olduğu bir dönemde tomurcuklara doğru gönderilir ve orada biriktirilir.
Gutasyon ve kanamanın nedeni “KÖK BASINCF’dır. Bu durum buharlaşma hiç olmadığında da, endodermis hücrelerinin iyonları merkezi silindire göndermesi sonucunda olur. Artan iyon yoğunluğu, kök dokudan ozmotik su akışını sağlar ve su yukarıya doğru pompalanır.