Sık Sorulan Sorular
1.Kısırlık Dünyada hangi sıklıkta görülmektedir ?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre (WHO) çiftlerin % 8 – 10 unun kısırlık sorunları olduğu hesaplanmaktadır. Bunun anlamı dünya çapında 50 – 80 milyon insanın bu sorunla karşı karşıya olduğudur. Kısırlık görülme sıklığı bölgesel olarak değişiklikler gösterebilir.
2. İnfertilite yalnızca kadına has bir sorun mudur ?
Hayır! Kadında ya da erkekte infertilitenin görülme sıklığı hemen hemen aynıdır. İnfertilite % 30 – 40 oranında yalnızca kadından kaynaklanan sorunlardan, % 10 – 30 oranında yalnızca erkekten kaynaklanan sorunlardan dolayı ortaya çıkar. Vakaların % 15 – 30 unda problem her iki cinsi birden etkileyen sorunlar nedeniyle ortaya çıkar. Yapılan tüm araştırmalara rağmen çiftlerin % 5-10 unda ise probleme yol açan neden bulunamaz ve bu duruma nedeni açıklanamayan infertilite denilir.
3. İnfertiliteye en sık yol açan nedenler nelerdir ?
Kadında infertiliteye yol açan en önemli nedenler yumurtlama bozuklukları ve tüplerin hasara uğraması gibi anatomik nedenlerdir. Daha az olarak endometriozis ve hiperprolaktinemi gibi nedenler söz konusu olabilir. Erkekte infertilite nedenleri ise 3 başlıkta incelenebilir.
· Sperm sayısını ve kalitesini etkileyen sperm yapım bozuklukları ve anatomik tıkanıklıklar
· Bağışıklık sistemi ile ilgili (immünolojik) sorunlar
· Testislerin hormonal uyarıya sperm üretimi ile cevap verememesi
Ancak sperm üretimindeki bozukluklar ya da spermin yapısındaki bozuklukların nedeni bir çok hastada sorunun kökeni tam olarak belirlenemez.
4. Dış gebelik nedir ?
Gebeliğin rahim dışında bir yerde gelişmesine dış gebelik denilir. Dış gebelik en çok tüplerde görülür ancak başka bölgelerde de olabilir. Örneğin rahim ağzı, karın boşluğunda da dış gebelik olabilmektedir. Dış gebelik nadir bir olgudur ve tüm gebeliklerin yaklaşık % 1 inde gözlenir. IVF tedavisi ile bu risk artabilir. Dış gebelik için risk faktörleri arasında tüplerin enfeksiyonu (salpenjit), klamidya enfeksiyonları, alt karın bölgesinin enfeksiyonları (PİD – Pelvik İnflamatuar Hastalık), tüplerde ya da alt karın bölgesinde yapılan operasyonlar, endometriozis ve apandisit sayılabilir. Dış gebelik belirtileri düşük belirtileri ile benzerdir ve vajinal kanama ile birlikte ya da kanama olmaksızın pozitif gebelik testi söz konusu olabilir. Tanı hastanın risk faktörleri konusunda sorgulanması, fizik muayene, vajinal ultrasonografik inceleme ve laboratuar incelemeleri sonucunda konulur. Dış gebeliğin yeri ve büyüklüğüne bağlı olarak değişik tedaviler uygulanabilir. Dış gebelik genellikle cerrahi olarak çıkartılır ancak bazen de gebelik çok küçük ve hastanın kontrolü mümkün ise daha konservatif tedaviler uygulanabilir.
5. Polikistik Over Sendromu (PCOS) nedir ?
Polikistik over sendromu ya da kısaca PKOS (veya PCOS) tüm kadınların % 6 sını etkileyen bir yumurtlama bozukluğudur.Hastalığı etkileyen çeşitli faktörler vardır. Araştırmacılar bu hastalığın kalıtsal özellikleri olduğunu düşünmektedir. Bu hastalığın en önemli belirtileri;
a.Düzensiz adet kanamaları gözlenmesi ya da adet kanamalarının olmaması,
b.Vücutta aşırı kıllanma, erkek hormonlarının yüksek olması nedeniyle akne (sivilce) gelişmesi,
c.Aşırı şişmanlık (% 40 – 50), diabet gelişmesine yol açabilecek kadar yüksek insülin seviyeleri
d.Ultrasonografide yumurtalıkların çok büyük olması ve içinde inci tanesi gibi dizilmiş küçük kistlerin olmasının görüntülenmesidir.
PKOS’lu kadınlar genellikle infertilite kliniklerine danışmak amacıyla giderler. Doğurganlığı sağlamak amacıyla yapılan tedaviler öncelikle adetlerin düzene sokulmasını hedeflenir.Bu amaçla çeşitli ilaçlar kullanılır (klomifen sitrat, bromokriptin, gonadotropinler) ve kilo verilmesi şiddetle önerilir. Çoğu vakalarda sikluslar düzelerek yumurtlama başlar ve bu tedaviler ile düzene girer.
6. Kadında tüplerinin hasar görmesinin nedeni nedir ?
IVF ilk başlangıcında (fallop) tüpleri kapalı olan kadınların tedavisini hedeflemişti. Daha sonraları IVF uygulama alanları genişledi ve nedeni açıklanamayan infertilite ve erkek infertilitesi gibi sorunların tedavisinde de kullanılmaya başlandı. Şu anda tubal hasar yine IVF uygulanması için en önemli gerekçelerden biridir. Bunun en önemli nedeni geçirilmiş olan (karın içerisi) enfeksiyonlardır. Tüpler genellikle cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklar (örneğin klamidia,mycoplazma veya gonore-belsoğukluğu-) sonucu hasar görmektedir.Ancak apandisit, karın zarının –özellikle kasıkta ,PID- iltihabi hastalıkları da tüpleri zedeleyebilir. Ayrıca karın içerisinde yapılan cerrahi operasyonlar (jinekolojik ameliyatlar, sezaryen, vs), Crohn hastalığı gibi iç hastalıkları sayılabilir. Bu sorunlardan etkilenen hastalar infertilite ve/veya dış gebelik riski ile karşılaşabilirler.
7. Kistik fibrozis ve erkek infertilitesi nedir ?
Kistik fibrozis denilen ve erkek üreme sistemini etkileyebilen bir doğumsal hastalık infertiliteye neden olabilir. Vasa deferens denilen testisleri epididim ve boşalma kanalları ile birleştiren kanal doğumsal olarak yoktur. Bu nedenle spermler penise geçemez. Bu vakalarda testiküler sperm aspirasyonu (TESA) yöntemi kullanılarak hekimler IVF veya ICSI işleminde kullanmak üzere yeterli miktarda sperm elde edebilirler. Elde edilebilen sperm sayısı aşılama (yapay dölleme) tedavisinde kulanmak için çok azdır. Kistik fibrozis, genetik olarak geçen bir bozukluktur ve hastalığın ortaya çıkabilmesi için hem anne hem de babanın bu geni taşıması gerekir. Eğer anne ve baba bu geni kısmen taşıyorsa çocuklarında bu hastalığın ortaya çıkması ihtimali % 50 dir.
8. Endometriozis nedir ?
Endometriozis, rahimin içerisini kaplayan endometrium tabakası denilen dokunun vücutta rahim dışında başka bir yerde bulunması durumudur. Prostat kanseri nedeniyle kadınlık hormonu alan erkeklerde de endometriozis görüldüğü bildirilmiştir. Genellikle alt karın bölgesi içerisine yerleşir ancak nadiren başka bölgelerde de görülebilir bağırsak, tükürük ve gözyaşı bezleri vb). Endometriozis jinekologların en sık karşılaştıkları sorunlardan biridir. Bir çok teoriye rağmen bu hastalık, üreme tıbbının en karmaşık ve en az bilinen hastalığıdır. Hastalık yalnızca insanlarda görülebildiği için deneysel bilgiler elde edebilmek ve hastalığın kısırlık ile ilişkisini ortaya koyabilmek çok zor olmaktadır. Endometriozis patolojik bir durum veya bir hastalık olarak görülmekle birlikte bazan hiç bir rahatsızlığa neden olmadan rastlantısal olarak tanı konabilir. Bazen altta yatan başka bir hastalığın dışa vurumu da olabilir. Örneğin adet kanamasının tüplerden karın içerisine geri kaçışına yol açabilecek, tüp hareketlerini etkileyebilen kimyasal ya da fiziksel bir olay (doğuştan yapısal bozukluk veya tıkanıklıklar) endometriozise yol açabilir. Aynı şekilde, endometriozis infertilitenin nedeni değil sonucu olarak ortaya çıkabilir. Bu sorunun daha net olarak ortaya çıkarılabilmesi için daha fazla çalışmalar yapılması gerekmektedir. Endometriozisde rahim dışında bir yere yerleşmiş olan rahim içi dokusu (endometrium) hormonların etkisiyle her ay rahim içindeki değişikliklerin aynısını gösterip gebelik olmadığı zaman adet kanaması ile eş zamanlı olarak bulunduğu yerde kanamaya neden olur. En sık rahimin hemen etrafındaki karın zarı ve yumurtalıklarda görüldüğünden, kanama sonucu burada tüpler ve yumurtalıkta kimyasal ve fiziksel hasarlara neden olarak gebeliği engeller.
9. Laparoskopide ne yapılır ?
Laparoskop, göbek deliğinin altından açılan küçük bir delikten içeri sokularak karın içerisini görmeye yarayan bir cihazdır. Bu yöntemle karın içerisinde infertiliteye yol açan bir olay var mı ? araştırması yapılabilir. Rahim ağzından verilen metilen mavisi denilen mavi sıvının yumurtalık yollardan ne kadar geçtiği gözlenir, infertiliteye yol açan endometriosis tablusu var mı? Varsa koter yada laser ile yakılması sağlanır.Bunun dışında kısırlığa neden olabilecek herhangi bir yapışıklık, kist vs gibi bir olay gözlenir ise ilave olarak açılan minik deliklerden karın içerisine sokulacak elektrokoter, lazer gibi aletler ile bu durum tedavi edilebilir.
10. Reprodüktif Endokrinoloji-üreme endokrinolojisi- ne demektir ?
Reprodüktif endokrinoloji -üreme endokrinolojisi – tıbbın infertilite, kadın üreme hormonları, kadın üreme cerrahisi gibi olayları ile ilgilenen bir üst ihtisas alanıdır. Reprodüktif endokrinologlar bu uzmanlığı almadan önce Kadın Hastalıkları ve Doğum alanında uzmanlaşırlar.
11. Tekrarlayan düşüklere yol açan nedenler nedir ?
Tekrarlayan düşükler kadınların % 1 ini etkileyen bir durumdur. Bu kadınlarda % 15 oranında gebelik kayıplarına yol açabilir. Eğer bir kadının ilk gebeliği düşük ile sonlanmış ise bunun ikinci gebelikte tekrarlanması ihtimali hafifçe artarak % 18 e çıkar. Ancak iki kez düşükle karşılaşan bir kadında bu risk sonraki gebelikleri için % 25 -30 a kadar çıkar. Bu nedenle hekimler eğer bir kadın iki kez düşük yapmış ise bir infertilite uzmanına başvurulmasını önermektedirler. Gebeliğin ilk 3 ayında oluşan düşüklerin % 50 sinde majör bir kromozomal anomali söz konusudur. Bu oran ikinci üç aylık dönemde % 30 a, son 3 aylık dönemde % 5’e düşer. Tekrarlayan düşüklere yol açması olası diğer nedenler arasında bağışıklık sistemi ile ilgili sorunlar, hormonal dengesizlik, rahimin anatomik yapısındaki bozukluklar ve pelvik enfeksiyonlar sayılabilir. Çalışmalar ayrıca alkol, sigara ve aşırı kafein tüketiminin de tekrarlayan düşüklere yol açabileceğini göstermiştir. Bir kadın tekrarlayan düşükler nedeniyle hekime başvurduğunda, hekim öncelikle nedeni ortaya çıkarmaya çalışacaktır. Tedavi bu bulguya göre düzenlenilecektir. Örneğin, eğer bir kadının rahiminde myom denilen selim tabiatta bir ur var ise bunların cerrahi olarak çıkartılması gerekir. Benzer şekilde rahimin içerisinde bir anormallik var ise bu da cerrahi olarak düzeltilebilir. Eğer kan testleri “Luteal faz yetmezliği” denilen bir duruma işaret ediyor ise (vücudun erken dönemlerinde gebeliği sürdürebilmesi için gereken progesteron hormonunu yeterince üretilememesi) vajinal yolla uygulanılan progesteron tedavisi yapılabilir. Eğer üreaplazma isimli bir mikrop var ise buna karşı antibiotik tedavisi yapılabilir. İmmünolojik bir neden söz konusu ise gebeliğin erken döneminde aspirin tedavisi yararlı olabilir. Yan etkileri nedeniyle pek tercih edilmese de bazı hekimler “heparin” tedavisi yaparak vücudun fetusa karşı bir reaksiyon vermesini zayıflatabilir.
12. 40 yaşından sonra infertilite ?
Genellikle fertilitenin yaşla birlikte azalacağı kabul edilmektedir. 20’li, 30’lu yaşlardaki kadınların doğal şartlarda % 25-30 oranında gebe kalma şansları varken bu oran 40’lı yaşların başlarında % 5’e düşer. IVF tedavisinde başarı şansını en yüksek oranda etkileyen faktör yaştır. Araştırmalar ilerleyen yaşla birlikte kadınlardaki yumurtaların kalitelerinin bozulduğunu göstermiştir. 40’lı (ve daha yukarı) yaşlardaki kadınların yumurtalarının kalitesini düzeltebilme olanağı olmasa da IVF sonucunu etkileyebilecek bazı teknikler kullanarak bu kadınlar da gebe kalabilirler. Örneğin yumurtlamayı uyarmak için kullanılan ilaçların dozunu arttırarak daha fazla yumurta elde edilebilir ve bir çok yumurta arasından en iyisi seçilerek gebelik şansı arttırılabilir. İleri yaşlardaki kadınlarda bu tür işlemlerle başarı sağlanamaz ise yüksek başarılı bir yöntem de bir yakınından ya da başka bir kadından bağışlanan yumurtanın kullanılmasıdır. Kadının doğurganlık düzeyini kontrol edebilmek için adetinin 3. Günü bir kan testi yapılarak FSH (yumurtlamayı uyarıcı hormon) ve E2 (östradiol) hormonlarının miktarlarına bakılabilir. Bu testin sonucunda kadının yumurtalıklarının kapasitesi hakkında bilgi sahibi olunur. Kadında FSH hormonunun miktarı arttıkça yumurtalıklarında gebelik sağlayabilecek bir yumurta bulunması olasılığı azalır. Kadın yaşlandıkça FSH seviyeleri yükselir. Ancak genç yaşta olup FSH seviyeleri yüksek olan kadınlarda da yumurta kalitesinin düşük olduğu bilinmektedir.
13. Kısırlık tedavisi ne kadar başarılıdır ?
Tedavi şansından bahsederken normal, doğurgan bir çiftin bir siklusta gebe kalma ihtimalinin % 25 civarında olduğu gerçeği akıldan çıkartılmamalıdır. Normal doğurgan çiftlerin % 10’u 1 yıllık, %’5 i de 2 yıllık süre içerisinde gebe kalamazlar. Bu normal doğurganlık oranlarıyla karşılaştırıldıklarında, etkili bir tedavi dönemi sonunda bu tedaviler % 25’e kadar ulaşabilen başarı şanslarına ulaşabilirler ve tekrarlanan tedavi dönemleri sonucunda bu başarı şansı önemli ölçüde arttırılabilir. Hormonal dengesizliği düzeltmek amacıyla yapılan basit bir yumurtlamayı uyarıcı tedavi ile bu rahatsızlıktan şikayetçi kadınların % 80 kadarı bir kaç tedavi dönemi sonucunda gebe kalabilirler.
14. İnfertilite tedavisinin başarısını etkileyebilecek özel faktörler var mıdır ?
Her tür infertilite tedavisinde başarı şanslarını konuşurken göz önüne alınması gereken bazı önemli faktörler vardır. Kadının yaşı, infertilitenin süresi gibi faktörler başarı şansını etkileyebilir. Kadında yaş ilerledikçe, özellikle 35 yaşından sonra doğurganlık azalır. Kadının yanında erkekte de bir sorun var ise (örneğin düşük sperm kalitesi) bu, başarıyı olumsuz yönde etkileyebilir. En önemli şey olmuyorsa en kısa zamanda her türlü faktörü ekarte etmeye çalışarak beklemeksızın İVF kadar gidilmelidir.
15. Tedavinin kadında yol açabileceği her hangi bir zarar söz konusu mudur ?
Hedeflenen yararlarının yanında, infertilite tedavilerinin nadir de olsa gözlenebilen yan etkileri vardır. Yumurtlamanın uyarılması tedavisi sırasında hasta başarılı bir tedavi için çok yakından takip edilmelidir. Tedaviyi takip etmek için kullanılan yöntemler olan ultrasonografi ve hormonal takip, hekimin, tedavi sırasında ortaya çıkabilecek yumurtalıkların aşırı uyarılması sendromunu (Ovaryen hiperstimülasyon sendromu-OHSS) önleyebilmesi ve çoğul gebeliklerin önlenilmesi için önemli yararlar sağlar. Günümüzde tedavi protokollarının hedefi yalnızca gebe kalmayı sağlamak değil çoğul gebelikleri ve OHSS yi önlemek olarak planlanmıştır.
16. Ovaryen Hiperstimülasyon Sendromu (OHSS) nedir ?
Yumurtalıkların aşırı uyarılması sendromu (Ovaryen hiperstimülasyon sendromu-OHSS), yumurtlamayı uyarıcı ilaçlarla yapılan tedaviler sırasında ortaya çıkabilecek bir yan etkidir. Bu sendromun belirtileri arasında yumurtalıkların aşırı büyümesi, karın içerisinde sıvı birikmesi ve sindirim sistemi ile ilgili sorunların ortaya çıkması (bulantı, kusma, ishal) sayılabilir. Ancak ciddi OHSS çok nadirdir ve % 1-2 oranında görülür. Hastahaneye yatma gereği ve operasyona kadar gidebilen tablolar gelişebilir.
17. Tedaviyle çoğul gebeliklerin görülme oranı artar mı?
İnfertilite tedavisi altındaki çiftlerde çoğul gebelikler normal topluma göre daha yüksek oranda gözlenmektedir. Çoğu ikiz olmak üzere vakaların yaklaşık % 20 sinde çoğul gebelik gelişir. Hastanın verdiği cevaba göre tedaviyi düzenleyen yeni tedavi rejimleri bu sorunu ortadan kaldırmayı da hedeflemektedir. Günümüzde bir çok merkez bu sorunu en aza indirgeyebilmek için en çok 3 embryoyu rahime yerleştirmeyi tercih etmektedir.Hatta son yıllarda bazı ülkelerde (Belçika ) üremeye yardımcı teknolojilerle her uygulamada tek embrio ve tek bebek kuralı konmaya çalışılmaktadır.