Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, hastaların klinik durumunun ağırlaşmadan ilgili merkezlere sevk edilmesinin, tanı, takip ve destek tedavisi açısından önemli olduğunu söyledi.
Ondokuzmayıs Üniversitesi (OMÜ) İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı KKKA Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, hastaların klinik durumunun ağırlaşmadan ilgili merkezlere sevk edilmesinin, tanı, takip ve destek tedavisi açısından önemli olduğunu söyledi.
Son günlerde OMÜ Tıp Fakültesine sevk edilen KKKA şüpheli hastalardaki ölümlerle ilgili AA muhabirine açıklamada bulunan Prof. Dr. Leblebicioğlu, üniversite hastanesinde Sağlık Bakanlığı verilerine göre geçen yıl laboratuvar olgusu doğrulanmış 119 hastadan 9’unun hayatını kaybettiğini bildirdi.
Bu yılın nisan, mayıs ve haziran aylarında ise KKKA ön tanısı ile hastaneye gelen 105 olgudan 38’nin tanısının doğrulandığını ve bunlardan yatarak tedavi gören 3 hastanın hayatını kaybettiğini belirten Prof. Dr. Leblebicioğlu, bir hastanın ise acile geldikten kısa süre sonra öldüğünü kaydetti.
Özellikle bu yıl hastalığın görüldüğü bölgelerde ikinci basamak hastanelerde yoğun olarak KKKA hastalığı takibi yapıldığını anlatan Prof. Dr. Leblebicioğlu, komplikasyon gelişmiş ya da gelişme riski olan daha ağır vakaların OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildiğini vurguladı.
KKKA hastalığında, hastaların klinik durumunun ağırlaşmadan ilgili merkezlere sevk edilmesinin, tanı, takip ve destek tedavisi açısından önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Leblebicioğlu, gecikmelerin ölüm riskini artırdığını ifade etti.
”Özellikle geç dönemde başvuran, bilinç değişikliği ve kanama gibi komplikasyonları gelişen hastalarda ölüm riski artmaktadır” diyen Prof. Dr. Leblebicioğlu, bu nedenle bu tür hastaların eğer üçüncü basamak sağlık hizmeti veren bir merkeze sevk edilecekse bunun en kısa sürede yapılmasının hayati olduğunu söyledi.
Bu anlamda KKKA şüpheli hastaların iyi izlenmesinin çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Leblebicioğlu, şunları kaydetti:
”KKKA olan hastaların bir kısmında ise kene teması hikayesi her zaman bulunmamaktadır. Bu nedenle riskli kırsal bölgelerde yaşayan kişilerde kene tutunma hikayesi olmasa bile ateş, halsizlik, bulantı, kusma ve kanam belirtileri mevcut ise KKKA incelemesi yapılmalıdır. Özellikle hastaların klinik durumu ağırlaşmadan ilgili merkezlere sevk edilmesi, tanı, takip ve destek tedavisinin erkenden yapılmasını sağlayacaktır.”
Prof. Dr. Leblebicioğlu, KKKA’da ana tedavinin destek tedavisi olduğunu, bunun da trombosit desteği, taze donmuş plazma verilmesi, kan transfüzyonu ve komplikasyonlara yönelik tedaviden oluştuğunu da sözlerine ekledi.