Kaplıca tedavilerinin saymakla bitmeyen yararları bulunuyor. Şifalı kaplıca suları hastalık şikayeti bulunmayan kişileri bile rahatlatarak stresten uzaklaştırıyor. Yurdumuzda çok sayıda şifalı kaplıcalar bulunuyor. Hamam kültürünü de seven Türk insanı sıcacık kaplıca sularında rahatlamayı çok seviyor. Kaplıcaların sayısız yararları arasında depresyona olan etkileri de biliniyor. Kaplıca kürünün genelde kadınlarda görülen, ruhsal kaygılar ve depresif duyguların kas ve eklemlerde ağrı şeklinde ortaya çıkan “fibromiyalji sendromu“nun tedavisini olumlu etkilediği belirlendi.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Dönmez, genellikle kadınlarda görülen psikolojik kaynaklı bu sendromun tedavisinde kaplıca kürünün yarar sağlayabileceğini söyledi.
Uzmanlık alanının, tıpta “fibromiyalji sendromu” olarak nitelenen “kronik yaygın ağrılar” olduğunu anlatan Dönmez, kaplıcaların bu hastalığa etkilerinden de söz etti.
Dönmez, kas ve iskelet sisteminde şiddetli genelde ağrılı hastalarda depresyon ve endişe yaşanabildiğini, bu tür ruhsal gerilimlerin vücutta bazı yerlerdeki ağrılara neden olabildiğini belirtti.
Dönmez “Aslında sorunun kökeninde, hastanın yaşadığı endişe ve depresif kaygılar bulunuyor. Mesela, yöneticilerde çok görülen gerilime bağlı midede ve on iki parmak bağırsağında ülserler olur. Fibromiyalji de bunlara benziyor. Kişinin ruhsal kaygılarının ve depresif duygularının, kaslarda, eklemlerde ağrılarla kendini göstermesine neden olan bir rahatsızlık bu. Fibromiyalji ile iltihaplı romatizma karıştırılmamalıdır. Bu hastalarda ağrı şiddetlerinin yanı sıra psikolojik durumlarına da bakıyoruz. Hastanın depresyon veya endişe bozukluğu gibi rahatsızlığının bulunup bulunmadığını testlerle belirliyoruz.”
Dönmez çoğunlukla psikiyatristlere danışarak tedaviyi belirlediklerini ifade etti. Ancak bazı hastaların kaplıcaya gitmeden önceki ve sonraki psikolojik testlerinin sonuçlarını incelediklerine kontrollü olarak termal tedaviye gönderdiklerini bildirdi.
Hastaların kaplıcaya gitmeden önceki ve sonraki psikolojik testlerinin sonuçlarını incelediklerine dikkati çekerek, şöyle konuştu: “Ortak olarak kaplıcaya giden hastalarda ağrılarının yanı sıra depresif duygular da azalıyor. Hangisinin önce azaldığını tespit etmek zor ama ikisi de düşüyor. İzmir’de Balçova kaplıcalarında yaptığımız araştırmaya göre hastaların kaplıcaya gitmeden önce depresif duygularını araştırdık. 9 ay takip ettik. Hastalar bu sürede daha az depresif duygular yaşadı. Tuzla kaplıcasında bir arkadaşımla yaptığımız araştırmada günde iki kez kaplıcaya giren, iki hafta kaplıcada kalan hastaların depresif duygularını ölçtük. Üç ay süreyle takip ettik ve hastaların depresif duygularını azalmış bulduk.”
Stresten uzaklaşmak yetmiyor
Hastaların bulundukları ev ya da iş ortamından uzaklaşmaları depresif duyguların azalmasında etkili olabileceğini vurgulayan Dönmez, bu tür rahatsızlıkların genellikle kadınlarda ortaya çıktığı bilgisini verdi.
Benzer hastalıklarla yapılan konuşmalarında rahatsızlığı azaltabildiğini anlatan Dönmez, İstanbul’da yaptıkları bir araştırmada ise hastaların aynı gün kaplıca tedavisi alıp tekrar evine ya da işine döndüğünü belirtti.
Şu anda İstanbul Tıp Fakültesindeki havuzda kaplıca çamuru uygulaması yapılıyor. “Tedavi görüp yaşadıkları ortama dönen hastalarda da depresif duygularının, kaygının azaldığını testlerde gördük. Bunu, sadece hastanın istirahat etmesine, yaşadığı stresten uzaklaşmasına bağlamak da yetmez. Suyun sıcaklığının, çamurun ve bir miktar kimyasalın etkisinin rolü olabilir. Tabi ağrının azalmasının da ruhsal olarak gevşemeye etkisi var. Psikiyatrist olmadığımız için “Hasta kaplıcaya giderek depresyondan kurtulur” diyemeyiz tabi. Ama kas ve iskelet sistemi ağrısıyla ilgili tedavi uygularken, diğer yönlerinin de etkilendiğini görüyoruz.”