Kanserli Hastalarda Beslenme, Kanserli Hastaların Beslenmesi
Kanserli hastalarda beslenme bozukluğu sık görülen bir sorundur. Kanserli hastalarda görülen anoreksi kaşeksi sendromu, progresif kilo kaybıyla karakterize ve etkili tedavi uygulanamadığında sonu ölümle biten bir klinik tablodur. Kansere bağlı kaşeksi açlık kaşeksisinden ortaya çıkan metabolik değişiklikler yönünden farklılık gösterir
Tümör nekroz faktörü (TNF), interferon gama, interlökin 1-6 gibi sitokinlerin bu fizyopatolojide etkin rol oynadıkları düşünülmektedir. Karaciğerde gerçekleşen glikoneogenozis gereksiz aşırı enerji tüketimine neden olur, lipoliz artarak vücut yağ dokusunun kaybına yol açar, protein yıkımı çoğalarak iskelet kasları ve viseral organlarda atrofi gelişir; hipoalbunemi oluşur. Hastalara yeterli protein verilse bile, periferdeki yıkımın fazlalığı nedeniyle kayıplar karşılanamaz.
Beslenme Durumunun Saptanması
Beslenme durumunun değerlendirilmesinde detaylı bir öykü, fizik muayene, labaratuar incelemeleri ve antropometrik ölçümlerden faydalanılır. Beslenme yetersizliğine bağlı olarak gelişen tablo, protein – kalori malnutrisyonu olarak tanımlanır. Aşağıdaki faktörlerin varlığında proein-kalori malnütrisyonundan bahsedilir. Bunlar:
1. Son 6 ayda % 10’dan fazla kilo kaybı
2. Triseps deri kıvrımı kalınlığının azalması
3. Kol orta çapının azalması
4. Serum albumin düzeyinin 3.5 gm/dl’den az bulunması
5. Serum transferrin düzeyinin düşüklüğü
6. Lenfosit sayısının azalması
7. Deri testlerinde antijenlere duyarlılığın kaybolmasıdır.
Bu parametrelerin tespit edildiği hastalarda ameliyat sonrası komplikasyonlarda artış beklenir.
Kilo kaybı: Kilo kaybı beslenme durumunun değerlendirilmesinde en sık kullanılan parametredir. Kilo kaybı ile morbidite arasında belirgin bir ilişki olduğu bilinmektedir. Son 6 ayda vücut ağırlığının %10 undan fazlasının istemsiz kaybı anlamlı bir azalma olarak kabul edilmektedir.
Antropometrik ölçümler: Triseps deri kalınlığı, ön kol çevresi, vücut ağırlığı yüzdesi, iskelet adelesi protein kitlesi, total vücut yağı miktarı ölçümü gibi tetkikler genel bir fikir sağlar.
Serum albumin: Albumin, karaciğer tarafından sentezlenen ve yarılanma ömrü 18 gün olan bir proteindir. Dolaşımdaki protein kitlesinin yaklaşık % 40’ını oluşturur. Plazma onkotik basıncını sağlar; iyonların, hormonların, ilaçların ve metabolitlerin taşınmasını temin eder. Serum albumin seviyesi, protein kayıplarının önemli bir göstergesidir. 3.5 g’m altına düşmesi beslenmenin çok bozulmuş olduğunu gösterir.
Serum transferrin: Plazmada demir taşınmasından sorumlu bir B globulindir. Yarılanma ömrü 8 gündür. Serum transferrin düzeyi orta derecede protein kayıplarında 150-200 mg/100 mi iken, şiddetli kayıplarda 150 mg/100 ml’den aşağı düşer.
Prealbumin: Serum yarılanma ömrü daha kısa olan bir proteindir (2-3 gün). Beslenme bozukluklarında, değişikliklerin erken dönemde saptanmasında kullanılır.
İmmünolojik fonksiyonlar :İmmun yanıt, beslenme bozukluklarından etkilenir. Hücresel immunite, humoral immuniteden daha erken ve daha çok etkilendiğinden total lenfosit sayısının ölçümü güvenilir bir parametredir. Total lenfosit 1200-2000 / mm3 ise hafif, 800-1200/ mm3 ise orta, 800/mm3 ‘den az ise ağır malnütrisyon olduğu düşünülür. Deri testlerinde duyarlılığın azalması da malnütrisyon varlığını gösterir; ancak pek çok faktörden etkilendiği için rutin uygulamada kullanılmamaktadır