Geçtiğimiz günlerde IARC (Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu) tarafından yayınlanan raporda, 2004 yılında 2.9 milyon Avrupalıya kanser tanısı konduğu ve 1.7 milyon insanın da bu hastalıktan yaşamlarını kaybettikleri bildirildi. Ülkemizde de her yıl 100 bin kişide kanser görüldüğü tahmin edilmektedir.
KANSERLER ÖNLENEBİLİR Mİ?
Kanser, anormal hücrelerin denetim dışı çoğalmaları ve yayılmaları ile karakterize bir grup hastalıktır. Kanser oluşumunda kalıtsal, çevresel ve yaşam stilimizle ilgili birçok faktörün rolleri vardır. Kalıtsal özelliklerimizi değiştirmek elimizde olmamakla beraber, yaşam stilimizde yapacağımız değişikliklerle, bazı alışkanlıklarımızdan vazgeçmekle pek çok kanser türünü önlemek mümkün olabilecektir.
TÜTÜN
Tüm kanserlerin %30 kadarının tütün kullanımına bağlı olarak geliştiği saptanmıştır. Tütünün sadece sigara şeklinde kullanımı değil, puro, pipo, nargile ile solunması da kanser yapıcı etkiye sahiptir.
Hatta, pasif olarak sigara dumanına maruz kalmak, yani dumanaltı olmak da akciğer kanseri için bir risk faktörüdür. Sigara dumanında 100’den fazla kanser yapıcı madde vardır. Tütün en çok akciğer kanserine neden olmakla beraber, ağız, yemek borusu, gırtlak, mide, kalın bağırsak, mesane, pankreas, rahim ağzı kanserlerinin ve bazı lösemilerin oluşumunda da rolü vardır.
ALKOL
Günde 2 kadehten fazla alkol içenlerde, karaciğer, gırtlak, ağız, boğaz ve yemek borusu kanseri riski daha yüksektir. Alkolle beraber sigara da içilmesi kanser riskini daha da artırır.
BESLENME İLE İLGİLİ FAKTÖRLER
Kanser için sigaradan sonra ortadan kaldırılması mümkün olan en önemli risk faktörü şişmanlıktır. Şişmanlıkla ilgili olduğu bilinen kanserlerin başında yaşlı hanımlardaki meme kanseri gelir. Şişmanlık, rahim içi, böbrek, yemek borusu ve kalın bağırsak kanseri için de risk yaratır.
Diyetimizin de kanser oluşumunda büyük önemi vardır. Sebze ve meyvelerden zengin diyet sindirim sistemi kanserlerini azaltırken, kırmızı et, fazla yağ, tuz ve tuzlanarak ya da tütsülenerek hazırlanmış besinleri tüketenlerde kanser riski fazladır.
HAREKETSİZLİK
Az hareket eden insanlarda, özellikle de yaşlılarda kalın bağırsak, meme, rahim içi, böbrek ve yemek borusu kanserleri daha fazla görülür. Hareketin az olması kilo almayı kolaylaştırarak da kanser riskinin artmasında etkili olur.
GÜNEŞ IŞINLARI
Uzun süre ultraviole ışınlara maruz kalmak deriyi yaşlandırarak ve hücrelerin DNA’sında hasra yol açarak melanom ve diğer deri kanserlerinin oluşumunu kolaylaştırır.
ÇEVRE KİRLİLİĞİ
Kanserlerin oluşumunda çevre kirliliğinin de önemli rolü olduğu belirlenmiştir. Dizel egzosundaki partikülleri yoğun olarak soluyan mesleklerde çalışanlarda akciğer kanseri riski yüksektir. İngiltere’de yapılan bir araştırmada da çevre kirliliğinin yoğun olduğu yörelerde doğan çocuklarda kanserlerin 4 misli fazla görülebileceği sonucuna varılmıştır.
RADON
Radon, kayalardaki ve topraktaki uranyumun normal olarak harap olması ile ortaya çıkan radyoaktif bir gazdır. Dünyanın bir çok ülkesinde yapılan araştırmalarda, akciğer kanseri saptanan hastaların evlerinde, yüksek düzeylerde radon gazı bulunduğu saptanmıştır.