Kanserde Tanı İşlemleri
Kanser tanısı için, farklı türlerinde farklı işlemler yapılır. Bu işlemler özet olarak aşağıda verilmiştir.
Hastanın özgeçmişi ve hikayesi kapsamlı biçimde alınır.
Fizik Muayene; hastanın tüm bedeni tam bir muayeneden geçirilir.
Laboratuar incelemeleri; kan sayımı, kan şekeri düzeyi, kan üre nitrojeni (BUN), dışkıda gizli kan olup olmadığına, mide asiditesine bakılır. Kanda ve vücut sıvılarında enzimler, elektrolitler, mineraller, hormonlar, immün kompleksler, antikorlar vb., biyomoleküllerin düzeyleri ölçülür.
Röntgen incelemeleri; En sık kullanılan yöntemdir. En sık kullanılanlar arasında, düz akciğer filmi, sindirim sisteminin incelenmesi (ağızdan baryum verilerek) böbrek ve üreterlerin incelenmesi (IV radyoopak madde verilerek) sayılabilir. Ayrıca beyin tümörlerinin yerini ve çevresine yaptığı baskı derecesini belirlemek için bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ve memedeki kuşkulu kitlelerin gösterilmesi için de mammografi yapılır.
Ultrasonografi: Yüksek frekanslı ses dalgalarının organlara gönderilmesi ve bu organlardan yansıyan ışınların kaydedilerek ekrana yansıtılması ile gerçekleştirilir. Bu işlem çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle karın bölgesi kanserlerinde sık kullanılmaktadır. Hem güvenilir hem de zararsız bir işlemdir.
Magnetik Rezonans görüntüleme (MR); Yeni geliştirilmiş ve pahalı bir yöntemdir. Hastaya radyasyon verilmeden yapılır ve bazı dokular daha iyi ve net görüntülenebilmektedir. Daha önceden geliştirilen bilgisayarlı tomografiye benzer görüntüler verir. MR tetkiki yapılacak hastada hiç bir hazırlığa gerek yoktur. Ancak bazı koşullarda tetkikin yapılması sakıncalıdır. Bunlar;
Kişide kalp pili bulunması,
Beyin anevrizma ya da koroner bypass ve kalp kapağı ameliyatı geçirilmesi,
Vücutta protez, çivi gibi çeşitli metalik yabancı cisimlerin bulunması,
Kaynak ve demir işiyle uğraşan kişiler,
Hamileliğin ilk 3 ayında olan kişiler (Fetüse zararlı etkisi olduğu ispatlanamamakla birlikte hamileliğin ilk üç ayında) yapılması önerilmemektedir.
Endoskopi; Endoskop ile vücut boşluklarına girilerek ucundaki ayna, ışık ve mercek sistemi ile o bölgenin incelenmesidir. Aynı sırada kanser kuşkusu olan bölgeden biyopsi de yapılabilmektedir. Bu yöntem ile larenks (larengoskopi), bronş (bronkoskopi), özefa-gus (özofagoskopi), mide (gastroskopi), rektum (rektoskopi) incelenir.
Radyoaktif izotop çalışmaları: Radyoaktif izotoplar ve bileşikleri kanserin tanımında kullanılmaktadır. İncelenecek dokunun özelliğine göre uygun radyoaktif izotop verilir. Bazı dokuların belirli kimyasal maddeleri absorbe ettikleri bilinir. Radyoaktif maddenin dokuda tutulma yoğunluğuna göre kanserin lokalizasyonu ve nerelere yayıldığı belirlenir. Bu radyoaktif maddelerle tarama sürecine” scanning” denir. Bu amaçla ilk kullanılan madde tiroid taraması için kullanılan iyot 131 (h3i)’dir. Bundan sonra çeşitli radyoaktif maddeler kullanılmıştır. Scanning hem primer hem de sekonder kanser araştırılmasında kullanılabilir. Kanser araştırmalarında kullanılan bazı radyoaktif maddeler şunlardır; İyot 131 (İ131) tiroid hastalıklarında, Altın 198 (Au 198), karaciğer hastalıklarında, kronyum (Cr51) eritro, çalışmalarında, demir 59 (Fe59) demir emilimi ve hemoglobin çalışmalarında, Kalsiyum 47 (Ca47) kemik hastalıklarında kullanılır.
Dijital “Substraction” Anjiyografi (DSA) : Bu tetkik işleminde, damardan kontrast madde verilerek elde edilen radyolojik görüntü, dijital değiştiriciye iletilerek bilgisayar tarafından işlenmekte ve bütün görüntü ekrana yansıtılabilmekte ya da istenildiği zaman kullanılmak üzere hafızaya alınmaktadır. Bu işlem radyografinin tekrarını önlemekte ve bilgilerin eksiksiz kaydedilmesini sağlamaktadır. Günümüzde en çok malign hastalıkların ilk tetkiki ve tedavi süresince tümör kitlesindeki değişikliklerin izlenmesi amacıyla kullanılmaktadır.
Sitolojik muayeneler: Vücut salgılarına dökülen ya da müköz membranlardan kazınan hücrelerin mikroskop altında incelenmesidir. Bu yöntem ile birçok kanser türüne tanı konulabilmektedir. Örneğin, Pap-smear yöntemi ile serviksten alınan ölü hücreler, bronşlardan alınan sekresyon ya da yıkantı sıvısı (bronkoskop ile bronşlara sıvı verilerek yıkaması ve bu sıvıdan alınan örnek), idrar sedimenti, öksürtülerek alınan balgam, aspire edilerek alınan mide suyu ve meme bezlerinden gelen sıvıların muayenesi yapılabilir.
Biyopsi: Biyopsi, mikroskopik muayene için dokudan inzisyon ile ufak bir parçanın alınmasıdır. Bu yöntem tanının malign olma kuşkusunu ortadan kaldırmak için kullanılan en yaygın yöntemdir. Biyopsi yapılacak hasta küçük bir cerrahi işlem yapılacak gibi hazırlanır. Kuşku duyulan dokudan biyopsi alınır. Eğer tümör iç organlarda ise bronkoskopi, sistoskopi ya da sigmoidoskopi ile biyopsi alınır. Biyopsi alındıktan sonra patolojiye gönderilir.
Genellikle alınan parça iki yöntemle incelenir. Frozen section Parafin section
“Frozen section” da alınan parça hemen dondurulur, patolog bu dondurulan parçayı ince ince dilimler şeklinde keserek mikroskop altında inceler. Bu yöntemin en büyük avantajı işlemin çok kısa sürede (1 dakika) tamamlanmasıdır. Buna karşın diğer klasik yöntemler daha uzun zaman almaktadır. Klasik yöntemle alınan doku 24 saat parafin içinde bekletilir. Ancak bu yöntem pataloğa parçayı daha ayrıntılı inceleme olanağı verir.
İğne biyopsisi: Bu yöntem nodüle ya da kitleye insizyon yerine iğne ile girilerek dokunun aspire edilmesi ile yapılır. Bu yöntem genellikle karaciğer, böbrek, dalak ya da akciğerlerden doku örnekleri almak amacıyla yapılır. Biyopsi sonrasında hemşirenin hastanın yaşam bulgularını stabil oluncaya kadar düzenli olarak izlemesi, kanama ve enfeksiyon belirtilerini izlemesi gerekmektedir.