Kalp Sağlığı ve Kontrolü
40 yaşını geride bırakmış bir kişi düşünün. Belli bir şikayeti yok. Ama yine de kontrolden geçmek istiyor. Hani siz dersiniz ya zaman zaman hastalarınıza: “Bir check-up yaptırın.” Kalp check-up’ı diye bir sağlık kontrolü var mı?
Yakınması olmayan bir kişinin, özellikle ailesinde erken yaşta kalp hastalığı varsa, erkekse 35 yaşından başlayarak, kadınsa biraz daha geç olabilir, kontrolden geçmeye başlaması yararlı, olur. Check-up dediğimiz zaman, bunun içerisine kişinin muayene edilmesi, tansiyonunun, kilosunun, bel çevresinin ölçülmesi, başta kan şekeri ve kan yağları olmak üzere bazı kan testlerinin yapılması, elektrokardiyografi çekilmesi girer. Yakınması olmayan hastalarda daha ileri incelemelere gerek yoktur. Şeker hastalığı olanlarda, sağlığı birçok kişiyi ilgilendiren pilotluk, otobüs şoförlüğü gibi meslekleri olanlarda eforlu elektro gibi daha ileri incelemeler de yapılır. Sonuçlara göre değişmek üzere bunlar, genellikle yıllık olarak tekrarlanır, ama kişi yakınmayla başvuruyorsa, o zaman tabii bu check-up tanımına girmiyor, bu yakınmaya göre hastanın ileri incelemeleri yapılır.
Hocam, siz kaç yaşındasınız?
50 yaşındayım.
Siz bir kardiyologsunuz. Yıllardır kalp-damar hastalıklarıyla ilgili çalışıyorsunuz. Siz kaç yılda bir genel sağlık kontrolünden geçiyorsunuz? Şimdiye kadar hiç kalbinizle ilgili rutin bir kontrol yaptırdınız mı?
Kolesterolüme baktırıyorum, tansiyonumu Ölçtürüyorum. Diğer risk faktörlerinden sigara içmeyerek, biraz egzersiz yapmaya çalışarak kaçınıyorum, sebze, meyve, tahıl ağırlıklı, yağdan fakir, çok yönlü beslenmeye çalışıyorum, ailemde kalp hastalığı bulunmadığı ve yakınmam olmadığı için başka bir test yaptırmıyorum.
Kişinin şikayeti yoksa üzerine gitmemeli mı?
Risk faktörleri araştırılmalı mutlaka, özellikle şeker hastalarında, ailesinde erken yaşta kalp hastalığı bulunan-lardaki risk faktörlerinin giderilmesi çok önemli. Bunun dışında hiç yakınması olmayan bir kişide, hele bu risk faktörlerinin giderilmesine yönelik hiçbir şey yapılmıyorsa bir sürü test yapılmasına gerek yok. Her yıl bir sürü test yaptırıp sonuçların gerektirdiği değişikliklerin yapılmamasını yanlış buluyorum.
O zaman gereksiz kontrolleri önermiyorsunuz?
Gereksiz kontrolden neyi kastettiğinize bağlı. Mesela kişinin her yıl kolesterolüne bakılması, tansiyonunun ve kilosunun ölçülmesi, şikayetlerinin olup olmadığının dinlenmesi, muayene edilmesi lazım, ama birtakım ileri incelemeler herkeste bu check-up içerisine girmez.
Düz elektrokardiyografi diye bir yöntem var…
Normal EKG çekilmesi yani, elektrokardiyografi.
Bu kalp elektrosuyla hastalığı tespit etmek ne kadar mümkün?
Bazı ipuçları olabilir hastalığı gösteren, ama tamamen normal de olabilir. Hastanın şikayetinin iyi değerlendirilmesi lazım, “hastanın öyküsü” diyoruz buna. Öykünün iyi alınması çok önemli. Hastalık için çok tipik bir göğüs ağrısı tarif ediyorsa hasta, elektronun normal çıkması hastalığı dışlamaz. Böyle bir hastaya, hastalığı ortaya çıkarmak için eforlu elektro gibi testlerin yapılması lazım.
Evet. Hem anneme hem de babama efor testi önermişlerdi. Efor testi herkese önerilmeli mi?
Özel gruplar dışında yakınması olmayanlara efor testi yapılması önerilmez, çünkü yüzde 20-25 oranda normal kişilerde de sanki hastalık varmış gibi bir sonuç çıkabiliyor. Bu da gereksiz olarak birçok testin yapılmasına yol açar. Onun için eforlu elektro gibi testler, göğüs ağrısı ya-kınmasıyla başvurup, bunun sebebinin araştırıldığı hastalarda uygulanır. Yakınması olmayan kişilerde özel durumlar dışında yapılmaz.
Nükleer kardiyolojik testler
Kardiyoloji bilim dalı ile nükleer kardiyolojinin işbirliği içinde olduğunu okumuştum. Türkiye’de bilgi ve deneyim birikimimiz hangi düzeyde?
Nükleer kardiyolojik testler efor testi gibi daha çok kalp-damar hastalığının tanısında ve tedaviye karar verilmesinde kullanılıyor. Kalbin, damarlarındaki darlık veya tıkanmalardan ne kadar etkilendiğine dair bize bilgi veriyor. Damardan radyoaktif bir madde veriliyor, kalp içindeki dağılımı görüntüleniyor. Nükleer tıp diye bir dal var. Benim çalıştığım kurumda ve bazı başka merkezlerde de kardiyologlar ile nükleer tıpçılar işbirliği içinde bu testleri yapıyor ve değerlendiriyorlar.
Türkiye’deki bütün sağlık merkezlerinde bu testlerin tamamı yapılıyor mu?
Belli başlı bütün sağlık merkezlerinde bu testler uygulanıyor. Elektrokardiyografi her yerde çekiliyor neredeyse, eforlu elektro da oldukça yaygın. Nükleer kardiyolojik incelemeler daha sınırlı. Büyük merkezlerin çoğunda, üniversite hastanelerinde, büyük devlet hastanelerinde bunlar yapılabiliyor.
0 Yani halkın rahatlıkla ulaşabileceği hastanelerde var mı?
Küçük şehirlerin devlet hastanelerinde, mesela nükleer kardiyolojik yöntemler yoktur, ama eforlu elektro kardiyologun bulunduğu bütün il merkezlerinde var.
“Bilgisayarlı tomografi” denilen bir yöntem var. Bu yöntemi kalp hastalığının tanısını koymakta kullanıyor
musunuz?
Evet. “Çok kesitli bilgisayarlı tomografi” ile kalp damarlarının görüntüsü elde edilebiliyor, yani “koroner anjiyografi” yapılıyor. Bu yöntem, yalnız beyinde değil, karında, göğüste bütün organların hastalıklarının tanısında kullanılıyor. Bilgisayarlı tomografiyle yapılan anjiyografiyle, geleneksel yöntemle, yani kasık damarına telle girilerek yapılan anjiyografiyle elde edilene yakın görüntüler elde ediliyor. Ama tarama amacıyla çok yaygın olarak kullanılması uygun değil. İleride daha yaygınlaşabilir belki. 50 yaşın üzerindeki orta riskli, yüksek riskli kişilerde, kalp damarlarında hastalık başlamış mı diye araştırmak için kullanılıyor. Halen pahalı bir yöntem, uygulanırken radyasyon da alıyor kişi. Şimdilik kısıtlı bir kullanımı var. Göğüs ağrısıyla başvuran ve koroner anjiyografiden sonra balon, stent uygulaması gibi işlemler yapılması düşünülen kişilerde geleneksel yöntem kullanılıyor. Ancak yakınması olmayan, risk faktörleri olan, 50 yaş üzerindeki, doktorların uygun gördüğü kişilerde yapılıyor.
Koroner anjiyografi en sık başvurulan tanı yöntemi öyle değil mi? Kalp krizi öncesinde mi sonrasında mı yapılması gerekiyor?
Kalp krizinden önce de, sonra da yapılabilir. Kalp krizi öncesinde efor testi, nükleer yöntemler veya ekokardiyografiyle hastanın şikayetleri değerlendirildikten sonra koroner damar hastalığından şüphe edilirse, o zaman koroner anjiyografi yapılıp, darlıkların yeri, derecesi görülmek istenir. Anjiyografi yapılıp, ona göre nasıl bir tedavi uygulanacağına karar verilir. Kalp krizinden sonra da, hangi damarın tıkandığı, diğer damarlarda darlık olup olmadığı, kalpteki hasarın derecesi araştırılır.
0 Kişi, diyelim ki bütün bu anlattıklarınızı yapmadı. Sağlığını hiçe saydı ve dolayısıyla sonunda kalp hastası olup çıktı, hatta bir de kalp krizi geçirdi. Bundan sonra kişiyi ne bekliyor?
Kalp krizi çok geniş bir yelpaze içindeki bir kavram. Kalp krizi sonrası kişiyi ne beklediğini, krizin kalbine ne kadar hasar verdiği ve damarlarında ne kadar darlık olduğu belirliyor. Sadece bir damarı tıkanmışsa, diğer damarları normalse, tıkanan damar küçükse ve fazla hasar da kalmamışsa, krizden sonra koruyucu önlem ve tedavilerle hiçbir sorun olmadan hasta yaşamını tamamlayabilir. Buna karşılık kriz hastanın kalbine büyük bir hasar vermişse, diğer damarlarda da darlıklar varsa, o zaman hastanın ilerideki yaşamı kısıtlanabilir veya ameliyat, balon gibi girişimler gerekebilir.