Acıbadem Maslak Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zeynep Oşar Siva, vücuda bir birim şeker girdiğinde, insülinin bir birim salgılandığını belirtiyor. Bu üretilen insulin sayesinde şeker karaciğer, kas ve yağ dokusuna girip kullanılıyor. İnsülin direnci varsa, bir birim şekere salgılanan bir birim insülin yeterli gelmiyor. Aynı şeker miktarının vücudumuzda kullanılabilmesi için pankreas 2-3 misli insülin salgılamak zorunda kalıyor.
İnsülin direncine yol açan en önemli faktör ise şişmanlık, özellikle de elma tipi şişmanlık. Karındaki yağların artması ve göbek çevresinin genişlemesi sonucunda insülin kas, karaciğer ve yağ dokuda etkisini yeterince gösteremiyor. İnsüline karşı bir direnç oluşuyor. İnsülin direnci bulunan şişman kişiler sık acıkıyorlar ve tüm zayıflama diyetlerine ve spora rağmen kilo vermekte zorlanıyorlar.
Prof. Dr. Zeynep Oşar Siva, insülin direncinin neden tedavi edilmesi gerektiğinin önemini anlatıyor;
- Şişman kişilerde yapılan tüm bilimsel araştırma sonuçlarında insülin direnci saptanmış.
- Zayıf kişilerde de insülin direnci olabiliyor, ama düşük oranda. İnsülin direnci bulunanların yüzde 80´i şişman.
- Aynı zamanda genetik özellikler de insülin direncine yol açabiliyor.
- Karın şişmanlığı yani bel çevresinin genişlemesiyle “elma tipi” şişmanlık ve dolayısıyla da insülin direnci ortaya çıkıyor.
- Bu kişilerin ürettikleri insülinin etkileri zayıf oluyor.
- İnsülin direnci başta şeker hastalığı olmak üzere pek çok sağlık problemine davetiye çıkarıyor.
- Her şişmanda diyabet tabii ki olmuyor. Ama, şişman kişilerde diyabet riski 2-3 kat artıyor.
- Hipertansiyon, kandaki kolesterol ve trigliseridin yükselmesi hep şişmanlık ve insülin direnci ile ilişkili olan diğer hastalıklardan bazıları.
- İnsülin direncine ilave olarak bu sayılan durumlardan en az ikisinin bir arada bulunması “metabolik sendrom” tanısı koyduruyor.
Bel çevresi ölçüsüne bakılınca, kadınlarda 88 santimetre erkekler ise 102 santimetrenin üzerinde olması insülin direnci riskini gösteriyor.
Hatta dünyada bu ölçüleri belirleyen uzmanlar yukarıdaki sınırların daha da aşağı çekilmesi gerektiğini söylüyorlar. Kadınlarda 80 santimetre, erkeklerde ise 94 santimetre olmasını öneriyorlar. Her iki ölçü de günümüzde geçerli.
Bel çevresi ve insülin direnci arasında doğru bir ilişki var. En doğru değeri ise açlık insülin değeri veriyor. Damardan alınan kanda 8-12 saatlik açlığı takiben şeker, insülin değerleri ölçülüyor. Açlıkta 15 mikro ünitenin üstüne çıkması, insülin direnci varlığını gösteriyor.
Birinci derece akraba anne baba kardeşlerde şeker olması, kendisinin gebelikte şeker geçirmiş olması, polikistik over sendromu, hipertansiyon, kan yağlarının yüksekliği, şişmanlık, 40 yaş üstünde olmak, hareketsiz yaşam diyabet hastalığının en önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Bu durumlardan ikisi bile varsa kişinin diyabet olmasını engelleyecek tedbirler almamız gerekiyor.
İnsülin direncinin kırılması için en etkin yöntemler zayıflamak ve düzenli egzersiz. Kişi zayıfladığında insülin direnci de azalıyor. Zayıflamak şekeri önlemek açısından en etkin yöntemdir. Yüzde 60´a yakın oranda zayıflamayla önlenebiliyor. Bu kilo kaybının korunması lazım, yüzde 10 kilo kaybı uzun dönemde yararlı etkiler gösteriyor. Bunun yanı sıra, dirence etkili ilaç grupları da kullanılıyor. “Metformin” adlı ajanının olumlu etkileri kanıtlanmış. Bunun yanı sıra tiyazolidindiyon grubu ilaçlar da var. Bütün bu ilaçlar insülin hormonunun etki yollarını harekete geçiriyor, adeta kayalarla kapanmış bir yoldaki kayaları temizliyor.
İnsülin direncini kırmak için yapılan her türlü sporun yararı var. Merdiven inip çıkmak bile yararlı, masa başında çalışırken saat başı kalkıp tur atmak bile önemli. Ancak, tıbbi etkileri olan egzersiz ise, haftada 3 saat yapılan ve kalp hızının 120´ye ulaştığı egzersiz oluyor. İnsülin direncini azaltan en etkin yol diyet ve egzersizin birlikte uygulanması. Yüzme, yürüyüş, bisiklet çevirme çok etkili, yararlı. Ancak önemle vurgulanmalı ki, egzersiz programına başlamadan önce mutlaka iyi bir kalp muayenesi yapılmalı.
Çocuklarda da giderek artan düzeyde insülin direnci ve metabolik sendrom görülüyor. Çocukluk diyabetinin yaklaşık yarısı erişkinlerdekine dönüştüğünden, tip 2 diyabet çocuklarda da görülüyor. Çocukların gelecek yaşamını tehdit altına alıyor, bu nedenle ailelere büyük görev düşüyor. Çocukluk çağında bu adımlar atılmalı, düzenli spor alışkanlığı mutlaka verilmeli. İlerde şişman olmalarının önüne geçilmesi gerekiyor. Çocuklukta insülin direncini kıracak ilaçlar kullanmak gerekiyor.
Metabolik sendrom, insülin direnci sendromu denilen şekerin nokmal sınırı aşması, şişmanlık, kan yağları yüksekliği ve hipertansiyon ile ortaya çıkıyor. Bunlardan ikisiyle birlikte insülin direncinin görülmesi, metabolik sendrom tanısı konulmasını sağlıyor. Metabolik sendrom olan kişilerde kalp damar hastalığı riski, metabolik sendrom riski olmayanlara göre en az 2-3 kat daha artıyor. Metabolik sendrom ciddi ölüm riski taşıyor. Teşhis ve tedavisi bu nedenle çok önemlidir.
Kaynak: Hastane.com.tr