Malı, dinin ve mürüvvetin uygun görmediği yerlere dağıtmaya israf denir. Mürüvvet, faydalı olmak, iyilik yapmak arzusudur. Dine uymayan israf, haramdır. Mürüvvete uymayan israf tenzihen mekruhtur.İsraf, malı helak etmek, faydasız hâle getirmek, faydalı olmayacak şekilde sarf etmektir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir.) [Bezzar]
İsrafla cimriliğin ortasına iktisat veya cömertlik denir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İktisat eden, sıkıntı çekmez.) [Taberani]
(Kurtarıcı üç şeyden biri, varlıkta, yoklukta, zenginlikte, fakirlikte, iktisada riayet etmektir.) [Beyheki]
(İktisat etmek, maişetin yarısıdır.) [Hatib]
(Tedbirli olmak, geçimin yarısıdır.) [Deylemi]
(Geçimde iktisat etmek, peygamberliğin yirmide biridir.) [Ebu Davud]
(Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
1- Ömrünü nasıl geçirdi?
2- İlmi ile nasıl amel etti?
3- Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti?
4- Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?) [Tirmizi]
İsraf cimrilikten kötüdür
Dinimizde abes, lüzumsuz şeyleri yapmak, caiz değildir. Mesela boş ve lüzumsuz yere bir şeyler karalamak, israf ve abestir. Burada birkaç israf vardır. Zaman, emek, enerji, kağıt, kalem, mürekkep. Hepsinden mühimi de faydalı bir şeyle meşgul olunmamak…
Eğer dünyadaki herkesin boşa harcadığı zaman, enerji ve emek hesaplansa, dünyada açlık ve yokluk içinde kıvranan milyonlarca insanın ihtiyaçlarına kâfi gelebilecek zaruri meta üretilebilirdi.
İsrafın miktarı ne olursa olsun zararı büyüktür. Küçük sanılan şeyler, yan yana geldiği zaman büyük rakamlar, değerler ortaya çıkar. Damlaya damlaya göl olur, atasözünü duymuşuzdur. Dakikada on damla kaçıran bir musluk ayda 170 litre su akıtıyormuş.
Semavi dinlerin hepsinde Allahü teâlâ kötü bir huy olan israfı yasak etmiştir. Dinimizin boşu, abesi, haramı, israfı yasaklamasında insanların saadeti, refahı, adaleti ve her şeyi yatmaktadır.
Dinimizde, cimriliğin, israftan daha çok kötülenmesi, israfın cimrilik kadar kötü olmadığını göstermez. Cimriliğin daha çok kötülenmesi, insanlardan çoğunun mal biriktirmeye meyilli olmasındandır. İsrafın kötülüğünü göstermek için, Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Yiyin, için, fakat israf etmeyin! Allahü teâlâ israf edenleri elbette sevmez.) [Araf 31]
(İsraf etme! İsraf edenler, şeytanların kardeşleridir.) [İsra 26,27]
(Müsrifleri helak ettik.) [Enbiya 9]
(Mallarını israf edenlere bir şey vermeyin!) emri ile müsrifleri en kötü şekilde vasıflandırıp, (Mallarınızı sefihlere vermeyin!) buyuruyor. (Nisa 5)
Ne israf etmeli, ne de kısmalıdır. Bunların ortasını bulmak ise makbuldür. Buna iktisat etmek denir. Cömertlik de malını iktisat ile kullanmaktır. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Cimri olma, israf da etme!) [İsra 29]
Cömertleri överken de buyuruyor ki:
(Onlar sarf ettikleri zaman ne israf ederler, ne de cimrilik. İkisi arasında orta bir yol tutarlar.) [Furkan 67]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin. Fakat israf ve kibirden sakının!) [Buhari]
İsrafın zararları, israf edenlerin şeytana, Firavun’a ve Hazret-i Lut’un kötü kavmine benzetilmesi ve Allahü teâlânın bunları sevmemesi ve bunlara sefih demesi ve ahirette azap çekmeleri, dünyada aşağı, muhtaç duruma düşmeleri ve pişman olmalarıdır.
İsrafın kötü olmasının birinci sebebi, malın kıymetli olmasıdır. Mal, Allahü teâlânın verdiği bir nimettir. Ahireti kazanmak, mal ile olur. Dünya ve ahiret, mal ile intizam bulur, rahat olur. Hac, cihad sevabı mal ile kazanılır. Bedenin sıhhat, kuvvet bulması, mal ile olur. Başkasına muhtaç olmaktan insanı koruyan maldır. Sadaka vermek, akrabayı dolaşmak, fakirlerin imdadına yetişmek mal ile olur. Mescitler, okullar, hastaneler, yollar, çeşmeler, köprüler yaparak insanlara hizmet de mal ile olur. Peygamber efendimiz (İnsanların en iyisi, onlara faydası çok olanıdır) buyuruyor. (Kudai)
İnsanlara yardım etmek için çalışıp para kazanmak, nafile ibadet etmekten daha çok sevaptır. Cennetin yüksek derecelerine mal ile kavuşulur. Mal kıymetli olunca, onu israf etmek elbette kötüdür.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir kuluna mal ve ilim verir. Bu kul da haramlardan kaçınır, akrabasını sevindirir, malından hakkı olanları bilip verir ise, Cennetin yüksek derecesine kavuşur.) [Tirmizi]
(İki şeyden birine kavuşana gıpta etmek, imrenmek yerinde olur. Allahü teâlâ bir kimseye İslam ilimlerini ihsan eder. Bu da, her hareketini, bilgisine uygun yapar. İkincisi, Allahü teâlâ, birine çok mal verir. Bu da malını, Allahü teâlânın razı olduğu, beğendiği yerlere harceder.) [Müslim]
(İyi kimseye malın iyisi, ne güzel yakışır.) [Berika]
Süfyan-ı Sevri hazretleri (Bu zamanda mal, insanın silahıdır. İnsan canını, sıhhatini, dinini ve şerefini mal ile korur) buyurdu. Büyük bir nimet olan malı israf, Allahü teâlânın nimetine kıymet vermemek, nimeti elden kaçırmak, küfran-ı nimet, yani şükretmemek olur. Bu ise, nimeti verenin azap etmesine sebep olacak büyük bir suçtur. Nimetin kıymeti bilinmez, hakkı gözetilmezse elden gider. Şükredilir ve hakkı gözetilirse elde kalır ve artar. Cenab-ı Hak(Şükrederseniz, verdiğim nimetleri artırırım) buyuruyor. (İbrahim 7)
Çeşitli israflar
İsraf, malı helak etmek, faydasız hâle getirmek, faydalı olmayacak şekilde sarf etmektir. Malı, elden çıkmasına sebep olan yerlere atmak, onu helak etmektir. Kullanılmayacak hâle sokmak, kırmak, ağaçtan meyveyi toplamayıp çürütmek, tarlayı hasat etmeyip, mahsulü telef etmek, hayvanları, soğuktan, sıcaktan ve açlıktan ölmelerini önleyecek kadar beslememek ve barındırmamak da helak etmektir, israftır. Günah işlemek için ve günah işlenilmesi için verilen mal ve paralar da israf olur.
Meyve ve ekin toplandıktan sonra, bunları iyi saklamayıp kendiliklerinden bozulmaları veya nem alarak çürümeleri veya kurt, güve, fare ve benzeri canlıların yemeleri hep israftır. Hurma, karpuz gibi meyvelerin ve kuru incir, kuru üzüm gibi kuru meyvelerin ve buğday, arpa gibi hububatın ve elbise, kitap gibi eşyanın, böylece israf edildikleri çok görülmektedir.
Sofrada düşen ekmek ve yemek kırıntılarını atmak da israftır. Bu kırıntıları toplayıp kedi, köpek, koyun, kuş, tavuk gibi hayvanlara yedirmek israf olmaz. Fasulye, pirinç gibi şeyleri yıkarken dökmek ve dökülenleri toplamamak israftır. Elbise, ayakkabı gibi giyim eşyasını iyi kullanmayıp, çabuk eskitmek, onları yırtmak, yıkarken suyu, deterjanı çok harcamak, elektriği, tüp gazı boş yere yakmak, hep israftır.
Malı kıymetinden aşağı satarak veya kiraya vererek ve kıymetinden yukarı fiyatla satın alarak aldanmak israf olur. Böyle alış verişe zaruri ihtiyaç olursa veya yardım, sadaka gibi niyetle böyle yaparsa israf olmaz.
Acıkmadan veya doyduktan sonra fazla yemek de israftır. Nefis yemekler yemek, kıymetli, yeni elbise giymek, büyük binalar yapmak ve haram olmayan daha bunun gibi şeyler, helalden kazanıldığı, kibir ve öğünmek için olmazsa, israf değildir. Ahireti kazanmak isteyenlere, gereken ile kanaat edip, fazlasını hayra vermek yakışır.
Sadaka vermekte de israf vardır. Hazret-i Sabit bin Kays bir anda, 500 ağaçtaki hurmaların hepsini sadaka verip evi için bir şey bırakmayınca (Hepsini vermeyin) diye âyet indi.
Borcundan çok malı olmayan, çoluk çocuğu sıkıntıya sabredemediği halde, bunların ihtiyacını karşılayacak maldan fazlası bulunmayan veya sıkıntıya katlanamadığı halde, kendi muhtaç olanın sadaka vermesi israf olur.
İsrafın sebepleri
1- Sefahat. Çok kimseyi israfa alıştıran bir hastalıktır. Sefihlik aklın az ve hafif olmasıdır. Aksine rüşd denir ki, aklın kuvvetli olmasıdır.
Allahü teâlâ (Mallarınızı sefihlere vermeyin!) dedikten sonra (Onların halinde rüşd görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin!) buyuruyor. (Nisa 5, 6)
Bazısı sefih olur. Çalışmadan eline geçen paraya konmak için kötü arkadaşlar tarafından kandırılır. Bunun için, kötü arkadaştan kaçmakla emrolunduk. Bazı zengin çocukları böyle israfa alışıyor, sefih oluyorlar. Sefahati artıran bir sebep de, insanlardan çok saygı görmek ve methedilmek.
2- İsrafı ve çeşitlerinden birkaçını tanımamak. İsraf olduğunu bilmez, hatta cömertlik sanır. Lüzumsuz yere, yasak, zararlı yerlere verilen mal, cömertlik sanılır.
3- Riya, gösteriş yapmak.
4- Gevşeklik, tembellik.
5- Haya, sıkılmak.
6- Dini kayırmamak, dini gözetmemek.
İsraftan kurtulmanın çaresi:
1- İsrafın, anlatılan zararlarını bilmek ve bunları düşünmek.
2- Malı lüzumsuz dağıtmamaya gayret etmek ve güvendiği birine bu derdini anlatıp, malına ve harcadıklarına dikkat etmesini, israfını görünce, kendine hatırlatmasını, hatta uygun şekilde önlemesini rica etmek.
3- İsrafa sebep olan şeylerden kaçmak.
Pahalı kumaşlardan elbise giymek israf ve haram mıdır?
Bazı kimseler, israfın mahiyetini bilmedikleri için, mubah olan birçok içeceğe bile haram demişlerdir. Harama helal, helale haram demek çok tehlikelidir. İsraf haramdır. Fakat kendi görüşüne göre, (Şunlar israf olduğu için haramdır) demek çok yanlıştır. Dinde herkes, kendi görüşünü ortaya koyarsa, insan sayısı kadar din ortaya çıkar. Buna da din değil, felsefe denir. Eğer islam âlimlerinden nakil yapılırsa, fetva verilen kavil seçilirse, sadece bir hüküm meydana çıkar.
Mubah olan işlerde niyet önemlidir. Niyet iyi olursa sevap, kötü olursa günah olur. Fakat haramlar, iyi niyetle de işlense haram olmaktan çıkmaz. Gücü yetenin pahalı kumaştan güzel elbise giymesi caizdir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ cemildir, cemal sahiplerini sever.) [Müslim]
(Bahr-ür-raık)da buyuruluyor ki:
(Cemal ile ziyneti birbirine karıştırmamalıdır! Cemal, çirkinliği gidermek vakar sahibi olmak ve şükretmek için nimeti göstermek demektir. Allahü teâlâ cemal sahibi olmayı övmektedir. Cemal için temiz, güzel giyinmek mubahtır. Kibir, gösteriş için giyinmek haram olur.) [Oruç Bahsi]
Vakar için giyinmek
Cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, alay etmelerine, hakaretlerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale yani yok etmektir. Ziynet [süs] ise, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak ve övünülecek şeyleri yapmak demektir. Cemal sahibi olmak için bulunduğu yerde âdet olan şeylerden, haram olmayan en iyi elbiseyi giyinmek gerekir. Hazret-i Ömer, (İki çeşit elbiseniz olsun, biri şık, diğeri de mütevazı. Elbisenin şık, temiz olması, insanın şerefinin icabıdır) buyurdu.
İbni Ömer hazretleri de (Nasıl elbise giyineyim?) diye sual soran birine, (Aşağı kimselerin alayına, kültürlü kimselerin de seni ayıplamasına sebep olmayacak bir elbise giy!) buyurmuştur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Güzel giyinin ki, Allahü teâlânın size verdiği nimetlerin eseri görülsün!) [Taberani]
(Allahü teâlâ bir kuluna nimet verdiğinde, o nimetin eserinin o kulun üzerinde görülmesini sever.) [Taberani]
Peygamber efendimiz, perişan kılıklı birine, malının olup olmadığını sordu. O kimse de her çeşit malının bulunduğunu söyledi. Bu kimseye buyurdu ki:
(Allahü teâlâ sana bir mal verince, bu nimetin eseri senin üzerinde görülsün.) [Nesai]
Hikmet ehli buyuruyor ki:
(Öyle bir elbise giy ki, sen ona değil, o sana hizmet etsin!)
Gösteriş için giyinmek
Süs ve gösteriş için giyinmek ise haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Süsten kaçınmak imandandır.) [İbni Mace]
(Allahü teâlâ mütevazı elbise giyineni sever.) [Beyheki]
(Süs ve gösteriş için giydiği elbiseyi, üstünden çıkarmadığı müddetçe Allahü teâlâ, ona rahmet etmez.)[Taberani]
(Kibir ve gösteriş için, şöhret sahibi kimselerin giydiği elbiseyi giyineni, Allahü teâlâ, o elbiseleri ile birlikte ateşe atar.) [Ruzeyn]
Görüldüğü gibi süs ve gösteriş için elbise giyinmek haram, cemal için, müslümanlık şerefi için şık giyinmek mubahtır.
Elbise eski de olsa, temiz olmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ya Âişe, şu iki elbiseyi yıka, bilmiyor musun elbiseler tesbih eder, kirlenince tesbih etmeleri kesilir.) [İbni Asakir]
Mühim mevkide bulunan veya önemli bir zatın huzuruna çıkan kimsenin şık, temiz elbise giymesi gerekir. Allahü teâlânın huzuruna çıkıldığı zaman buna daha çok dikkat etmelidir! (Her namaz kılarken, süslü, temiz, sevilen elbiselerinizi giyiniz!) mealindeki âyet-i kerime ile (Güzel koku gamı, güzel, temiz elbise kederi azaltır) mealindeki hadis-i şerife uymaya çalışmalı, eski bile olsa temiz elbise giymelidir! (M.Rabbani, Edeb-üd-dünya, Bostan)
Lüks hayat
Muhtaçların bulunduğu bir ülkede zenginlerin lüks hayat yaşaması, villalar yaptırması israf ve haram değil midir?
Zekatını fakirlere veren ve alın teri ile helalinden kazanan kimsenin villalar yaptırması haram değildir. Helal ve mübarektir. Tembel oturup, çalışmayıp, fakir kalmak, yahut kazandıklarını haram şeylere verip, basit meskende kalmak uygun değildir. Böyle tembellerin ve malını haramlara israf edenlerin yüzünden, çalışkanlar niçin suçlu olsun! Zekatını verenlerin köşklerde, villalarda oturmaları, şık giyinmeleri, fennin bulduğu bütün kolaylıklardan faydalanmaları, helaldir. Allahü teâlâ, (Verdiğim nimetleri, kullananları severim) ve (Çalışana veririm) buyuruyor. Çalışıp kazanmak ibadettir. Zenginlik günah değildir. Allahü teâlâ şükreden zenginleri sever. Zengin olduğu için, kendini beğenmek, kendini başkalarından üstün görmek haramdır.
Hazret-i Zübeyr tüccar idi. Medine, Basra, Kufe ve Mısır’da mülkleri, geniş arazileri ve bin hizmetçisi vardı. Gelirlerini fakirlere dağıtırdı, ölünce mirasçılarının herbirine kırkbin dirhem gümüş kaldı.
Hazret-i Talha da çok zengindi, günlük geliri bin altın idi. Şık giyinir, süslü gezerdi. Yüzüğünde çok kıymetli yakut taşı vardı.
Abdurrahman bin Avf hazretleri, ayrılan hanımına, son hastalığında mirasının yirmidörtde birinin verilmesini söylemişti. Buna 83 bin altın verildi.
Hazret-i Osman da zengin tüccardı. Tebük gazasında on bin altın ve mal yüklü bin deve verip Resulullah efendimizin duasına kavuştu.
Bunların dördü de aşere-i mübeşşereden [Cennete gideceği ismen müjdelenen on kişiden] idi.
Zekat ve ganimet ve ticaret sebebi ile Medine’de fakir kimse kalmadı.
Peygamberlerden Hazret-i İbrahim, Hazret-i Davud ve Hazret-i Süleyman çok zengin idi. Zenginlik nimettir. Eshab-ı kiramın fakirlerinden çoğu, zenginler de bizim gibi ibadet ettikten başka, malları ile de hayırlı işler yaparak çok sevap kazanıyorlar diye, agniya-yı şakirine [şükreden zenginlere] imrenirlerdi. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahir zamanda zengin olmak saadettir.) [İ. Rafii]
Kırılan şeyler
Kırılan şey belayı önlermiş. Kırılmazsa, kırmak mı gerekir?
Belayı önlemesi doğrudur. Fakat kırmak israftır.