Sağlıklı bir toplum oluşturmak ve beşeri ilişkileri en mükemmel şekilde düzenlemek isteyen İslâm, Müslümanları bu konuda eğitime tâbi tutmuştur. Onları sadece iyi gün dostu olmaya değil, aynı zamanda kötü gün dostu da olmaya teşvik etmiştir. Kur’ân’da insanın en mükemmel şekilde yaratıldığı ve Allah katında değerinin çok büyük olduğu vurgulanmıştır. İslâm dini insana sadece sağlığında değil, hastalığında da hatta ölümünde de değer verilmesini ve hasta olanların ziyaret edilmesini istemiş ve bu hususu ibadet telakki etmiştir. Peygamber Efendimiz, her konuda olduğu gibi hasta ziyareti konusunda da bizlere en güzel örnek olmuştur. Zira hasta ziyareti Allah Resûlü’nün hayatı boyunca özenle yaptığı ve ashabını da teşvik ettiği amellerden birisidir. Allah Resûlü (s.a.s.) bir hadislerinde: “Ashabım, hastaları ziyaret ediniz, açları doyurunuz, esaretinizdeki köleleri salıveriniz.” (Buhârî, Merdâ 4; Ebu Dâvud, Cenâiz 11) buyurmuştur. Hatta bir hadislerinde bu ziyareti, mü’minin mü’min üzerindeki beş hakkından biri olarak saymıştır. Dolayısıyla Müslümanlar, hasta olan dostlarını ve komşularını uygun zamanlarda yanlarına giderek ziyaret ederler ve onlara şifa dilerler. Bu da Müslümanlar arasında sevgi ve dayanışmanın artmasına vesile olur.
Hasta ziyaretinin önemini şu kudsî hadis çok güzel bir şekilde açıklamaktadır. Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ kıyamet gününde şöyle buyurur: ‘Ey Âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin.’ Âdemoğlu, Allah Teâlâ’ya: ‘Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim?’ der. Allah Teâlâ: ‘Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, Beni onun yanında bulurdun.’ buyurur.” (Müslim, Birr 43)
Hasta ziyaretinin değerini ve Allah rızasını kazanmanın en kısa yolu olduğunu bundan daha güzel anlatmak mümkün değildir. Çünkü bu kudsi hadiste belirtildiği üzere Yüce Allah, herhangi bir hastayı ziyaret etmeyi, bizzat kendisini ziyaret etmek gibi değerlendirmektedir.
Dinimiz hasta ziyareti konusunda müslim, gayrimüslim ayırımı yapmaz. Hasta kim olursa olsun ziyaret etmeyi emreder. Yani hasta ziyareti konusunda Müslüman-Müslüman olmayan, dost-düşman, tanıdık-tanımadık, yakın komşu-uzak komşu herkes eşittir. Dolayısıyla kimliğine bakmadan hastayı ziyaret etmek İslâmi ve insanî bir erdemdir.
Asr-ı Saadet’te bir Yahudi çocuğu Hz. Peygamber (s.a.s.)’e hizmet ediyordu. Bir gün hastalandı. Allah’ın elçisi onu ziyarete gitti, başucunda oturdu ve ona Müslüman olmasını teklif etti. Genç, orada bulunan babasının yüzüne baktı. Babası, “Oğlum, Ebu’l-Kasım’ın sözünü dinle.” deyince genç, Müslüman oldu. Efendimiz, hastanın yanından çıkınca, “Şu genci Cehennem azabından kurtaran Allah’a hamd olsun.” (Buhârî, Merdâ 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/227) dedi.
Hasta Ziyaretinin Hükmü
Hasta ziyareti; hastanın hâl ve hatırını sormak, gönlünü almak ve gücü yettiğince ihtiyacını karşılamak demektir. Bu çerçevede hasta ziyareti müekked sünnettir. Vacip olduğu görüşünde olan âlimler de bulunmaktadır. Bir hastayı, bulunduğu yerleşim biriminde hiç kimse ziyaret etmez ve ihtiyaçlarını karşılamazsa orada yaşayan bütün Müslümanlar bundan sorumlu olurlar. Böylelikle tıpkı aç olanı doyurmak ve esir olanı esaretten kurtarmak gibi hasta ziyareti de farz-ı kifaye hükmünü alır.