İş Güvenliği Mevzuatı
Genel Bilgiler
Türkiye ‘de işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki gelişmeleri tarihi devrelere göre üç kısma ayırabiliriz.
1-Tanzimat’tan önceki dönem
2-Tanzimat ve Meşrutiyet dönemi
3-Cumhuriyet dönemi
a) Tanzimattan Önceki Dönem
Bu dönemde üretim şekli esasa olarak zanaatkarlıktı. Bu devrede sadece esnaf teşekküllerine rastlanmaktadır. Esnaf Zaviyeleri adı da verilen bu esnaf teşekkülleri hem dini hem de esnaf birliği şeklindeydi. XI. Ve XII. Yüzyıllarda esnaf teşekkülleri zamanla kaybolmaya başlayınca yerlerini ” Lonca” 1ar almaya başladı. Loncalar da işçi sağlığı ve iş güvenliğine ait çalışmalara rastlanmaktadır.
Ancak loncaların ” Orta Sandığı” veya ” Tevün Sandığı” adı verilen yardım teşkilatı, yaşlılık sebebiyle dükkanlara gelmeyen ya da dükkanları kapanan ustalar ki bunlara “Aceze” denirdi ve esnaflığın hangi derecesinde olursa olsun sakatlan veya tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalananlara- ki bunlara ” Malülin” denirdi – bu sandıklardan yardım yapılırdı. Bu yardımlaşma sandıkları o dönemlerde sosyal güvenliğin yani Sosyal Sigortalar Kurumunun ilk nüvesi olarak kabul edilebilir.
b) Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemi
Bu dönemde çeşitli mesleklere mensup işçiler için Kanun ve tüzükler çıkarılmıştır. İş münasebetlerinin düzenlenmesi “Mücelle” ile yapılmıştır. İşçiyi koruyan ilk mevzuat olarak 1865 yılında çıkartılan “Dilaver Paşa Nizamnamesi” dir. Kömür madenlerinde çalışan işçilerin durumlarını düzeltmek için hazırlanmış olup, yüz maddeyi ihtiva etmektedir. Bu nizamname aynı zamanda ” Havzai Fehmiye Teamülmamesi” olarak da adlandırılır. Bu nizamnamede işçilere ait dinlenme barınma ve yerleri, tatil zamanları, çalışma saatlerine de yer verilmiştir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğinde zamanına göre, oldukça ileri sayılabilecek bir gelişme ise 1869 tarihli “Maadin Nizamnamesi” dir. Bu nizamname ile maden mühendisleri, maden hakkında ihtarda bulunmaya ve kazanın meydana geleceği tahmin edilirse, gereken tedbirleri almaya ve aldırmaya, kaza vuku bulduğunda hükümete haber vermeye mecbur tutuluyorlardı. Ayrıca maden sahipleri yani işverenler, madende bir eczane bir hekim bulundurma mecburiyetinde idiler. Madende kazaya uğrayanlara veya ailelerine işverenlerin tazminat ödemesi hükümlerini de ihtiva etmektedir.
Bu dönemde işçilere dönük koruyucu mevzuatın yalnızca maden işçilerine ait olmasını sebebi, o tarihlerde büyük sayıda işçi çalıştıran başlıca iş kolu maden kömürü sektörü olmasıdır. Bu Arada muhtelif Kanun ve nizamnameler çıkmış ise de işçi sağlığı ve iş güvenliği ile çok yakından ilgili bulunmamaktadır.
c) Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyet döneminin ilk yılları, yine kömür işçilerine dönük Kanuni hükümlerin getirilmesi ile geçmiştir. 10.9.1921 tarih ve 151 sayılı “Ereğli Havzi-i Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanunun” kömür havzalarındaki iş şartlarını, sağlık meselelerini geniş çapta ele almış ve bu Kanunun uygulanmasıyla kömür havzalarında oldukça yeterli işçi sağlığı hizmeti sağlanmıştır. Hasta olanlarla kaza geçirenlerin tedavisi için maden civarında hastane, eczane ve hekim bulundurulması mecburiyeti konulmuş ve teşkilâtın organizasyonuna ilişkin bir nizamname çıkarılmıştır. Bu devrede maden havzalarında kurulmuş sağlık teşkilâtları geniş çaplı sağlık hizmetleri veriyor, hem tedavi ve hem de koruyucu hekimlik yapılıyordu.
Sadece Ereğli havzasında çalışan maden işçilerine uygulanacak hükümler getiren bu Kanunun, memleketimizde ilk defa iş süresini sekiz saatle sınırlandırmıştır. Ancak sekizinci maddesinde tarafların karşılıklı rızası ve iki kat ücret ödenmesi şartı ile fazla çalışmaya izin verilmiştir. Öte yandan bu Kanunun ikinci maddesi maden ocaklarında 18 yaşından küçük genç işçilerin çalışmasını yasaklamıştır. Kanunun altıncı maddesi maden işletenlere hastalanan veya kazaya uğrayan işçileri tedavi ettirme, eczane ve hekim bulundurma mecburiyeti getirmiştir. Ayrıca yedinci maddesinde kazaya uğrayan işçi veya ailesine tazminat ödenmesi hükmünü getirmiş ve gerekli tedbirleri almadığından ötürü kazaya sebebiyet veren maden işleticileri hakkında cezai müeyyideler öngörmüştür. Dokuzuncu maddesinde iş güvenliğine ait önemli bir hüküm ise, iş yerlerinde sağlık ve güvenlik kurallarına uymayan maden işleticilerinin ruhsatname ve imtiyazlarının feshedilmesiydi.
2 Ocak 1924 tarih ve 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu resmi veya özel sektörde çalışanlara haftada bir gün tatil hakkı getirdiğinden bu dönmede işçi sağlığı atılmış ilk adımlardan biri sayılabilir, daha sonra 1935 yılında Milli Bayram ve Genel Tatil Günleri Hakkında Kanunu çıkarılmıştır.
4 Ekim 1926 tarih ve 818 sayılı Borçlar Kanunu, iş verenlerin iş yerlerinde işçi sağlığını koruma ve iş güvenliği tedbirlerini alma hükümlerini düzenlemektedir. Bu hüküm, Borçlar ifade edilmiştir: “İş sahibi, akdin hususi halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinden kendisinden istenebileceği derecede, çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı tehlikelere karşı icap eden tedbirleri ittihaza ve münasip ve sıhhi çalışma mahalleriyle işçi, birlikte ikâmet etmekte ise, sıhhi yatacak bir yer tedarikine mecburdur. İş sahibinin yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı hareket neticesinde işçinin ölmesi halinde, onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyecekleri tazminat dahi akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tâbi olur.” Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesi ile, iş verenin iş kazaları ve meslek hastalıklarından doğan hukuki sorumluluğu bu Kanunun sistemi içinde genel bir düzenlemeye kavuşturulmuştur.
Daha sonraları 27 Mayıs 1929 tarihli “Maadin Nizamnamesi” çıkmıştır. 3.4.1930 tarih ve 1580 sayılı “Belediyeler Kanununun” 15. maddesinin 38. ve 75. bentlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği teftişine ilişkin bazı hükümlere yer verilmiştir.
24.4.1930 tarih ve 1593 sayılı “Umumi Hıfzısıhhası Kanunu’nda ” henüz bir İş Kanunu mevcut olmadığından işçilerin sağlığına dair bir çok madde yer almıştır. Bu Kanunun 7. Babı “İşçilerin Hıfzısıhhası” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde kadın ve çocuk işçilerin korunmasına iş yerlerinde iş yeri hekimi bulundurulmasına, Kanunun 173-180. maddelerinde belirli büyüklükte iş yerlerinde revir veya hastane açılmasına ilişkin kurallar ön görülmüştür.
İş Kanunu ilk. olarak hazırlanan birçok tasarılardan sonra nihayet 8.6.1936 tarih ve 3008 Sayılı Kanunla ortaya çıkarılmıştır. Bu Kanun 15.6.1973 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece ilk defa devlet bütün yönleriyle işçi-iş veren münasebetlerine müdahale etmiştir. 3008 sayılı Kanun, bütün çalışma hayatını düzenleme amacını güttüğü gibi, iş güvenliği konusunda da birçok önemli hükümler getirmiştir. Bu Kanunla hukukumuzda ilk defa işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu teferruatlı ve sistemli bir düzenlemeye kavuşmakta, işçilerin iş yeri tehlikelerine karşı bütün yönleriyle korunması amacı izlenmektedir.
3008 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra Türk İş Güvenliği Mevzuatında önemli bir hamle yapılmış ve adı geçen Kanuna dayanarak, sonradan değişikliğe uğrayacak teferruatlı ve teknik nitelikte bir çok tüzük yürürlüğe konmuştur. Bu dönemde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili olarak tarih sırasına göre şu tüzükler çıkarılmıştır.
1)6.11.1940 tarih ve 2/12245 sayılı Fazla Saatlerde Çalışma Nizamnamesi
2)6.11.1940 tarih ve 2/14637 sayılı Günde Ancak Sekiz Saat veya Daha Az Çalışılması Nizamnamesi
3)5.2.1941 tarih ve 2/15156 sayılı İşçilerin Sağlığını Koruma ve İş Emniyeti Nizamnamesi
4)11.10.1943 tarih ve 2/20378 sayılı İş Müddetleri Nizamnamesi 5)22.7.1948 tarih ve 3/7869 sayılı Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü 6)12.8.1952 tarih ve 3/15556 sayılı Parlayıcı, Patlayıcı, Tehlikeli ve
Zararlı Maddelerle Çalışan İş Yerleri ve İşlerde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük
7)28.5.1953 tarih ve 4922 sayılı Maden İşletmelerinde Alınacak Emniyet Tedbirleri Hakkında Tüzük
Bu dönemde çalışma hayatının ve işçi-iş veren münasebetlerinin düzenlenmesi, işçilerin maruz kaldıkları toplumsal risklere karşı güvenlik altına alınması amacıyla resmi bir teşkilâtın meydana gelmesine dair Kanunlar çıkarılmaya başlanmıştır. 28.1.1946 tarihinde işçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlama ödevini bu Bakanlık eliyle yürütmeye başlamıştır. Bakanlığın kurulmasından önce 9.7.1945 tarih ve 4792 Sayılı Kanunla “İşçi Sigortaları Kurumu” kurulmuştur. Öte yandan 27.6.1945 tarih ve 4772 Sayılı Kanunla “İşçi Sigortalan Kurumu” kurulmuştur. Öte yandan 27.6.1945 tarih ve 4772 Sayılı Kanunla “İş Kazalarıyla Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunu” yürürlüğe konmuştur.
İnceleme konusu açısından önemli bir hukuki metin niteliği taşıyan “Sanayii ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki 81 numaralı Milletlerarası Sözleşme” 13.12.1950 tarihli 5690 Sayılı Kanunla yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşme, gerek iş teftişi teşkilâtı ve gerekse teftişin yürütülmesi konusunda getirdiği hükümlerle iş güvenliği mevzuatında temel kaynaklardan biri olma niteliğini korumaktadır.
Daha sonraları 3008 sayılı İş Kanunu, 28.7.1967 tarih ve 931 Sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak 931 sayılı iş Kanunu, anayasa mahkemesinin 14.5.1970 tarihli Kararıyla şekil yönünden iptal edilmesi üzerine 25. 8 1971 tarih ve 1475 sayılı İş Kanunu öngörülmüştür. İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile alakalı tüzük ve yönetmeliklerin büyük bir bölümü 1475 sayılı iş Kanununa dayanılarak çıkarılmıştır. Gerçekten bu Kanunda iş güvenliği teşkilatına (Mad. 67.70, 78-81), iş sürelerine (Mad. 35 vd., 61vd.), iş yerinin güvenliği konusunda teşkilatlanmasına (Mad.75) İş verenlerin bu konudaki cezai sorumluluğuna (Mad. 100- 104 – 106) ilişkin kurallar hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan 17.7.1964 tarihinde yürürlüğe konan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 1945 yılında çıkarılan ve çeşitli risklere karşı işçilere sosyal güvenlik getirmiş Kanunlar tek bir Kanunda birleştirilmiştir. İş kazaları ve Meslek Hatalıkları Sigortası tarafından işçilere ve hak sahiplerine sağlanacak yardım ve ödemeler, adı geçen Kanun’ un 11′ inci ve diğer maddelerinde düzenlenmiştir.
Yeni Çıkarılan Mevzuat
1475 sayılı eski iş kanunumuz yerini, Resmi Gazetede 10.06.2003 tarih ve 25134 sayı ile yayınlanan 4857 sayılı yeni İş Kanunumuza bırakmıştır. 4857 sayılı İş Kanun’umuzda İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin hükümler Beşinci Bölüm’de toplanmıştır. Yeni kanunumuz ve bu çerçevede gelen bir başka yenilik ise İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin AB mevzuatı uyumlaştırma çalışmalarıdır.
1475 Sayılı İş Kanunu’na göre çıkartılmış olan tüzük ve yönetmeliklerden farklı olarak 4857 sayılı İş Kanunu’na göre çıkartılmış tüm yönetmeliklerdeki en büyük ve en önemli yeniliklerden biri de, işverenlere işyerlerinde “Risk Değerlendirme”‘si yapma ve alınan sonuçlara göre gerekli sağlık ve güvenlik önlemlerini belirlenme zorunluluğunun getirilmiş olmasıdır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 78. maddesine göre çıkartılan yönetmeliklere göre işveren;
İşyerinde risklerden özel olarak etkilenebilecek işçi gruplarının durumunu da kapsayacak şekilde sağlık ve güvenlik yönünden risk değerlendirmesi yapmakla,
Risk değerlendirmesi sonucuna göre, alınması gereken koruyucu önlemlere ve kullanılması gereken koruyucu ekipmana karar vermekle,
Patlayıcı ortamdan kaynaklanan özel risklerin değerlendirmesini yapmakla,
Kanserojen ve mutajen maddelere maruziyet riski bulunan işlerde çalışanların, bu maddelere maruziyet şekli, maruziyet miktarı ve maruziyet süresinin belirlenerek risk değerlendirmesi yapmakla,
İşyerinde tehlikeli kimyasal madde bulunup bulunmadığını tespit etmek ve tehlikeli kimyasal madde bulunması halinde risk değerlendirmesi yapmakla,
Asbest tozuna maruziyet riski bulunan çalışmalarda, asbestin türü ve fiziksel özellikleri ile çalışanların maruziyet derecesini dikkate alarak risk değerlendirmesi yapmakla,
Mekanik titreşime maruziyetten kaynaklanan risklerin belirlenmesi ve değerlendirilmesini yapmakla,
Bireysel risk faktörlerinin belirlemesini yapmakla,
Gürültüden kaynaklanan risklerin belirlenmesi ve değerlendirilmesini yapmakla yükümlüdür.
9 Aralık 2003 tarih ve 25311 sayı ile Resmi Gazetede yayınlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin 7. maddesi gereğince işveren, işyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere, işyerinden bir veya birden fazla kişiyi görevlendirmek zorundadır. Sağlık ve güvenlikle görevli kişiler, işyerinde bu görevlerini yürütmeleri nedeniyle hiçbir şekilde dezavantajlı duruma düşmezler. Bu kişilere, söz konusu görevlerini yapabilmeleri için yeterli zaman verilir. İşyerinde bu görevleri yürütebilecek nitelikte personel bulunmaması halinde, işveren dışarıdan bu konuda yeterlik belgesi olan uzman kişi veya kuruluşlardan hizmet alır. Görevlendirilen kişiler veya dışarıdan hizmet alınan kişi veya kuruluşların sayısı; işyerinin büyüklüğü, maruz kalınabilecek tehlikeler ve işçilerin işyerindeki dağılımı dikkate alınarak, koruyucu ve önleyici çalışmaların organizasyonunu yapmaya ve yürütmeye yeterli olacaktır.
İşverenin yeterli mesleki bilgi, beceri ve donanıma sahip olması halinde, işyerinin büyüklüğü, işin niteliği ve işçi sayısı dikkate alınarak bu maddenin bendinde belirtilen hususların yerine getirilmesi sorumluluğunu kendisi üstlenebilir.
İş sağlığı ve güvenliği konularında hizmet verecek kişi ve kuruluşların nitelikleri ve belgelendirilmesi ile işverenin sorumluluğu hangi hallerde üstlenebileceği ile ilgili usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belirlenir.
Sanayiden sayılan ve devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde işverenler, iş güvenliği önlemlerinin sağlanması bakımından bir veya daha fazla mühendis veya teknik eleman görevlendirmekle yükümlüdürler. 20.01.2004 tarih ve 25352 sayı ile Resmi Gazetede yayınlanan İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik ile İş Güvenliği Sorumlusunun çalışma usul ve esasları düzenlenmiştir, bu yönetmeliğe göre aşağıdaki şartlara uymaları durumunda iş güvenliği uzmanlığı yapabilirler, iş güvenliği uzmanında;
Üniversitelerin kimya, makine, maden, jeoloji, metalürji, endüstri, elektrik, elektronik, inşaat, fizik, jeofizik, bilgisayar, tekstil, petrol, uçak, gemi, çevre, gıda mühendisliği ve mimarlık bölümleri ile ziraat fakültelerinin tarım makineleri bölümünden mezun olmaları,
Üniversitelerin, iş sağlığı ve güvenliği bölümleri, kimyagerlik, fizik, jeofizik ve jeoloji bölümleri ile teknik eğitim fakültelerinden mezun olma şartı aranacaktır.
İşverenler, işyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere, işyerinden bir veya birden fazla kişiyi “İş Güvenliği Sorumlusu” olarak görevlendirmekle yükümlüdürler. Yada işveren, dışarıdan bu konuda yeterlik belgesi olan uzman kişi veya kuruluşlardan hizmet alır. Ayrıca, sağlık ve güvenlikle görevli kişiler, işyerinde bu görevlerini yürütmeleri nedeniyle hiçbir şekilde dezavantajlı duruma düşmezler. Bu kişilere, söz konusu görevlerini yapabilmeleri için yeterli zaman verilir. İşverenler, gerekli şartlara uyan iş güvenliği uzmanı veya uzmanları ile yönetmeliğin ekindeki formata uygun sözleşme yaparak bir nüshasını İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğe göndermekle yükümlüdürler.
İş Güvenliği Uzmanımın sertifika eğitimleri ve sınavları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi (ÇASGEM) tarafından yürütülür.
İş Güvenliği Uzmanlarının sınıflandırması yapılmıştır;
A Sınıfı İş Güvenliği Sertifikası; en az üç yıl teftiş yapmış İş Müfettişleri, en az on yıl İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezinde çalışmış mühendis veya teknik elemanlara istekleri halinde ve en az sekiz yıl iş sağlığı ve güvenliği alanında çalıştığını belgeleyen mühendis veya teknik elemanlara sınavda başarılı olmaları halinde,
B sınıfı sertifikaya sahip en az üç yıl görev yaptığını belgeleyen mühendis veya teknik elemanlara sınavda başarılı olmaları halinde,
B Sınıfı İş Güvenliği Sertifikası; en az üç yıl iş güvenliği ile ilgili olarak görev yaptığını belgeleyen mühendis veya teknik elemanlara sınavda başarılı olmaları halinde,
C sınıfı sertifikaya sahip en az üç yıl görev yaptığını belgeleyen mühendis veya teknik elemanlara sınavda başarılı olmaları halinde,
C Sınıfı İş Güvenliği Sertifikası; bakanlıkça düzenlenen sertifika eğitim programlarına katılan ve eğitim sonunda düzenlenecek sınavda başarılı olan mühendis ve teknik elemanlara verilir.
İş Güvenliği Uzmanlarının çalışacağı yerler belirlenmiştir;
A sınıfı sertifika sahibi olanlar bütün işyerlerinde,
B sınıfı sertifika sahibi olanlar I. inci, II. İnci, III. Üncü risk guruplarında,
C sınıfı sertifika sahibi olanlar I. inci, II. İnci, III. Üncü ve IV.üncü risk guruplarında görev yaparlar.
İş Güvenliği Uzmanının çalışma süresi belirlenmiştir;
I inci, II nci Risk Gruplarında yer alan ve 500 ve daha fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde tam gün çalışacak en az bir iş güvenliği uzmanı görevlendirilecektir.
IV üncü ve V inci Risk Gruplarında yer alan ve 300 ve daha fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde tam gün çalışacak en az bir iş güvenliği uzmanı görevlendirilecektir.
Görevlendirilecek iş güvenliği uzmanlarının, işyerinde yapılan esas işin niteliğine uygun meslekten olmasına özen gösterilecektir.
İşyerlerinin, iş sağlığı ve güvenliği açısından hangi risk grubuna gireceği Sosyal Sigortalar Kurumu iş kazaları ve meslek hastalıkları istatistikleri de göz önünde bulundurularak; İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü başkanlığında, Sağlık Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı ile en çok üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonu, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Türk Tabipleri Birliği ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden birer temsilcinin oluşturduğu bir komisyonun görüşleri doğrultusunda her yıl Şubat ayında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca belirlenecektir. 2004 yılı için risk gurupları Ek-10 ‘da verilmiştir.