Yeşim Sert Karaaslan – Tekrarlayan düşüklere, genetik faktörler, rahim yapısı ve başlıca hormonal bozukluklar gibi altta yatan nedenlerin dışında tekrarlayan düşüklerde tiroid hormonları ile bağışıklık sistemindeki sorunlar, neden olabiliyor.
Uzmanlar, tiroid hormonlarındaki azalma ya da artışların düşük nedeni olabildiğini, bu durumun tedavi edilmesi halinde gebeliğin sorunsuz tamamlanabildiğini belirtiyor. "Progesteron" hormonunun yetersizliği ile süt hormonu olarak bilinen "prolaktin" hormonunun düzensizliklerinin de düşüğe neden olabildiğini ifade een uzmanlar, annenin kendinde normalde bulunan bazı faktörleri yabancı kabul ederek antikor üretmesi olan otoimmün problemin de tekrarlayan düşüklerde önemli bir etken olduğunu vurguluyor.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İlk gebeliği düşükle sonlanan kadınların en büyük korkularından birinin bir daha hiç çocuğunun olmayacağı ya da sonraki gebeliklerinin de düşükle sonuçlanacağı endişesi olduğunu söyledi. Bunun "gerçek olmadığını" vurgulayan Tıraş, "Ancak düşük yapan kadınların daha sonraki gebeliklerinde düşük yapma ya da düşük tehditi yaşama olasılıkları hiç yapmamışlara göre biraz daha yüksektir" dedi. Tıraş, arka arkaya 3 ya da daha fazla sayıda gebeliğin düşük ile sonuçlanmasına "tekrarlayan düşük" ya da "habitüel abortus" adı verildiğini belirterek, burada düşüklerin birbirini takip eden gebeliklerde yani arka arkaya olmasının önemli olduğunu vurguladı.
Çok yakın bir geçmişe kadar altta yatan herhangi bir anomalinin bulunamadığı düşüklerde bu durumun "açıklanamayan düşük" olarak adlandırıldığını ifade eden Tıraş, "Oysa bugun biliyoruz ki bu ve bunun gibi bazı açıklanamayan durumlarda altta yatan etken büyük olasılıkla kişinin bağışıklık sistemi yani immunolojik sistemdir. Bu sistemin desteklenmesine bağlı tedavi yaklaşımları tekrarlayan düşük yaşayan kadınlarda oldukça fayda sağlamaktadır" dedi. Tıraş, tekrarlayan düşük tanısı konulan kadınlarda ikinci adımda, altta yatan belirli bir patolojinin olup olmadığının saptanması gerektiğini belirtti.
Tekrarlayan düşüklerin birden çeşitli nedenlere bağlı gelişebildiğine, sağlıklı bir gebelik elde edilebilmesi için sorunun tam olarak belirlenmesi gerektiğine dikkati çeken Tıraş’ın verdiği bilgiye göre, rahime ait anamoliler bunlardan birini oluşturuyor. Tekrarlayan düşük problemi bulunan kadınların yaklaşık yüzde 12-15’inde sorun, rahimden kaynaklanıyor. Rahimde çift göz olması olarak bilinen durum ya da rahim ağzının gereğinden fazla açık olması, tekrarlayan düşükler ile sonuçlanabiliyor. Bunun anlaşılması için rahim ağzı açıklığının değerlendirilmesi ve rahim filmi çekilmesi gerekiyor.
Eğer problem rahim ağzı yetmezliği ise gebeliğin erken döneminde konulacak bir dikiş ile (serklaj) gebelik sonuna kadar götürülebiliyor. Çift gözlü rahim ya da benzer bir şekil bozukluğu olanlarda ise bunu gidermeye yönelik operasyonlar planlanabiliyor.
Tekrarlayan düşüklerde önemli bir sebep ise hormonal bozukluklar olarak gösteriliyor. Pekçok hormon bozukluğu düşüğe neden olabiliyor. Örneğin, "tiroid" hormonlarındaki azalma ya da artışlar düşük nedeni olarak kendini gösteriyor. Bu durumun tedavi edilmesiyle gebelik sorunsuz tamamlanabiliyor. Yine önce yumurtalıklardan daha sonrada plasentadan salgılanan ve görevi gebeliğin idamesi olan "progesteron" hormonunun yetersizliği de düşükle sonuçlanıyor. Luteal faz yetmezliği denen bu durumun tedavisi eksik olan hormonun dışarıdan verilmesi ile oluyor.
Süt hormonu olarak da bilinen "prolaktin" hormonunun düzensizlikleri de önemli bir kısırlık ve düşük nedeni olarak gösteriliyor. En sık kanda fazla miktarda bulunması yani hiperprolaktinemi şeklinde görülüyor. Tıbbi tedaviden fayda sağlanabiliyor. Düşüklerin en önemli nedenlerinden biri de kromozomal bozukluklar olarak gösteriliyor. Eğer ailede sonraki bireylere aktarılabilecek genetik bozukluklar mevcut ise tekrarlayan düşüklerin nedeni bu olabiliyor. Böyle bir durumdan şüphelenildiğinde eşlere kromozom analizi yapılıyor ve eğer patoloji saptanırsa genetik danışmanlık gerekli oluyor.
Kaynak: Hastane.com.tr