İzmirli, yaptığı açıklamada, horlamanın tedavi edilmediği takdirde kişinin yaşam olumsuz yönde etkileyeceğini belirtti. Horlamanın ağır formunun uyku apsesi olduğuna dikkat çeken İzmirli, "Horlama hastalığı tedavi edilmez ise hastaların fizik ve mental kapasitesinde düşüşler yaşanır. Bir süre sonra kalp ritmi bozulurken yıllar içinde yüksek tansiyon ve buna bağlı olarak kalp büyümesi gibi ciddi rahatsızlıklar gelişir." dedi.
Horlamanın solunum yolunda daralma yaşayanlarda, boynu kalın ve boyu kısa olan ile şişman kişilerde görüldüğünü dile getiren İzmirli, alkol, sigara, kas gevşetici ve ağrı kesici ilaçların fazla kullanılması halinde dil ve boğazı oluşturan kasların gerginliğini azalttığını ve bu durumun horlamaya sebep olduğunu vurguladı.
Aşırı yorgunluk, yumuşak damak ve küçük dilin normalden fazla sarkık ve uzun olması ya da dil kökünün iri olmasının horlamanın nedenleri arasında bulunduğunu kaydeden İzmirli, şunları söyledi: "Çene yapısının küçük ya da alt çenenin normalden daha geride olması, çocuklarda geniz eti ve bademciklerin büyük olması, burun tıkanıklığına yol açan burun kemiği eğriliği, sinüzitler, burun polipleri (burun etleri) ve burnun yan kenarındaki etlerin (konkalar) büyük olması da horlamaya sebep olabilir."
Horlamanın öncelikle sosyal yaşamı tehdit ettiğini, horlayan insanların eşleriyle ciddi sıkıntıları olduğu gibi toplum içinde de alay konusu olduklarını vurgulayan İzmirli şu bilgileri verdi: "İngiliz bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre horlayanlar eşlerinin hayatlarından 2 yıl çalıyorlar. Yine İngiliz uyku derneğinin yaptığı ankete göre horlama eşler arasındaki cinsel yaşantıyı da etkiliyor. Horlamanın ağır formu olarak tarif edebileceğimiz obstüktif apne çok ciddi bir sağlık sorunudur. Apne uyku sırasında solunumun 10 saniye üzerinde duraklamasıdır. Bu süre zarfında beyine giden oksijen miktarı azalır ve beyin solunum kaslarını uyararak solunumu artırır.
Ancak bu sırada uyku bölündüğü için ve beyine yetersiz oksijen gittiği için hastalar sabah uykularını tam almamış ve dinlenmemiş kalkarlar. Uyku apnesi şeklinde horlama hastalığı olan kişiler uykularının çok az bir kesiminde derin uyku fazına geçebilmektedirler. Derin faz gerçek dinlenme ve rüyaların en iyi görüldüğü tek yoldur. Dinlenmeden ve rüya görmeden geçirilen gecenin gündüzü uykulu yorgun ve verimsiz geçer. İşte uyku apnesinde oksijen düştüğü için bu dönemde kalp kası daha çok kan pompalamak zorundadır. Bir süre sonra kalp ritmi bozulurken yıllar içinde yüksek tansiyon kalp büyümesi gibi ciddi rahatsızlıklar yerleşir."
Cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemlerle horlamanın tedavi edilebileceğini kaydeden İzmirli, burun kemiği eğriliği, burun eti büyümeleri, kronik sinüzitler, burun polipleri, burun alerjileri ve burunda oluşan kanserlerin cerrahi yöntemlerle tedavi edilebileceğini söyledi. Son yüzyılın en iyi ve kolay uygulanabilir olan `Celonradyofrekans` cerrahisinin hem yumuşak damağın yukarı kaldırılmasında hem yumuşak dilin kısaltılmasında ve hem de burun içindeki etlerin küçültülmesinde son derece başarılı ve kansız bir cerrahi yöntem olduğunun altını çizen İzmirli, bu yöntemin hastanın iş kaybına da neden olmadığını belirtti.
Ameliyata uygun olmayan veya ameliyatla iyi sonuç alınamayan hastalarda `Cpu` cihazının kullanıldığını ve başarı oranını yüksek olduğunu dile getiren İzmirli, bu cihazın uyku sırasında takılan bir maskeyle basınçlı hava solunmasını sağladığını, böylelikle solunum yollarının uyku sırasında daralmasını önlediğini kaydetti.
Kaynak: Hastane.com.tr