Şok Nedir, Şok Çeşitleri ve Şok Tedavisi
Şok, dokuların normal metabolik ihtiyaçlarını karşılayabilmesine yetecek kan akımının sağlanamadığı patolojik bir durumdur. Şoktaki her hastada bulabileceğimiz ortak bir faktör kapiller perfüzyonun yetersizliğidir. Şoka götüren etken ne olursa olsun, sonunda ortaya çıkan yaygın doku anoksisi ve bunun sonuçlarıdır.
Çeşitli patolojik durumlar, yeterli doku perfüzyonu için gerekli üç faktörden birini veya daha fazlasını etkileyerek şoka neden olurlar. Bu faktörler kalbin gücü, dolaşan kan hacmi ve periferik damar yatağının fonksiyonel bütünlüğüdür.
Etyolojik olarak dört tip şok tanımlanmıştır. Bunlar hipovolemik şok, septik şok, kardiyojenik şok ve nörojenik şoktur.
Hipovolemik Şok Nedir
Hipovolemi cerrahi hastalarda şokun en sık görülen nedenidir. İki klasik mekanizması vardır. Birincisi akut hemorajik şoktur. Belirgin kanaması olan travma hastalarında tanı kolay olabildiği gibi karın içine, retroperitona, pelvise ve yumuşak dokuların içine belirgin kan kaybı olduğu hallerde çok az bulgu verebilir. İkinci mekanizma ise posto-peratif hastalarda intraoperatif veya postoperatif kan veya sıvı kaybının (gastrointestinal kayıplar, sıvı sekestrasyonu, poliüri) yol açtığı hipovolemiy-le karşımıza çıkar. Bu tür hastalarda olayın ortaya çıkış hızı ve kompansasyon derecelerine bağlı ola-
rak, hipovolemi tanısı koymak zor olabilir. İyi kar-diyak fonksiyonları olan sağlıklı görünen bir hastada günler içinde gelişen hipovolemiyi farketmek zordur, ancak kötü kardiyak fonksiyonları olan yaşlı hastalar çok az miktardaki sıvı kayıplarını bile tolere edemeyebilirler. Bu hastalar genellikle ta-şikardi, hipotansiyon veya mental konfüzyon veya böbrek fonksiyon bozukluklarına yol açan hipoper-füzyon bulguları gösterirler.
Hipovoleminin önemli komponentleri intravasküler hacmin azalıp, oksijen dağılımının bozulmasıdır. Oksijen dağılımı, aerobik hücresel metabolizmayı karşılamayacak duruma geldiğinde şok görülür. Hemorajik şoka karşı oluşan fizyolojik cevap kan kaybının şiddeti ve hızı ile ilgili olsa da hastanın fizyolojik rezervi de aynı derecede önemlidir. Normal sağlıklı insanda %10-20’lik kan kaybı oldukça iyi tolere edilebilirken, %20-40’lık kayıplar hipotansiyona ve klinik olarak şoka yol açar. Eğer kan kaybı %40’dan fazla, kontrol altına alınamıyor ise ve yeterli resüsitasyon sağlanamıyorsa, şok irreversibl aşamaya gelir